İstanbul'un atık sularında corona virüs taraması
Abone olİSTANBUL'da Koronavirüsün atık sulardaki varlığının araştırılması için çalışmalar başladı. 3 aşamadan oluşan projede, virüsün, atık sulardaki yayılımı incelenecek.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Türkiye'de koronavirüsün
dağılımına ilişkin detaylı bilgi edinmek ve olası erken uyarı
sistemini geliştirmek amacıyla, Türkiye Su Enstitüsü Başkanlığı
koordinatörlüğünde çalışma yapılacağını duyurmuştu. Pakdemirli,
koronavirüsün su ve atık sulardaki varlığının araştırılacağını ve
bu konuda olası risklere karşı erken uyarı sisteminin
geliştirileceğini açıklamıştı. Projede pilot il olarak İstanbul
seçildi ve çalışmalar başladı. Marmara Üniversitesi Çevre
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bilge Alpaslan Kocamemi
ve Moleküler Biyolog Dr. Halil Kurt danışmanlığında geçekleşen
çalışmalara, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü de katkı sağlıyor.
Çalışmalar çerçevesinde Türkiye çapındaki atık su arıtma tesisleri
giriş ve çıkışlarında 24 saatlik kompozit atık su numuneleri
alınıyor. Alınan numunelerin kantitatif PCR (qPCR) analizleri ile
koronavirüs miktar tayinleri, Veteriner Kontrol Merkez Araştırma
Enstitüsü Müdürlüğü Laboratuvarlarında yapılıyor.
Proje 3 aşamadan oluşuyor
Projenin üç
aşamadan oluştuğunu anlatan Bilge Alpaslan Kocamemi, şunları
söyledi: "Projenin kapsamında pek çok aşama mevcut.
Projenin birinci aşamasında atık sulardaki kovid hastalığına sebep
olan SARS-CoV2 virüsünün takibi amacı ile ölçüm
metodolojisinin oturması amaçlandı. Bu amaçla da Tarım ve Orman
Bakanlığı'nın görevlendirdiği Veterinerlik Araştırma Enstitüsü
laboratuvarlarında bu metodolojiler denenerek, optimize edilmeye
çalışıldı. Bu amaçla görevlendirilen 3 laboratuvar var. Ankara,
İstanbul ve Samsun. İlk çalışmalar Ankara'da başladı fakat şu an
yoğun bir şekilde İstanbul laboratuvarında devam ediyor. Önümüzdeki
hafta içinde Samsun'da da bu çalışmalara başlanacak. Bu
metodolojinin oturtulması çok önemliydi çünkü gerçekten dünyada
hala bu protokollerin oturtulması çalışması çoğu ülkede devam
ediyor. Biz bu çalışmalara dünya ile eş zamanlı başladık ama
dünyaya göre biraz daha sistematik ve eş zamanlı başladık. Çünkü
dünyadaki çalışmalarda genelde tesis bazlı çalışmalar yürütülüyor
ama biz Tüm Türkiye genelinde, 81 ilde bu çalışmayı yürütecek
şekilde bir sistematik geliştirdik. Metodolojiyi şu an oturtmuş
durumdayız. Yani Türkiye şu an atık sularında SARS-CoV2 virüsünü
takip edebilecek ölçüm teknolojisine sahip. Bu çok büyük bir
gelişme. Projenin ikinci aşaması bu virüsün, atık sulardaki
yayılımını incelemekti. Bunun için biz bir pilot bölge belirledik.
İlk olarak İstanbul'u belirledik çünkü İstanbul Türkiye'nin
vakalarının yüzde 65'inin olduğu ilimiz. İstanbul Su ve
Kanalizasyon İdaresi'nin büyük yardımlarıyla atık su arıtma
tesislerimizden numune toplayarak başladık. Bu tesislerin
girişlerinde SARS-CoV2 taramalarını yaptık. Bunu da yayınladık.
Zaten bu yayında oturtmuş olduğumuz protokolü de yayınladık. Dünya
ile bunu paylaştık."
'Atık sularda koronavirüse rastlanması beklenen bir
durum'
SARS-CoV2'nin atık su arıtma tesislerinde gözlenmesinin beklenen
bir durum olduğunu vurgulayan Kocamemi, şöyle devam etti:
"Çünkü zaten hastaların idrar ve dışkısında bunun olması gayet olağan bir şey. Dolayısıyla da aslında bunu gözlemlemek çok da sürpriz bir durum değil. Zaten atık su artıma tesislerine SARS-CoV2 dışında pek çok virüs geliyor. Hatta SARS-CoV2'den daha dayanıklı virüsler de geliyor. Bu anlamda atık su arıtma tesisleri girişinde SARS-Cov2 gözlemlemek, atık su arıtma tesislerinde bir bulaş riski yaratacak demek değil. Biz zaten tesis çalışanları, bu konuda çok eğitimliyiz. Bu pandemi öncesinde de ciddi önlemlerle çalışan insanlardık, şu anda da bu önlemlerle çalışan insanlarız. Buradaki maksat şuydu, tesisin girişinde SARS-CoV2 var mı değil bunu atık suda ölçerek biz acaba vaka yayılımını daha detaylı inceleyebilir miyiz idi. Bunu da şöyle izah edeyim, biz yayılımı hastaneye giden hastaların yapılan testlerinden görüyoruz. Oysa ki bu hastalığı belirti göstermeden, ayakta geçiren kişiler var. Bunların da tabii ki dışkı ve idrarlarında bu virüs var. Dolaysıyla atık sudan bu virüsün yayılımını izleyebilme şansımız olursa, şu anki yayılımı daha net gözlemleyebiliriz. En önemlisi de bir ikinci atak olması durumunda da 'Daha salgın boyutuna gelmeden, acaba astalığın seyri hakkında bilgi verebilir miyiz? Bir Erken uyarı sistemi geliştirilebilir mi?' ' çalışmasıydı. Bu anlamda da 7 tesisimizden aldığımız numunelerimizi analiz ettik. Vaka sayıları ile ilişkilendirme ve modelleme çalışmaları için henüz erken çünkü bunun için 80 ilden gelecek olan analizlerin de sonuçlanması gerekiyor. Daha fazla veriye ihtiyacımız var. Daha fazla istatistiki analize ihtiyacımız var. Bunlar arka planda, bu süreçte devam ediyor olacak. Devlet Su İşleri'nin yardımlarıyla, pazartesi itibariyle bütün 80 ilden, atık su numuneleri tesislerden toplanarak bu bahsetmiş olduğum 3 laboratuvarda ölçümleri yapılacak."
Virüsün atık sulardaki akıbeti ne olacak?
Doç. Dr. Kocamemi, virüsün atık sulardaki akıbeti ile ilgili ise
şunları söyledi: "Bu çalışmalar devam ederken, bir üçüncü
aşama daha var. Bu da şu, demin bahsetmiş olduğum bu analizler,
televizyonda sıklıkla şu sıralar duyduğumuz PCR analizleri ile
gerçekleşiyor. Bu terminolojiye artık herkes alışmış vaziyette. Bu
testler virüsün aktif ya da inaktif olduğu konusunda bize bilgi
veren bir test değil. Dolayısıyla, bizim şimdiye kadar yapmış
olduğumuz analizler, sadece virüsün ölü ya da diri atık suda
olduğunu gösteriyor. Ama bunun bir üçüncü aşaması var. Bu virüsün
atık su arıtma tesisindeki akıbeti ne oluyor kısmı bizim için çok
önemli. Çünkü atık su içinde akıbet dediğim zaman, herkes bu
konuya aşina değil. Atık su arıtma tesislerimizden arıtılmış suları
biz sulama amaçlı bazı illerimizde ve bölgelerimizde kullanıyoruz
ve bu sulama suları aslında pandemi öncesinde de dezenfeksiyon
yapılarak kullanılıyor. Bu sistem, en dirençli virüsü bile yok
edebilecek şekilde tasarlanmış durumda. Ama tabii ki bu
SARS-CoV2'yi gerçekten inaktive ediyor mu verisi şu an için
elimizde yok. Onun için de biz üçüncü aşamada şunu hedefledik, atık
su arıtma tesislerimizin içinde dezenfeksiyon uygulananların
dezenfeksiyon öncesi ve sonrasında numuneler alarak dezenfeksiyonun
nasıl bir etki gösterdiğini bilimsel verilerle ortaya koymayı
hedefliyoruz. Tabii atık su arıtma tesisinde bir diğer oluşan şey
çamur. Bu çamurlar da belirli yerlere bertaraf ediliyor. Tabii
'bunun içerisinde bu virüs var mı' sorusu herkesin gündeminde.
Çalışmanın üçüncü aşamasında da aynı zamanda çamur numunelerinde de
bu virüsün analizlerini yapacağız. Bu analizleri sadece virüs var
ya da yok şeklinde değil, virüsün miktarını da ölçebileceğimiz
şekilde detaylı bir çalışma yapılıyor. Bu çalışmanın
neticesinde sulama sularının, çamurların içindeki virüslerin durumu
netleşmiş olacak. Bu numunelerden seçeceğimiz bazı numuneler ile
özellikle İstanbul laboratuvarında virüs aktif mi inaktif mi buna
paralel olarak yürütülecek. Ve bu çalışma neticesinde, atık su
arıtma tesisinin girişinde, içinde ve çıkışında bu virüsün
akıbeti ne oluyor netleşmiş olacak."
'Çalışanlara bulaşma riski yok'
Türkiye'nin en çok vaka görülen ili İstanbul'da, şu anda 7
tane tesisin girişini taradıklarını söyleyen Kocamemi, "En
azından şunu gördük ki biz bu virüsün kantitatif olarak yani
miktarsal olarak tayinini başarıyla gerçekleştirebiliyoruz. Bunu
vakalarla ilişkilendirme çabalarımız var ama bunun için daha çok
veriye ihtiyacımız var. Bununla ilgili şu an konuşmak için erken.
Yani çalışmanın başlangıç aşamasını geçtik, artık güzel ilerleme
safhasındayız, diyebilirim. Biz aslında atık su tesislerinin
girişinde bilim insanları olarak bu virüsü bekliyorduk. Belki halk
için "Aa atık suda virüs mü var?" olabilir. Tabii ki atık suda
virüs var, atık suda her zaman virüs var. Sadece bu virüs şu
anda daha fazla miktarda olan bir virüs. Ve atık su arıtma
tesisinde çalışanlara bulaş riski olan bir durum yok, çünkü zaten
biz ona alışkınız ve o anlamda tedbirliyiz. Zaten bu güne kadar
raporlanmış böyle bir şey de yok. Bu çalışmanın şu ana kadar ki en
önemli kısmı bu protokolün oturtulmuş olup İstanbul gibi 15
milyonluk yüksek nüfusu olan şehirde, 7 tane büyük arıtma
tesisinden sistematik bir şekilde numune alabilmemiz ki
burada gerçekten İSKİ'nin çok büyük katkıları var, sistematik
bir şekilde bu numuneleri bozulmadan laboratuvarla transferini
sağlamak, o laboratuvarlarda sistematik bir şekilde bu analizleri
yapabilecek metodolojiyi oturtmak bence en önemli kısmıydı. Çünkü
bundan sonra benim öngörüşüm bu analizler her zaman devam edecek.
Yani belirli periyodlarla 'Acaba böyle bir risk var mı, böyle
bir hastalık salgın riski var mı?' Analizlerini rutin olarak zaten
atık su arıtma tesislerinde devam edebileceği bir altyapı
oluşturmuş oldu bakanlık" dedi.
'Sularda ne kadar kaldığına dair bilimsel bir veri
yok'
SARS-CoV2 virüsünün atık sularda ne kadar süre
kaldığı ile ilgili bilimsel bir verinin olmadığını da vurgulayan
Kocamemi, "Bu virüsle aynı familyadan olan virüsler var. Yani
SARS büyük bir familya. Bu virüslerin atık suda kalma süreleriyle
ilgili belirli çalışmalar var. SARS-CoV-2 için yok. Ben kendi adıma
böyle bir çalışma görmedim. Ama onunla benzer aynı familyada olup
benzer özellikler gösteren virüslerin ne kadar suda kalabileceği
ile ilgili çalışmalar mevcut. Bunları tabii ki bu çalışmalar
kapsamında inceliyorum ben de. Tabii ki bu kalış süresi ile
ilgili ben 100 gün diye bir rakam görmedim. Kaynak varsa
bilemiyorum ama bu sıcaklığa bağlı bir etken. Şu anda bu süreçle
ilgili bizim yürüttüğümüz bir çalışma yok. Yani ben o yüzden bu
konu ile ilgili yorum yapabilecek bir bilimsel veriye sahip
değilim. Ancak şahsi görüşüm, bunun çok uzun bir süreç olduğu.
Literatürde bence incelenmesi gereken, benzer familyadaki
virüslerin kalış süreleri 3-4 gün olarak raporlanmış vaziyette"
şeklinde konuştu.
Erken uyarı sistemi geliştirilecek
Salgın sona erdikten sonra da, geliştirilecek erken uyarı sistemi
sayesinde Türkiye'de yeni bir salgın vuku bulmadan haberdar
olunabileceğini anlatan Kocamemi, şöyle devam etti:
"Bu salgın bitecek inşallah çok yakın bir zamanda. Önceden inceleme yapabilmek amacıyla atık su arıtma tesislerinden alınacak olan numunelerin, rutin olarak laboratuvarlarda belirli aralıklarla analizi yapılarak daha bu salgın vuku bulmadan, salgın vaziyetine gelmeden, daha çok az sayıda bir vaka varken bile "İstanbul'da SARS CoV-2 sayısında atık suda bir hareket görüyoruz." şeklinde bir uyarı sistemi gerçekleştirilebilir. Bu birincisi. Biosensörler var. Biosensörlerle bu işin yapılması şansı olabilir. Bu konuda yurtdışındaki çok değişik ülkelerle de ortak görüşmemiz var. Dediğim gibi, biz Türkiye olarak diğer ülkelere göre biraz daha önde gidiyoruz. Ve onlar da paylaştığımız için verilerimizi bağlantıya geçiyorlar. Bu Avrupa Birliği projelerine bizi dahil etmek istiyorlar. Çok yoğun bir proje yürütülüyor öncelikle bakanlığa çok teşekkür etmemiz gerekiyor bu konuda. Ciddi bir ekip çalışıyor. Gerek Tarım ve Orman Bakanlığı, Devlet Su İşleri, Türkiye Su Enstitüsü, Üniversite olarak Marmara Üniversitesi'nden ben, Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nden bir arkadaşımız var. Çok yoğun bir çalışma yürütülüyor. Bence çoğu Avrupa ve dünyadaki çoğu gelişmiş ülkeden çok daha sistematik ve ciddiyetle bu işi yürütüyoruz. O manada şanslıyız. Güzel bir proje yürütüyoruz, inşallah bunun da faydalarını toplum olarak göreceğiz"