İstanbul'un en eski semti Şaşkınbakkal bakın nereden geliyormuş
Abone ol1932 yılında o dönem yerleşim yerlerine çok uzak bölgede manav açtığı için "bu bakkal şaşırmış" diye eleştirilen Ahmet Koşar'ın bakkalı, semte ismini vermesinin yanı sıra bölgenin ilk telefonlu manavı olarak da tanınmış.
85 yıl önce o zamanlar yerleşim yerlerine çok uzak bölgede manav açtığı için "bu bakkal şaşırmış" diye eleştirilen Ahmet Koşar'ın bakkalı, semte ismini vermesinin yanı sıra bölgede telefonun ilk kullanıldığı yerlerden olduğu için "telefonlu manav" olarak da tanınmış.
Anadolu Yakası'nın en eski semtlerinden Şaşkınbakkal'a ismini veren "şaşkın bakkal" Ahmet Koşar'ın hikayesi, 1932 yılında kıraç toprakların bulunduğu Bağdat Caddesi'nde kiraladığı bahçe içinde sebze-meyve satışıyla başlar. Yerleşim yerlerine uzak yerde bakkal açan Ahmet ve Mehmet Koşar kardeşler, çevreden 'Bunlar burada kime ne satacak?' diye eleştirilirken aynı zamanda ilgi de çekince "Şaşkın Bakkal" ismi yavaş yavaş zihinlere kazınır. Aynı zamanda, çekilen telefon hattıyla bölgede telefonun ilk kullanıldığı yer olma özelliğini taşıyan ve bir süre "telefonlu manav" olarak da anılan bakkal, zaman içinde "Şaşkın Bakkal" adını alarak semte adını verir. "Şaşkın bakkalın" hikayesini anlatan torunu Volkan Koşar, o dönemde esnaflığı, çalışkanlığıyla çevresine örnek olan dedesinin ticaretteki başarısını ilerleterek 1964 yılında Atlantik Sineması'nı kurduğunu, ardından armatörlük ve nakliyecilik yapmaya başladığını anlattı.
DEDE VE TORUNLAR HALA AYNI SEMTTE Semte ismini veren dedelerinin torunları olarak hala aynı semtte yaşadıklarını dile getiren Koşar, tekstil işinin yanı sıra dedesinin kurduğu nakliyecilik firmasını da yönettiğini söyledi. Dedesinin hatıralarıyla büyüdüğünü, aile büyüklerinin vizyonu ve başarılarıyla gurur duyduğunu belirten Koşar, dedesi Ahmet Koşar'ın 1914 doğumlu olduğunu, 1928'de Hafız Efendi'nin işlettiği Ethem Efendi'deki bir manavda çırak olarak işe başladığını, 1932'de ise şu an Bağdat Caddesi'nin en bilinen mağazalarından birisinin faaliyet gösterdiği yerde bahçe kiralayarak iş yeri açtığını ifade etti. O yıllarda yerleşimin yoğun olmadığı Bostancı-Kızıltoprak arasında tek manav olan bakkalın "şaşkın bakkal" diye eleştirildiğini ve zaman içinde öyle tanınmaya başlandığını aktaran Koşar, şöyle devam etti: "Küçücük bir bahçe kiralıyor ve buraya bir bakkaliye ve bakkaliyenin önüne de birkaç sandık koyarak meyve-sebze satışı yapmaya başlıyor. O sırada Bağdat Caddesi takdir edersiniz ki bu şekilde değil. Önünde tramvay işliyor ve tamamen yazlıkçıların geldiği Suadiye İstasyonu'ndan gelinen bir yer. Suadiye İstasyonu'nda inen insanlar buradan aşağı yürürlerken burayı görüyorlar. O zaman sadece birkaç tane köşk ve Erenköy Kız Lisesi'nin mevcut olduğu bir ortam burası. O dönemde buradan geçen insanlar çok tuhaf karşılıyorlar bu konuyu. Diyorlar ki 'Burada kime ne satacak'. Bu tür sohbetler oluyor. 'Bu insan şaşkın, burada hiçbir şey satılamaz' diyorlar. Kimse yok çünkü, o dönem çok sakin bir yer. Şaşkın bakkalınki işte buradan yürüyen bir hikaye..."