İstanbul'da konser veren Filistinli şarkıcı Nai Barghouti: En çok korktuğum şey...
Abone olFilistinli besteci, flüt sanatçısı ve şarkıcı Nai Barghouti, geçtiğimiz günlerde Türkiye'de ilk kez konser vermişti. Barghouti müzik kariyerine başlama hikayesini anlatırken "Müzik eğitimim adına İsrail'in kontrol noktaları arasında gidip geldiğimde, askerlerden en çok korktuğum şey, yanımda bir enstrümanımın olduğunu fark etmeleriydi" diye konuştu.
Henüz 14 yaşındayken profesyonel müzik hayatına adım atan
Barghouti, Filistin'in Ramallah şehrinde kurulan Edward Said Ulusal
Müzik Konservatuvarında klasik flüt eğitimi gördü.
Genç müzisyen, müzikal çalışmalarına ve eğitimine devam ederken bir yandan da flüt besteleri önemli müzik enstitülerinin müfredatlarına alındı.
"Tek yolu müzik"
Türkiye'deki ilk konserini istanbul'da veren Barghouti, AA muhabirine yaptığı açıklamada, müzik kariyerine başlama hikayesini anlatarak, "Beni müziği sevmeye iten şeyin aslında Filistinli kimliğim olduğunu her zaman söylerim. Filistin'de her gün yaşadığımız tüm zorluklara, sıkıntılara karşı duygularımı aktarmanın tek yolu müzik." değerlendirmesinde bulundu.
Nai Barghouti, yaşadığı zorluklara işaret ederek, şu bilgileri verdi:
"İşgal altında yaşayan her Filistinli gibi Ramallah ile doğduğum
yer Kudüs arasında müzik eğitimim adına İsrail'in kontrol noktaları
arasında gidip geldiğimde, askerlerden en çok korktuğum şey,
yanımda bir enstrümanımın olduğunu fark etmeleriydi. Oysa ben
sadece müzik öğrenmeye gidiyordum. Müziğin güzelliği, kültür ve
sanat Filistin dışında çok sayıda insana ulaşabilir. Biz
yeteneklere, zekaya, güçlü bir mesaja ve iyi müziğe sahip bir
halkız. Bu korku salanlar (İsrail), kültürünüzü sizden alamaz veya
çalamaz."
"Türkçe, caz, flamingo gibi çeşitli müzikler dinlerdik ve bu da müzikteki tarzımı oluşturdu"
İstanbul'u çok sevdiğini ve daha önce de birçok kez ziyaret ettiğini söyleyen Barghouti, hafta sonu Moi Sahne'de verdiği konserde Türk dinleyicilerin ilgisine şaşırdığını belirterek, İstanbul'da daha büyük konserlere imza atmak istediğini kaydetti.
Barghouti, Türk müziklerini dinlediğini ve beğendiğini söyleyerek, konserlerinde Türkçe şarkılar seslendirmeyi de çok sevdiğini vurguladı.
Sanata destek veren bir aileye sahip olduğu için şanslı hissettiğini aktaran Barghouti, şöyle devam etti:
"Evde şarkı söylemeyi çok seven ve Filistin'de bir koroda şarkı söyleyen annemden şan öğrendim. Onunla koronun provalarında Arapça ve klasik şarkılar söylerdim. Arap müziğine olan sevgim burada başladı. Ablam da keman çalıyordu. Müziğin hayatın ne kadar önemli bir parçası olduğunu görürdüm. Babam da sanatın destekçisiydi ve farklı tarzlarda müzikleri severdi. Bu yüzden Türkçe, caz, flamingo gibi çeşitli müzikler dinlerdik ve bu da müzikteki tarzımı oluşturdu."
Başarılı şarkıcı, çocukluktan bu yana şarkı söylemeyi çok sevdiğini vurgulayarak, öncelikle Mısır şarkılarına aşık olduğunu ve Ümmü Gülsüm, Muhammed Abdülvahab, Zakariyya Ahmad ve Sayed Darwish'in eserlerini severek yorumladığını dile getirdi.
Daha sonra caza da ilgi duyduğunu kaydeden Barghouti, müzik üzerine yüksek lisansını yaptığı Hollanda'da dereceyle eğitimini tamamladığını, tezini de insanın kendi sesini enstrüman olarak kullandığı "Dendenai" tekniği üzerine hazırladığını belirtti.
Nai Barghouti, sesin bir enstrüman olarak kullanılmasının ve her zaman farklı tarzları uyumlu bir şekilde icra edebilmenin peşinde olduğuna işaret ederek, "Müzikte farklı tarzlara sevgim vardı ve bir yolunu bulmam gerekiyordu. Otantik Arap müziğiyle bu tekniği birbirine bağlamayı çalıştım. Zaman zaman Arap müziğinden uzak kaldım ama müzikal kimliğimin köklerinde her zaman yer alıyor." diye konuştu.
"Sanatın sonsuz bir yol olduğunu ve kimsenin ona ulaşamayacağını hissettim"
Parçalarında Doğu ve Batı müziğini sentezleyen Barghouti, şunları kaydetti:
"Başka yollar, tarzlar aramaya devam ediyorum. Sanatın her zaman sonsuz bir yol olduğunu ve kimsenin ona ulaşamayacağını hissettim. Sanatçının her şeye açık kalmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Doğam gereği yeni şeyler öğrenmeye ve duymaya meraklıyım. Bu yüzden ilk albümden farklı şekilde ikinci albümüm üzerinde çalışıyorum ve yeni şeyler içerecek."
Sanatçı Barghouti, ilk bestesini Cenin katliamı üzerine yazdığını söyleyerek, "Müziği kendimi bir insan, bir Filistinli olduğumu ifade etmek için kullandım. Köklerimi Filistin'den taşıdığım için, hayatımız boyunca birçok zorluk yaşıyoruz. İşgal haksızlıktır. Dünya maalesef adaletsiz." dedi.
Filistin'de adalet ve insan hakları olmadan barışa inanmadığına vurgu yapan sanatçı, "Barıştan bahsetmenin şu anda öncelik olduğuna inanmıyorum. Öncelik her yerde adalet, eşitlik ve Filistin halkının özgürlüğüdür. Barış sonra gelir. Eşitlik ve adalet varsa o zaman barış adil olabilir." ifadelerini kullandı.
"Müzik ulusal kimliğinizden ayrı bir şey değil"
Nai Barghouti, İsrailli müzisyenlerle ortak bir çalışma yapmak için kendisine teklifler geldiğine işaret ederek, şunları söyledi:
"İsrailliler müziğin bir barış dili olduğuna inanıyor ama bu benim için imkansız bir durum. Onlarla bir çalışma yapamam. Çünkü müzik ulusal kimliğinizden ayrı bir şey değil. Müzik, ulusal kimliğimizin, direniş mücadelemizin bir parçası. Mevcut eşitsizliği ve yasa dışı işgali göz ardı edemem."
Diğer kültürlerle müzikal iş birliği konusunda ise Barghouti, "Farklı medeniyetlerden müzisyenlerle müzikal iş birliğini seviyorum. Onlardan her zaman yeni şeyler öğreniyorum ve bir sanatçı olarak yeni şeyler öğrenmeyi, zorlukları seviyorum." açıklamasını yaptı.
Barghouti, Hollanda merkezli Metropole Orkestrası ve Amsterdam Endülüs Orkestrası ile birlikte turne yapmayı planladıklarını sözlerine ekledi.