İşte Böyle Güzelim
Abone olKadınlar cinsellikleriyle nasıl tanışıyorlar?
Kadınları ‘bayan’ diye çağırıp onları
cinsel kimliklerinden uzak tutan bir geleneğin içinde bocalarken,
aşk bile cinsellikten arındırılmış kılıklara bürünebilirken bu
kitap okuyanlara iyi gelecek
“Haydi kadınlar cinselliğinizle tanışın!” Bu cümle, gazetelerimizden birinin yeni kampanya sloganı olabilir mi? Ne dersiniz... Belki bir gün. Kadınlar cinsellikleriyle nasıl tanışıyorlar sorusu dipsiz kuyu gibi bir şey. Görünürde sanki bu konudaki kimi tabular kırılmış, yıkılmış gibi duruyor... Prezervatif reklamları, kadın bağı reklamları haber aralarına kadar giriyor. Ancak gerçekte pek ikiyüzlü bir durum söz konusu...
Kentlerimizde, kasabalarımızda gelinlik mağazalarından
geçilmezken, çeyiz dükkânları harıl harıl satış yaparken bir türlü
sadede gelinemiyor. Sınır aile kurma faslında bitiyor. Kadınlar
açısından cinsellik dört kulağı sıkı sıkıya kapalı bir bohça
gibi... Sandıktan çıkmıyor. Soruna, söyleşiler ve uzmanlar
eşliğinde yaklaşan kadın dergileri ile tespitçi ve tavsiyeci Güzin
Abla köşeleri de olmasa kadınların cinsellikle tanışma serüveni
çeyiz ve gelinlik çerçevesi içinde sönümlenip küllenecek.
Her alan kendi öncülerini yaratır. Bu kez de Sabancı
Üniversitesinden öğretim üyeleri Hülya Adak, Ayşe Gül Altınay ve
doktora öğrencileri Esin Düzel ile Nilgün Bayraktar kadınların
cinsel dünyasına altı yıl süren bir yolculuğa çıktılar. Bu, kadın
hareketinden beslenen feminist ve kolektif bir yolculuktu. Her
ilkbahar evlerin bacalarına bebek taşıyan leyleklere inat, kadın
cinselliği üzerindeki şemsiyeleri kaldırdılar. Bire bir
görüşmelerle kadınlarla sohbet ettiler.
Türkiye’den ve Almanya’dan değişik şehirlerden farklı yaş ve
kökenlerden kadınlara cinselliğin onlar için neler ifade ettiğini
anlattırdılar. Doktor, öğretmen, öğrenci, işçi, psikolog,
akamedisyen kadınların en genci on dokuz, en yaşlısı elli
beşindeydi. Kendi cinsine ilgi duyan kadınlar da vardı görüşülenler
arasında, seks işçiliği yapmış bir transseksüel de. Bu kadınlar
hikâyelerinin yayımlanacağını bilerek konuştular.
Hülya Adak, Ayşe Gül Altınay, Esin Düzel ve Nilgün Bayraktar ortaya
çıkan metinleri, hikâyelerini paylaşan kadınların kimlikleri gizli
kalmak kaydıyla bir okuma tiyatrosu olarak yazdılar. Ardından
Diyarbakır ve İstanbul’da düzenledikleri üç okuma atelyesinde
oyunlarını sahnelediler. Daha çok kadına ulaşması için bu
çalışmanın kitaplaşması gerekiyordu. Kitaplaştı... Adını
İşte Böyle Güzelim koydular.
Cinsiyetsiz bir varlık olmaya zorlanan, bedenine yabancı kılınan
kadın, elbette bu zinciri kırmaya çalışıyor. Başaranların sayısı az
değil... Ancak bu tehlikeli bir yolculuk. Cinsellikleriyle tanışmak
ve cinselliklerini yaşamak uğruna öldürülen kadınların haberlerini
hemen her gün okuyoruz.
Ben, İşte Böyle Güzelim’de yer alan metinleri okurken cinselliğini
derin bir mutsuzluk içinde yaşayan kadınlar bu kadar çok muymuş
diye sordum kendi kendime. Kendi cinsellikleriyle hiç tanışamadan
yaşlandığını anlatan kadınları özellikle kutlamak istedim. Kadınlar
hikâyelerini anlatırken acaba hangi sözcükten destek aldılar diye
merak ettim. Bilgisayarın arama motoruna göre en çok kullandıkları
ortak sözcük ‘sevmek’ti. Toplumun kadın yarısı cinsellikle sorunlar
yaşarken, erkek yarısı nasıl bu sorundan uzak olduğuna inanabilir
ki?
Bu çalışma için yola çıkan Hülya Adak, Ayşe Gül Altınay, Esin Düzel
ve Nilgün Bayraktar nereden ilham aldınız sorusuna şu yanıtı
veriyorlar:
“Biraraya geldiğimizde farklı zamanlarda adlı kitabını okumuş
ve çok etkilenmiştik. Kadınların cinsellikleriyle tanışmaları,
barışmaları ve haz almaları üzerinden güçlenmeleri fikri bizim en
temel ilham kaynağımızı oluşturdu. Önce birbirimizle sonra da
farklı kesimlerden ulaşabildiğimiz kadınlarla cinselliklerimizi
konuşmaya başladık.”
Birbirimizden ilham aldık
Sorulardaki sınır, kadınların çizdiği sınırdı. Soğuk bir anket
çalışması ya da sorgulama için yola çıkmamışlardı. Konuşurken
onları hırpalamamaya, kötü tecrübelerini hortlatmamaya özen
gösterdiler. Nasıl bir yöntem izlemişlerdi?
“Görüşme sürecinde feminist yöntem hep aklımızda oldu. Görüşmelere
giderken “birtakım kadınlar” “birtakım hayatlar” yaşıyorlar ya da
bazı “ilginç hayatlar” “birileri” tarafından yazılmayı bekliyor
diye düşünmedik. Kendimiz dahil, görüşme yaptığımız kadınlar
arasında kimi zaman farklılık kimi zaman ortaklıkların belirmesini
keyif ve heyecanla gözlemledik. Birbirimizi dinlerken hep kendimize
dair yeni bir şeyler fark ettik. Birbirimizin cesaretine hayran
kaldık, hikâyelerinden ilham aldık! Başkaları da bizim gibi bu
hikâyelerden ilham alabilsin diye bu kitabı hazırladık. Görüşme
esnasında da tek yönlü bir soru bombardımanından çok, dinlemeye,
paylaşmaya, diyalog kurmaya özen gösterdik,” diyorlar.
İşte Böyle Güzelim feminist bakış açısının yarattığı duyarlı,
samimi ve cesur bir kitap. Kadınları ‘bayan’ diye çağırıp onları
cinsel kimliklerinden uzak tutmaya çabalayan bir geleneğin içinde
bocalayıp dururken, aşk bile cinsellikten arındırılmış kılıklara
bürünebilirken bu kitap başta kadınlar, okuyanlara iyi gelecek.
(İpek Çalışlar)