İşte Çölaşan'ın yazamadığı konular
Abone olYenişafak'ın 'sivri dilli' yazarı Ahmet Kekeç sonunda dayanamadı ve kendini Çölaşan-Koru polemiğnin ortasına attı. İşte Kekeç'e göre Çölaşan'ın yazamadığı konular...
Yenişafak Gazetesi'nin 'sivri dilli' yazarı Ahmet Kekeç, yine
dilini tutamadı ve Çölaşan-Koru polemiğinin tam ortasına daldı.
Kekeç başlıklı yazısında, Emin Çölaşan'ın yazamadığı konuları
gündeme getirdi:
Aslında bana ne, kapatacaktım konuyu, Emin Çölaşan'la Fehmi Koru
arasındaki kavga, beni ne ilgilendiriyordu! Hem, Koru da gerekli
cevabı vermişti. Yeni yılda eski defterleri karıştırmanın ne anlamı
vardı!
Sen bıraksan da, mevzu seni bırakmıyor.
Demiştim ya, "Yazdıkları tamam, bir de yazmadıkları, yazamadıkları
var" diye...
Herkes de bunu merak ediyormuş. Özellikle, suret-i haktan görünüp
Çölaşan'ın üslubunu onaylamadıklarını, ama "temelde baktığımızda"
yolsuzlukların üstüne giden tek gazetecinin yine Çölaşan olduğunu
söyleyen bazı arkadaşlar.
Evet, yazmadıkları da var.
Mesela, "aile bankası" Egebank'tan "usulsüz kredi" çekip üstüne
İnterbank'ı boşaltıp sırra kadem basan, sonra yurtdışında yakalanıp
cezaevine atılan işadamı hakkında tek satır yazmadı.
Uzanlar meselesine girdi mi hatırlamıyorum ama, vaktiyle ünlü "aile
üyesi"nden her ay tıkır tıkır 10 bin dolar maaşı cebine indiren
"köşe yazarı"nın kim olduğunu açık etmedi... Ekonomiden Sorumlu
Devlet Bakanı Güneş Taner'i arayıp "Bizim teşvik işi ne oldu" diye
soran, bakan mırın kırın edince de "Senin o Başbakan'ın var ya..."
deyip sinkaflı küfürü basan TÜSİAD üyesi genel yayın yönetmeninin
kim olduğunu da yazmadı.
Açık yasa hükmüne rağmen bazı KİT'leri kapatan, yetmezmiş gibi
devlet katlarında "iş" ve "ihale" kovalayan medya patronlarını...
Andıç yazarlarını... Banka boşaltmakla suçlanan mütekait
generalleri... Gazeteci Hasan Karakaya ve Hasan Maden'in "Terörle
Mücadele"de sorgulanmasıyla sonuçlanan "Hasanlar operasyonu"nda
hangi ünlü gazetecinin rol oynadığını, ünlü gazetecinin bu rol
çerçevesinde hangi çetecilerle işbirliği yaptığını... Kimlerin
"gazeteci" etiketi altında hangi mahfillerin sözcülüğüne
soyunduğunu...
Bunları da yazmadı.
Çölaşan'a göre, bir gazetecinin mesleği dışında işlerle uğraşması,
örneğin patronu adına iş kovalaması onursuzluk, alçaklık,
namussuzluktu... Hangi patron adına iş takip ettiği bugüne kadar
saptanamamış Mehmet Barlas yıllarca bu suçlamayla yaşadı. Ama, aynı
anda film yapımcılığı ve Trafik Müşavirliği görevlerini de deruhte
eden değerli genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök "iş üstünde"
yakalandığı halde, dürüst gazeteci Emin Çölaşan susmayı tercih
etti.
Başka?
Çölaşan'a göre, yazısı sansür edilen bir gazeteci hâlâ o kurumda
çalışıyorsa "şerefsiz"di... Gelgelelim, dönemin Başbakanı Mesut
Yılmaz'ı konu alan bir yazısı, bir iddiaya göre sansürlenerek, bir
iddiaya göre şurasından burasından kırpılarak yayımlandığı halde
Hürriyet'te yazmaya devam etti.
Bol bol Kubilay yazdı, sağa sola sataştı ve bol bol tazminat
ödedi.
Şimdi, geliştirdiği esprili "Helal olsun valla..." cümlesiyle AB ve
güya sistem karşıtı yazılar yazıyor, politikacıların eski
beyanlarını bulup yayımlıyor, ama 12 Eylül darbesinin sıcak
günlerinde Millî Güvenlik Konseyi'nden (sistemden) aldığı "özel
izinle" tek tek cezaevlerini dolaşıp gördüklerini "dizi yazı"
haline getiren cesur gazetecinin kim olduğunu hatırlamıyor.
Cesur gazeteciye göre cezaevlerinde olağanüstü bir şey yoktu.
Tutuklular lüks koğuşlarda kalıyordu. Hele, "dayak ve işkence
iddiaları" tamamen asılsızdı; bunlar belli çevrelerin ürettiği ve
Türkiye'yi zor durumda bırakmayı amaçlayan dedikodulardı. Mesela 16
yaşında idam edilen Erdal Eren hayatının en mutlu günlerini
yaşıyordu ve burada olmaktan memnundu...
Yazı: Ahmet Kekeç
Kaynak: