İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, kendinden
emin iyi şeyler yaptığını düşünüyor!
-Nasılsınız sayın Başkan?
-İstanbul gibiyim.
Küçükçekmece'deydik galiba. Başkan Topbaş'ın bana verdiği bu cevap
karşısında gülmüştüm.
Nasıl gülmezsiniz...
İstanbul'un hali ortada. Bizim Başkan İstanbul gibiyse, demek ki
sağlığında çok ciddi sorunlar var demektir.
Bir arkadaşım ziyarete geldi dün.
Hal hatır faslı bitti, İstanbul'u konuştuk.
Arkadaşım dertli:
-İstanbul beni hasta ediyor artık.
-Neden?
-Eşimle bir yerde çay içiyoruz... Bir grup oturmuş, yanımdaki
karımı kesiyor. Gittim, "Arkadaş çok dikkatli bakıyorsun,
tanıştırayım hanımefendi benim eşim olur" dedim. Karşımdaki
utanmadan, "Ee ne olmuş!" demez mi? Ölür müsün öldürür müsün?
-...?
-Trafikteyim, kendi halimde seyir halindeyim. Solda bir aracın
içinde 6 kişi... Öyle ki adam hıncını senin arabandan çıkarmaya
çalışıyor, üzerine sürüyor. Oysa kaza olsa senden çok o zarar
görecek. Dursan bir türlü, durmasan bir türlü. Ya adam kafana
sıkarsa...
Arkadaşımın bu sözleri beni şaşırtmadı. İstanbul'un orta yerinde
kafama silah dayadılar, tabanca tutukluk yapmasaydı belki de bugün
yaşamıyor olacaktım. Sonuç ne oldu biliyor musunuz?
Hiç!
Polis bulamadı o saldırganları...
Ölseydim bu saldırganlar bulunur muydu?
Belki...
Bulunsa ne olur ki...
Yıllar önce arazi mafyasının silahlı saldırısına uğradım.
Adam kafama sıktı.
Ben kaçınca kurşun omuzumu sıyırdı...
"Sülün Mehmet" adındaki tetikçi yakalandı. Hakime yalvardım, bu
adam beni öldürmeye teşebbüs etti. Kimseye dinletemedim, adam
yaralamadan üç ay yattı ve çıktı.
Sonra iki kişiyi daha öldürdü.
Girdi bir daha çıktı...
Arkasında üç ceset daha bıraktı.
Tabii kendisi de sizlere ömür...
Öldürüldü...
Ben yaşadım dostlar, o dehşet anını yaşadım. O yüzden herkese
tavsiyem, yolda geçerken, biri size küfür ediyorsa, siz teşekkür
edin, gülümseyin ve yolunuza devam edin.