İstanbulluluk nedir?
Abone olİstanbul'da yapılan bir anket İstanbulluluğun kültürlü. kibar ve görgülü olmaktan geçtiğini gösterdi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi APK Daire Başkanlığı Araştırma
Müdürlüğü’nün gerçekleştirdiği “Sosyal Doku Projesi İstanbullu Olma
Bilinci Araştırması” ilginç ve çarpıcı sonuçlar ortaya koydu.
Yönetimini APK Daire Başkanı ve Araştırma Müdürü Dr. Nihat
Karainci’nin üstlendiği proje, GENAR Araştırma Şirketi tarafından
gerçekleştirildi. Çalışmaya; 2490 deneğe yönelik olarak 64 ana soru
kapsamında yapılan anket temel teşkil etti ve başta Prof. Dr. Şerif
Mardin, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Ümit Meriç, Prof. Dr. M.
Fikret Sezgin, Prof. Dr. Aziz Bener, Prof. Dr. Korkut Tuna ve Doç.
Dr. Osman Özsoy olmak üzere, çok sayıda akademisyen de bilimsel
destek sağladı. Araştırmaya katılan vatandaşlara sorulan ‘Sizce
İstanbullu olmanın en belirgin özelliği nedir?’ sorusuna verilen
cevaplara göre; İstanbullular daha çok kültürlü, kibar ve görgülü
insanların gerçek anlamda İstanbullu olabileceğini düşünüyor.
Araştırmayı gerçekleştiren bilim adamları, yüzde 27 oranında
deneğin; kültürlü, kibar ve görgülü olmayı İstanbullu olmanın en
temel kriteri olarak belirlediğinin altını çizerek, hemen iki puan
geriden 'Fikrim yok' diyenlerin gelmesini de 'çok uyarıcı bir
durum' olarak niteledi. Her dört İstanbulludan birinin
İstanbulluluk hakkında yanlış ya da doğru bir fikrinin olmadığına
dikkat çeken araştırmacılar, şu yorumda bulundu; 'Bu veri bize
kendilerinin İstanbullulukla örtüşen zihinsel tasarımlarının
olmadığını göstermektedir. Soruya "Kültürlü, kibar ve görgülü"
olmak şeklinde cevap verenler için tam bir kentsel uyumun
varlığından söz edilebilir. Bu grup İstanbul değerleri ile kendi
değerleri arsında bir fark varsa bu farkı kapatma eğilimi
içerisinde kente aidiyet kesbetmiş bir gruptur. Eğitimli olmak,
karma kültürünü yansıtmak ve düzgün konuşmak gibi şıkları da ilave
ettiğimizde % 34’e ulaşmaktayız. Ayrıca diğer örtüşen verileri de
ilave edebiliriz. Bu durumda toplam değer % 50'leri aşmaktadır. Son
veriden hareketle söylersek İstanbulluluk kavramıyla örtüşen
ifadeler toplamı kente entegrasyonun derecesini yansıtmaktadır. Bu,
uzun vadede kente aidiyet sağlama çabasının işaretidir.'
Araştırmayı gerçekleştiren bilim adamları, 'Bu insanlar İstanbul’a
yerleşmiş, artık burada yaşıyorlar; kendilerini iyi hissetmeli,
İstanbul’a aidiyet hissetmeli, kente sahip çıkmalı ve kenti
korumalı' demenin çok açıklayıcı bir tespit olmayacağını ifade
ederek, konuyla ilgili yorumlarını şöyle sürdürdü; 'Bu sebeple
ahlaki değerlendirmelere de ihtiyaç vardır. İnsanlar akıl ve vicdan
sahibi oldukları için aklın ve vicdanın birlikte tatmin edilmesi
gerekir. Makuller adalet ve hakkaniyettir. Ama bunlar yetmez. Her
gün adaletsizlikle, özellikle sosyal adaletsizlikle karşılaşan
insanlara adalet, adaletsizlik olarak görünür. Burada tamamlayıcı
faktör etiktir. Taşınan değerler arasında en fazla zayıflayanı da
budur. Değerlerin niteliği günümüzde genel olarak fenomenolojik
olarak araştırılmaktadır. Fenomenolojik araştırma, önceden mevcut
kavramlardan hareket ederek bunlardan değer kavramı çıkarmaya
çalışan a priorik metodu reddederek, sadece ve tek başına fenomene
bakmak demektir.' Araştırmacılar, anketin bu bölümüyle ilgili
bilimsel değerlendirmelerini şöyle sürdürdü; 'Kente göç sebepleri
ve kentte karşılaşılan veya aşılamayan problemler dikkate
alındığında İstanbul sakinlerinin önemli bir kısmının kente, değer
yargılarından her türlü sağlam geçerliği kaldıran, bütün değerleri
rölatif addeden, birisi için değer olanı bir başkası için değer
kabul etmeyen ve mantıkî septisizmin diğer yüzü olarak
niteleyebileceğimiz değer rölativizmi açısından yaklaştıklarına
şahit olmaktayız. Bu durum elbette İstanbul sakinlerinin değer
teorisi idraki içinde yaptıkları bir tercih değildir. Ama netice
böyle olmakta ve kentte bir yandan değer kaybı, diğer yandan bir
değerler anomisi yaşanmaktadır. Değerler anomisinin sosyal anomiyle
sonuçlandığı bilinen bir gerçektir. Değerler anomisi kentte kültür
boşluğuna sebep olmaktadır ve bu yüzden İstanbul sakinleri
İstanbullu olmanın kriterlerini ortaya koymakta bile
zorlanmaktadırlar.' 'Burada değerlendirme objesinin bir ve aynı
olmayışı, değer sembolünün aynı içeriğe sahip olmayışı, kültürel
şartlardaki değişim, sosyal şartlardaki değişim ve değer organının
her bireyde aynı düzeyde olmayışı gibi, değer yargılarının farklı
oluş sebeplerini de dikkate almak gerekir.'