İşte 11 yıldır gizlenen Çevik Kuvvet raporu
Abone olGökçer Tahincioğlu ile Kemal Göktaş'ın kaleme aldıkları "Bu öğrencilere bu işi mi öğrettiler?" kitabı çok ilginç bir rapora yer veriyor
Milliyet gazetesi Ankara Haber Müdürü
Gökçer Tahincioğlu ile Vatan gazetesi yargı muhabiri Kemal
Göktaş'ın kaleme aldıkları "Bu öğrencilere bu işi mi öğrettiler? -
Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar" kitabı İletişim Yayınevi'nden
çıktı. Kitap, üniversitegençliğine yönelik yargı, polis ve
üniversite yönetimleri eliyle uygulanan baskıları konu
alıyor.
Öğrencilere yönelik baskıcı tutumun dünden bugüne ortak noktaları ve farklılıklarına yoğunlaşan kitapta, eski DGM savcıları Talat Şalk ve Ömer Süha Aldan'ın görüşlerine yer veriliyor.
Devletin muhalefete yönelik en önemli baskı araçlarından olan ve adil yargılama hakkını ihlal ettiği yönünde hukukçuların büyük eleştirilerine neden olan DGM'lerde uzun süre görev yapmış olan savcı Şalk, DGM'lerin "yüzünün soğuk olduğunu" ancak şimdiki özel yetkili mahkemelere göre "insani bir tarafının da olduğunu" savunuyor. Şalk, DGM'lerin daha "insancıl" olduğu iddiasına "insiyatif alarak" tahliye ettiği, dava açmadan kapattığı soruşturmaları örnek gösteriyor.
TALEPLER BAŞSAVCILARA BİLDİRİLİR
CEZALAR ÇOK AĞIR
Özel yetkili mahkemelerde verilen cezaları ağır bulduğunu ifade eden Şalk "İnsanlar inanılmaz cezalar alıyorlar. Garip geliyor bana da. Cezalar da değişti, onu da anlamıyorum. Mahir Çayan'ı soruyorlar, ben bile tanımam onu. Doğru değil o yapılanlar. Zorla örgüte bağlamak doğru değil. Tek pankart asma Yargıtay içtihatlarına göre örgüt suçu değil(di). Ona dikkat ederdik. Çoğu zaman tutuklamaya sevk etmezdik" sözleriyle ifade ediyor.
"BAŞI EZİLMELİ" DİYE BAKILIYOR
Eski DGM Savcısı olan CHP milletvekili olan Ömer Süha Aldan ise öğrenci muhalefetine baskılarla neyin hedeflendiğini şöyle anlatıyor:
"Polis açısından öğrenciler kurulu düzene başkaldıran, komünist, anarşist, çok bilmiş veletlerdir. Özellikle eğitimini tamamlayamadan polis olmak zorunda kalan pek çoğu için öğrenciler, baba parası yiyen ve beyni yıkanmış hergeleler olarak görülmüştür. Bu açıdan polis üzerinde 'devlet düşmanı olanların başı ezilmeli' yaklaşımı belirgin olmuştur. Öğrencilere yönelik yasadışı örgütyaftalamasının temelinde korku ortamı yaratma anlayışı yatmaktadır. Senelerce cezaevinde yatarak okuma olanağından mahrum kalan gençler, diğerlerine örnek olarak gösterilmektedir"
11 YILDIR GİZLENEN ÇEVİK KUVVET
RAPORU
2002 yılında hazırlanan, ancak kamuoyuna açıklanması uygun
görülmeyen “Çevik Kuvvet Raporu” da kitaptaki çarpıcı bölümlerden
birini oluşturuyor.Polisin tutumu ve yapısının aradan geçen
yıllarda hiç değişmediğini ortaya koyan rapor, 2 emniyet müdürü, 2
komiser, 1 emniyet amiri, 1 akademisyenden oluşan 6 kişilik ekip
tarafından hazırlanmış.
Polisler, amirler, şube müdürleri ve emniyet müdür yardımcıları ile yapılmış görüşmelerin önemli bir yer tuttuğu rapora yansıyan bazı görüşler şöyle:
VATANDAŞI POTANSİYEL SUÇLU GÖRÜYORUZ
Çevik Kuvvet polisi: İdareciler risk almak istemiyorlar. Görüntü vermek için şekilcilik yapıldığından yukarıya yaranmak için görevler sorulmadan yazılıyor ve imzadan çıkıyor. 15 kişilikbasın açıklamasına 250 kişi gidiyoruz. İnsanların önceden çekindiği panzerlerle vatandaş şimdi fotoğraf çekiliyor. İyice yüz göz olduk. Önyargılı davranıyoruz ve bu alt yapımızdaki eğitimeksikliğinden kaynaklanıyor. Sürekli görevden dolayı yorgun olduğumuzdan sinirlerimiz geriliyor. Akşamları eve giderken el kol hareketi yapan vatandaşları çok dövdük. Hepimiz bir olay olsun da cop kullanalım diye bakıyoruz. Maalesef vatandaşı potansiyel suçlu olarak görüyoruz.
SERT DAVRANIRSAK GİDERLER:
Çevik Kuvvet polisi: Vatandaşın bize değer vermemesi, kanunlara göre değil siyasilere göre görev yapmamız, standardın dışında davranmamıza neden oluyor. Maddi yetersizlikler bizi strese sokuyor. Gruplara yakın durduğumuz için yüz göz oluyoruz. Dolayısıyla da müdahale de daha şiddetli oluyor. Kısa süreli ihtiyaçlarımızı gideremiyoruz. Hava şartlarından etkileniyoruz. Fazla beklediğimiz zaman ‘sert davranırsak giderler’ diye düşünüyoruz. Üstlerimizin bize kötü muamelelerinin hırsını vatandaştan çıkarma hissi doğuyor. Tarafsız olamıyor ve düşünce açısından önyargılı bakabiliyoruz. Bizlere çocukluğumuzdan beri sokağa çıkanların devlete karşı eylem yaptığı empoze ediliyor. Arkadaşlarımız birbirini yanlış yönlendiriyor. Olaya daha önceden psikolojik olarak hazırlanamıyoruz."
GAZ MEDENİCE BİR YÖNTEM
Bir Emniyet Müdürü: "Gaz kullanma şartlar oluşmuşsa cop
ve panzere göre daha akıllıca olanıdır. Islatmaya ve vurmaya göre
daha medenice bir yöntem."
Bir Müdür yardımcısı: "Gaz her zaman kullanılmamalı,
ölümcül etkiler olabilir. Ölüm olayı olursa, olaylar daha sonra kat
kat büyür."
"MUHAFAZAKAR, OTORİTER..."
Sosyalleşme ve alt-kültürün polis davranışlarına etkisinin altını çizen raportörler, polisin çevresindekilere şüpheci gözle bakmasının, potansiyel suçlu olarak görmesinin, biz-onlar ayrımı yapılmasının, muhafazakâr, otoriter ve sert davranma gerekliliğine inancının polis alt kültüründen geldiğini, bunların Çevik Kuvvet mensuplarına yansıyacağını hatırlattı:
"DURUMU İYİ AİLELERİN ÇOCUKLARI ÇEVİK KUVVET OLSUN"
“Bu unsurlar, toplumsal olaylardaki polis davranışlarına olumlu veya olumsuz yönde yansımaktadır… Yapılan araştırmalar polisin toplumun düşük-orta gelir grubundan geldiğini göstermekte bu da doğal olarak bu kesimlerin değer yargılarının mesleğe taşınması sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla toplumun tüm kesimlerinin özellikle iyi eğitimli ve yüksek gelirli kesimlerin polislik mesleğinde fazla temsil edilmedikleri görülmektedir. Polislik mesleği cazip hale getirilerek tüm kesimlerin temsil edilmesi sağlanmalıdır” denildi.