Türk kadını karşılaştığı bu erkek tipiyle nasıl mücadele edeceğini bilmiyor. Malesef ki bu erkekler her yerdeler. Ve geçmişinden gelen bir yarayı beraber oldukları bütün kadınlara bedel ödeterek yaşatıyorlar. Bakın bu erkek tipolojisi nasıl oluyor. Bu erkeklerinde hepsinde ortak şuydu: "yara açmış bir kadın" Bizi düşündükleri için, bize üzülecekleri için söylemiyorlardı bu sözü. aksine, Bodoslama atlayacaklardı üstümüze, bütün ilgilerini boca ettikten sonra kaçacaklardı. şimdiden yollarını yapıyorlardı sadece. Yarın öbür gün hesap sormaya kalkıştığınızda, "ben sana demiştim ama" diyebilmek istiyorlardı. Dediler de. Yatma kalkma muhabbeti diye gördüler; duygularını reddettiler. incittiler. sonra kabuğumuza çekildik. Geldiler. hiç istisnası olmaz; mutlaka gelirler. Dilenci gibi gelirler hem de. zaferle acıma duygusu karışır birbirine. Gözünüzde büyüttüğünüz, tepelere çıkarttığınız insan, zavallıdır aslında. çünkü acısının hakkını vermemiştir zamanında. aşık olduğu kadının kalbini kırarken hiç bir bok fark etmemiş; sonra kadın çekip gittiğinde onu canavar ilan etmiştir. Bu hikayeyi de çok dinlemişssinizdir. O cadı kadınlar hep kırıyorlardı bu masum melekleri. sonra kendimizi düşünelim. Eski erkek arkadaşımızın bizim arkamdan kalpsiz diyişini... kıra kıra kalp bırakmamıştı ki! Ama yeni sevgilisine sorsan, biz kim bilir ne fenalıklar etmiştik ona. Bizi haklı çıkartmaya çalışıyorum sanmayın diye söyleyeyim, bu ayrılığın ardından depresyona düşen biz değil miyizdir? Mesela benim bütün vücudumda döküntüler çıktı. aşıktım, çok aşıktım. ama başkasının hikayesinde canavardım. Ekmeğini bol bol yemiştir heralde yaralı erkek rolünün. çünkü biz kadınlar bu konuda bazen ciddi gerizekalıyız. Ben kötü cadı, neler neler etmişimdir onun bitanesine! Nihayet aklımız başımıza geldiğinde görüyoruz ki o adamlar yaralı değil. Geride bıraktıkları kadın yaralı. çünkü bu adamlar sorumluluktan kaçıyor, tıpkı sizinle olduğu gibi. Muhtemelen o güzel kadınlara hayaller kurdurdular. evlenmeyecekleri halde evlerini düşlediler birlikte. sonra kadın hadi evlenelim diyince, işin ciddiyetine aydılar ve anında topukladılar. Yattılar ve gittiler. sonra yine geldiler. uyudular. sohbet ettiler. yemek yediler sizinle. Siz ne zaman ki ilişkinin i'sini telaffuz edecek oldunuz, frene bastılar "ben seni üzerim." Haklı. Niye haklı biliyor musunuz? Çünkü sizin onu üzebileceğinizi fark etti. siz gittiğinizde, eksik kaldığını fark etti. ne kadar yaklaştırırsa kendine, o kadar kopartıp götürebilirsiniz... Buna dayanamaz. Çünkü güçlü değil. sizi üzüp, gönlünüzü alacak kadar bile duygusal becerisi yok. O kaçmaya alışkın. Kavga etseniz telefonu kapatır; ağlasanız susun diye sarılır. Bağ kurmakla ilgili dertli adamlar bunlar. Aslında gerçekten kırgınlar. yaralılar. Ve muhtemelen bu yara, hayatlarındaki ilk kadından -yani anneden- miras. Ya baskıcı ya da ilgisiz bir anne... ikisi de bağlanma konusunda travma yaratıyor. her kadın bir kara delik. ya boğulacak sizin içinizde ya da sevgisi karşılıksız kalacak. Bakın etrafınızdaki ruh hastası erkeklere, kara deliğinize kaçıp boğulmamak için ara deliğinize saldırıyorlar. Olay bundan ibaret.