İşte bu da Yeşilin ses kaydı
Abone olYeşil yeniden ünlü oldu. Hayatta mı öldü mü bilinmeyen Yeşil'in fotoğraflarının ardından ses kaydı da yayınlandı. İşte o kayıt;
Susurluk skandalının baş aktörlerinden bir olan Yeşil,
oğlunun yazdığı kitapta yayınladı hiç görülmemiş fotoğraflarıyla
bir kez daha gündemin ilk sırasına oturdu. Fotoğraflara bakılarak
yapılan ilk yorumlara göre Yeşil, en son 2002'de
görüntülendi.
Hakkında birçok hikaye anlatılan ancak bir türlü bulunamayan
Yeşil'in şimdiye kadar hiçbir video kaydı bulunamadı. Yeşil'in
bilinen tek ses kaydını ise Necdet Açan ortaya çıkardı. 2002
yılında ilk basımını yapan "Derin Devletin Peşinde" kitabında
dökümü yayınlanan konuşmanın ses kaydını Hürriyet ele geçirdi.
'TİLKİ SELİM AKILLI OL'
Kod adı Yeşil, gerçek ismi ise Mahmut Yıldırım.
1997'den bu yana gören ve hayatta mı yoksa öldü mü sorusunun kesin
bir cevabı yok. Oğlu Murat Yıldırım'ın yazdığı kitapla yeniden
gündeme geldi. Aktüel dergisi 1998'de Yeşil'in Yüksekovalı bir
işadamından haraç istediğini belgeleyen ses bandını yayımlamıştı.
Yeşil'in oturduğu yerden sadece telefon ederek haraç
topladığı yüzlerce kişiden biri, Tilki Selim olarak bilinen Selim
Işık, Van'da Urartu Oteli'nin bir odasından 13 Nisan 1995
günü onu aramış ve bu görüşmeyi teybe kaydetmişti.
İşte Yeşil'in "kafası kopartılan" (haraç alınan) kişiyle
yaptığı "iş görüşmesi"nin tam metni.
KONUŞMANIN TAM METNİ
YEŞİL- Efendim...
* İyi akşamlar.
YEŞİL- İyi akşamlar..
* Ben Selim, telefonunuzu Zafer'den aldım.
YEŞİL- Ooo, merhaba Tilki Selim.
* Nasılsınız, iyisiniz?
YEŞİL- N'apıyosun?
* Teşekkür ederim sağol, siz de iyisiniz?
YEŞİL- Sağol. Tilki, sen niye rahat durmuyosun?
* Ben ne yapmışım efendim?
YEŞİL- Ben seni gıyabında çok iyi tanırım. Sen 1984 yıllarında çok
akıllı bir adamdın.
* Ben yine aynıyım efendim fakat işte burda biraz millet...
YEŞİL- Şimdi 1984'te sen Hakkâri'de kimle irtibatlıydın? Böyle
akıllı ol bak, yine akıllı ol. Şişman,
dolgun biri, hatırladın mı?
* Zafer Bey mi?
YEŞİL- He, he Zafer. Bak çok iyi biliyorsun.
* Onunla arkadaş mısınız?
YEŞİL- Ben onun arkadaşıyım. Şimdi bana bak... Benim kod adım
Yeşil.
* Evet.
YEŞİL- Duymuşsundur, duymaman mümkün değil. Ve gerçek adım da Ahmet
Demir.
* Evet...
YEŞİL- Bir tarihte var ya, ben sana çok açık ve net
söylüyorum...
* Evet...
YEŞİL- Esendere'ye geldim, senin köyünü öğrendim, Kotul Dağı'na
doğru, şöyle şu tarafta. Ben böyle o köye gelip seni böyle
Allahı'na kadar kazığa oturtacaktım. Zafer bana yalvardı. Abi ne
olur şöyle, böyle işte yapma etme filan. Sen öyle yırttın işi
yani.
* Ben devletin her kademesine karşı saygılıyım, sayarım...
YEŞİL- Bırak ulan, bu saygı ayaklarını bırak!
* Yo gerçekten, devlete karşı ben hiçbir zaman, hiçbir faaliyette
bulunmam...
YEŞİL- Tilki Selim, ben seni senden çok iyi bilirim.
* O zaman biliyorsanız bir şey dememe gerek yok.
YEŞİL- Şimdi sen seni bana anlatma. Bak geçen sen İran'daydın,
İspanya'da olduğunu iddia ediyosun...
* Bunu size ispatlayabilirim efendim.
YEŞİL- Neyse o fazla önemli bir olay değil. Sen benim telefonumu
aldın...
* Evet.
YEŞİL- Zaman zaman beni ara. Sen hayatını 1984 yıllarında Zafer'le
olan irtibatına borçlusun. Bunu çok iyi bil
* Sağol...
YEŞİL- O benim arkadaşımdır. Eğer o geçen çok çok fazla
diretmeseydi var ya, vallahi billahi ben senin nallarını çoktan
havaya dikmiştim. Sana açık söyleyim. Ha, bi de bu arada beni güzel
bir araştır, öğren. Benim kim olduğumu, ne boktan bir adam olduğumu
da öğren
* Estağfurullah.
YEŞİL- Yalnız biraz da böyle kendine çekidüzen ver. Sen o
mahkemeden beraat ettin mi?
* Evet efendim, tahliye oldum daha mahkeme...
YEŞİL- Ha, tahliye oldun. Şimdi bak oğlum bunu da çok iyi bil, o da
Zafer'in sana bi kıyağı. Bu konuda da Zafer'e çok kızdım bak. Çok
da kızdım. Zafer dedim yapma bunu. Ben açık söylüyorum hep seni
kötüledim. Tamam mı? Şimdi Zafer'in seni bulacağı bir telefon var
mı?
* Şimdi o nerde? En son...
YEŞİL- Her nerdeyse seni bulabileceği bir telefon var mı? Şimdi çok
ısrar etti bana. Ve şunu bilmeni isterim sen şu anda yaşıyosan
Zafer'in sayesinde yaşıyosun
* Sağol...
YEŞİL- Onun seni bulabileceği bi telefon varsa, ver ben ona
söyleyim seni bi arasın görüş. * 0542 533....
YEŞİL- Tamam ben kendisine söyleyim... Bak ben şu anda
Diyarbakır'dayım, ama genelde Esendere, Yüksekova
Bölgesi'ndeyim
* Evet...
YEŞİL- Van, Başkale bölgesindeyim. Sen telefonumu biliyosun, beni
ara.
* Efendim şimdi inşallah yüz yüze geleceğiz. Ve ben size bunu ispat
ederim, İspanya'ya gittiğimi, İran'a gitmediğimi. Gittiğim defteri
koyacam önüne...
YEŞİL- Ya şimdi, şimdi...
* Milletin sözüne kulak asmayın...
YEŞİL- Şimdi bana bak bana. Tilki Selim, akıllı ol. Benim adım
Yeşil bak. Sen İran - Türkiye bağlantısını, veyahut sevkiyatları
çok iyi bilen bir insansın. Ben bilen bir insanım yani bunları,
bana okuma.
* Yok ben ticaretimi inkâr etmiyorum. Ben kaçakçıyım, bu işi
yapıyorum.
YEŞİL- Yahu...
* Fakat...
YEŞİL- Kaçakçısın, bu işi yapıyosun, ben bunu kabul ediyorum. Ben
sana a….. koyum, yapma da demiyorum. Ama ben sana bunu söylüyorum,
kimseye yalnız yedirmem. Yani bunu bilmeni isterim
* Hani onu da zaten biliyorsunuz, yeteri kadar bilginiz de var
benim hakkımda. Yani bu dokuz senedir bi sefer Yüksekova'ya
gitmişim, üç gün kalmışım. Onun dışında yani memleketime de gelmiş
değilim.
YEŞİL- Yaaa ben bunları çok iyi biliyorum. Ama sana bunu
söylüyorum. Ben, yapma demiyorum. Yap diyorum. Ben sana yapma
demiyorum. Ama ben sana diyorum ki oğlum yalnız yeme, akıllı ol.
Yalnız yedirmezler adama. Yalnız yiyen adama da bir gün
kustururlar...
* Zaten olayları da biliyorsunuz yani, zaten...
YEŞİL- Ben her şeyi biliyorum. Yani yalnız yeme. Şimdi anladın mı
ne dediğimi?
* Evet.
YEŞİL- Hah. Yalnız yeme, çünkü yedirmezler. Oldu mu?
* Oldu efendim...
YEŞİL- Hah. Şimdi senin bu ticaretinde, sana yapabileceğimiz
kolaylıkları böyle çok açık, netçe gel, biz sana Allahı'na kadar da
sağlarız.
* Oldu efendim.
YEŞİL- Ama, bak Tilki Selim, sana kurnaz Tilki Selim diyorlar,
uyanık ol. Yalnız yeme, yalnız yedirmezler adama. Tamam mı?
* Tamam efendim...
YEŞİL- Ben sana ilerde bir hesap numarası iletecem. O hesaba biraz
iletirsin, ulaştırırsın, oldu mu?
* Oldu efendim.
YEŞİL- Hah. Ben seni aradığım zaman bu numarada bulur muyum?
* Evet.
YEŞİL- Şimdi, bak oğlum şunu akıllı akıllı düşün. Bu işi yapan bi
sürü insan var. Sen de yap. Biz sana yapma demiyoruz. Ama biz sana
diyoruz ki, yalnız yeme. Şimdi anladın mı ne dediğimi?
* Bir şey varsa beraber yeriz tabii biz...
YEŞİL- Hah, herhangi bir şey varsa biz o ekmeği bölüşürüz. Bizim
mağdurlarımız var, yani bizim ihtiyacı olan kardeşlerimiz var, şu
var, bu var. Biz sana yeri geldiği zaman Allahına kadar...
* Sağol...
YEŞİL- İsmini sileriz bazı yerlerden...
* Sağol..
YEŞİL- Anladın mı?
* Sağol.
YEŞİL- İsmini sildiririz. Tamam babam? Sen telefonumu
biliyorsun.
* Evet.
YEŞİL- Ben de senin telefonunu biliyorum.
* Ben dün akşam da çok aradım, biri çeyrek geçeye kadar aradım hep
meşgul çalıyordu.
YEŞİL- Şu anda Diyarbakır'dayım. Dün gece Kulp'ta operasyondaydım.
Böyle bazen beni ara, ben seni ararım, bir irtibat sağlayalım...
Senin ismin bu ara çok geçiyo, biraz da böyle sakin ol. Ama, sen
yalnız yemediğin zaman da, çok çok rahat hareket et.
* Şimdi efendim burda birisi var, bilmiyom herhalde o beni şikâyet
etmiş.
YEŞİL- Şimdi ben o konuda sana yorum yapamam. Ama, sen yalnız
yemediğin zaman çok rahat hareket et. Şimdi anladın mı ne
dediğimi?
* Evet.
YEŞİL- Hah. Bak sana en ufak bişey söyleyen adama, benim telefonumu
vereceksin. Diyeceksin ki, Yeşil kod adlı Ahmet Demir.
* Evet...
YEŞİL- Telefon numaram belli. Diyeceksin ki, beni ona sorun. Ama
sana kelime söyleyen her kim olursa olsun. Ben sana Allahına kadar
bazı ışıklar yaktırırım.
* Sağol, teşekkür ederim.
YEŞİL- Tamam mı babam? En kısa zamanda da, bak bana değil, ben
kendime istemiyorum, ben şu anda Diyarbakır'dayım, bizim
narkotikten sorumlu başka bir kanalımız var. Bir de İstanbul
kanalı... Senin İstanbul'da da çok adın geçiyo yaa..
* Buranın basınını biliyorsunuz, zaten bişey buldu mu hemen...
YEŞİL- Bak. Şimdi ben senden var ya, hiç bişey istemiyom. Sen bizim
şu İstanbul kanalını bi sustur. Tamam? Ben ordan sana ilerde bir
hesap numarası veririm, sen onlara bir miktar çıkart da onlar
sussun. Orda bayağı adın geçiyo yani, anladın? Sen o İstanbul'u
sustur, ben Zafer'in hatırı için senden hiç bişey istemiyom.
* Oldu efendim, sağolun.
YEŞİL- Ama sen ona var ya, çok şey borçlusun. Ben sana açık
söylüyorum. Ben Ankara'dan kalktım geldim Yüksekova'ya. Adresini
öğrendim, ordan geldim Esendere'ye. Ordan senin yüzünden o Kotul
Dağı'na kadar çıktım. Tamam mı. Senin yüzünden çok eziyet çektim.
Zafer'ın nerden haberi olmuşsa ben onu da bilmiyorum, Allaaah, bi
sürü saydı, sıraladı. Bi sürü methiyeler yağdırdı, ben de ona şu
şartı koştum. Bunu çok iyi bil, sen şu anda hayatını ona
borçlusun.
* Ben gerçekten Zafer Bey'i her zaman, her konuda takdir
etmişim...
YEŞİL- Şimdi ben pazartesi, salı böyle senin numaranı ben ona
ulaştırırım. Beni arıyo o. Şimdi biraz uzakta. Yalnız Selim bak,
ben senden bi şey isteyecem, akıllı ol şu İstanbul'u bi sustur.
Bunlar benim başımın etini yemişler yani. Ben sana İstanbul'da bir
hesap numarası, isim verecem, sen onlara bir miktar para çıkar,
onların sesini mesini duymayım.
* Zahmet oldu, teşekkür ederim... Görüşürüz.
YEŞİL- İnşallah. Hadi bana bişey diyo musun?
* Canının sağlığı. Ben arada bir sizi rahatsız ederim.
YEŞİL- Zaman zaman beni ara, bi de, böyle pazartesi, salı, çarşamba
gibi hazırlıklı ol da şu İstanbul'daki şerefsizlere bi şey çıkar,
bunları sustur. Ben senden hiç bi şey istemiyom. Tamam mı? Ben
Zafer'ın hatırı için sana yapmam gereken ne varsa yaparım.
* Sağolun, Allah razı olsun.
YEŞİL- Hah, sen önümüzdeki hafta içerisinde bu İstanbul'a bi şey
sal, ben kendilerine söyleyeceğim, diyecem tamam, bu yalnız yemez,
işte bir miktarını alın, susun diyecem. Tamam mı?
* Tamam.
YEŞİL- Yani ordan seninle ilgili bana şikâyet gelmesin... Sen
onları susturursan ben de onlara derim ki, oğlum bi daha bunun adı
bi daha geçmesin. Yani adından bahsettirme, isminden bahsettirme,
anladın mı beni?
* Tamam efendim.
YEŞİL- Telefonumu biliyosun, zaman zaman beni ara.
* Oldu, saygılar.
YEŞİL- Hadi iyi akşamlar diliyorum.
* Sağol...