İstanbulda 12 cennet mekan
Abone olŞehir hayatı sizi bunalttı mı? Uzaklara gitmeye gerek yok. İstanbul içinde doğayla baş başa vakit geçirebilirsiniz.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğünden
aldığı bilgiye göre, kentte müdürlüğün denetiminde 12 koru
bulunuyor. ''Kentin akciğeri'' olan korular, sakız, servi, çam,
erguvan, ıhlamur, kestane, çınar ve fıstık çamı gibi çok sayıda
ağaç türünü barındırıyor.
Dokuları korunarak halka açık hale getirilen ve yaklaşık 398 bin
hektar alana sahip korular, her türlü dinlenme, gezi, piknik ve
spor etkinlikleri ile festivallere ev sahipliği yapıyor. 24 saat
boyunca güvenlik önlemlerinin alındığı korulara mevcut bitki örtüsü
korunarak, çim, çiçek ve ağaç takviyesi yapılıyor. Korular,
içerisinde barındırdığı göller, havuzlar, su kanalları ile çeşitli
çiçek türleri, asırlık ağaçları, Boğaz'a hakim manzaralarıyla yılın
her mevsiminde güzellikleriyle ziyaretçilerini etkiliyor.
İstanbul'da belediyenin himayesindeki koruların isimleri şöyle:
''Beykoz Korusu, Büyük ve Küçük Çamlıca Koruları, Fethipaşa Korusu,
Florya Atatürk Korusu, Emirgan Korusu, Hıdiv Korusu, Harem Korusu,
Osmangazi Korusu, Gülhane Parkı, Yıldız Korusu, Hacıosman
Korusu.''
BEYKOZ KORUSU
İstanbul Boğazı'na hakim bir noktada bulunan Beykoz Korusu, Beykoz
ile Paşabahçe arasındaki sırtlardan başlayarak Karadeniz'e, Riva'ya
kadar uzanan geniş bir alanda yer alıyor.
Abraham Paşa'nın bu geniş araziyi, padişahla tavla oynarken
kazandığı söyleniyor. 1887'de askeri önemi nedeniyle
kamulaştırılarak hazineye devredilen korunun bir bölümü, 2.
Meşrutiyet'in ilanından sonra, ''Hürriyet Bahçesi'' adı altında
halkın ziyaretine açıldı.
Korunun Boğaziçi'ne bakan yamaçlarındaki parkı Fransız bahçe
mimarlarına düzenleten Abraham Paşa, köşkler, kuşhaneler, havuzlar
yaptırdı. Koruya, ayrıca o zamana kadar Türkiye'de yetiştirilmeyen
bitkiler, ağaçlar diktirildi. Korunun içinde bulunan küçük tiyatro,
1937'de yandı.
''Abraham Paşa Korusu'' olarak da bilinen Beykoz Korusu içinde iki
büyük mağara, 5 havuz, 3 adet kayalık, bir de saray kalıntısı
bulunuyor. Havuzlardan birinin içindeki küçük adacık ziyaretçilerin
ilgisini çekiyor. Korunun içinde 2 kır kahvesi, bir restoran, 2
sera, 2 otopark, bir açık spor alanı, çocuk bahçesi, oturma
terasları ve piknik alanları yer alıyor.
BÜYÜK VE KÜÇÜK ÇAMLICA KORULARI
Üsküdar ile Ümraniye arasında iki yüksek tepenin adı olan Çamlıca,
birtakım çatlaklarla parçalanmış olan kuvarsitlerden süzülen içimi
çok güzel su kaynaklarına sahip.
Turistik tesislere sahip Çamlıca'da, radyo ve televizyon vericileri
yer alıyor. Bugün kentsel alanların sınırları içinde yer alan
Çamlıca tepeleri güzel panoraması, su başları ve özellikle Küçük
Çamlıca'da korunmuş bulunan kızılçam ve fıstıkçamı koruları ile
Türk edebiyatına ve şarkılara konu olmuş gözde bir gezinti yeri
olarak biliniyor.
Küçük Çamlıca, Büyük Çamlıca'ya göre daha yaygın ve geniş yüzlü bir
alanda bulunuyor. Koruluk 1940'da devrin valisi Dr. Lütfü Kırdar
tarafından sembolik bir bedelle kamulaştırılmıştı. Bugün halka açık
park ve rekreasyon alanı olarak hizmet veren Küçük Çamlıca'daki
ağaç türleri, Büyük Çamlıca Korusu'ndan daha zengin.
Küçük Çamlıca'da, İspanyol göknarı, akçaağaç, çiçekli dişbudak,
erguvan, sedir, ceviz, defne, yalancı akasya gibi ağaç türleri yer
alıyor.
FETHİPAŞA KORUSU
Üsküdar'ın kuzeyinden başlan ve Kuzguncuk Tepesi'nde sona eren
Fethipaşa Korusu, adını 2. Mahmud (1808-1839) ve Abdülmecid
(1839-1861) dönemlerinde valilik, elçilik ve nazırlık görevlerinde
bulunan Türkiye'de ilk müzenin temelini atan Tophane Müşiri Fethi
Ahmet Paşa'dan aldı.
Halk arasında ''Kuzguncuk Korusu'' olarak da anılan Fethipaşa
Korusu, Fethi Ahmet Paşa'nın ölümünden sonra varisleri arasında
paylaşıldı. Torunlarından avukat Şevket Mocan, korunun kendi
hissesine düşen kısmını 1958'de belediyeye devretti.
Daha sonra İstanbul Belediyesi, diğer hisseli yerleri de istimlak
ederek korunun büyük bölümüne (yaklaşık 16 hektar) sahip oldu.
1985-1987 yılları arasında bakıma alınan korunun içine, otomobil ve
gezinti yolları, koşu parkurları, ışıklandırma, seyir yerleri ve
kafeterya inşa edildi. Sulama ve içme suyu şebekesi döşendi,
voleybol ve basketbol sahaları yapıldı.
Korunun çevresi duvarlarla çevrilerek, emniyet altına alındı.
Fethipaşa Korusu, İstanbul 3 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu tarafından doğal sit alanı ilan edildi.
HAREM KORUSU
Harem Korusu, Üsküdar'da Salacak ve Selimiye Kışlası arasında
oldukça sarp ve eğimli bir arazi üzerinde yer alan özgün bir kent
ormanıdır.
Arazi eğiminin yer yer yüzde 100'ün üzerine çıkması korudan
yararlanmayı sınırlamaktadır. Ormandan bugüne kadar sadece estetik
ve toprak koruma amacıyla yararlanılabildi. Harem Korusu'na yakın
kesimlerdeki yapıların en ünlüsü Kız Kulesi.
HIDİV KORUSU
Hıdiv Korusu, Kanlıca'nın yaklaşık 1,5 kilometre kuzeyinden
başlayarak Dalgıç Okulu, Seyir ve Hidrografi Dairesi ile itfaiye
binasının üstündeki dik yamaçları ve sırtın büyük bir bölümünü
kapladıktan sonra, Çubuklu Vapur İskelesi'ne yakın bir yerde sona
erer. Adını, Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın torunu ilk Mısır Hıdivi
İsmail Paşa'dan alan halk arasında ''Çubuklu Korusu'' olarak da
anılan Hıdiv İsmail Paşa Korusu, kesif bir ağaç topluluğuna sahip.
Başta Kızılcık olmak üzere değişik ağaç türleri ve bostanları ile
şöhret bulan buradaki ilk yerleşme, Bizans dönemine kadar
inmektedir. Yer yer sarnıç ve su yollarına rastlanan Çubuklu
Korusu, Osmanlı Padişahları tarafından ilk zamanlar av mahalli
olarak kullanıldı.
Korunun bir bölümü, özellikle Hıdiv Kasrı'nın çevresi park olarak
düzenlendi, İsviçre ve Fransa'dan bu park için ağaçlar
getirtildi.
Koru içindeki kasır, 1904-1907 yıllarında son Mısır Hıdivi Abbas
Hilmi Paşa tarafından yaptırıldı. İki seyir kulesi, 35 oda, 4
salon, 2 hole sahip kasır, günümüzde 450 kişi kapasiteli restoran,
kafeterya ve toplantı salonu olarak hizmet veriyor.
Her biri künyeli ve soy kütüğüne sahip ağaçlarla kaplı geniş bir
koruluğun ortasındaki Hıdiv Kasrı, tam anlamıyla bir saray
görünümünde. İstanbul'un en büyük gül bahçesine sahip olan kasır,
harika bir Boğaz manzarasına da sahip.
OSMANGAZİ KORUSU
Dört tarafı yoğun yerleşim alanı ile çevrili olan Osmangazi Korusu,
Ümraniye ve Dudullu semti ortasında kalmış yeşil bir ada
gibidir.
Mevcut alan, Orman Bakanlığı tarafından 1970'li yıllarda yapılan
ağaçlandırma ile kuruldu. Koru içinde bulunduğu yere doğal yoldan
gelmiş hiçbir yaşlı ağaç bulunmuyor. Önceden Göztepe Devlet Ormanı
adı altında ağaçlandırma yolu ile kurulmuş normal bir orman
statüsünde olan koru, Ümraniye Belediyesinin başvurusu üzerine,
yöre halkının gezme, eğlenme, dinlenme ve rekreasyon gereksinimi
karşılamak üzere 1992 yılında yapılan özel bir protokolle 49 yıllık
bir zaman için bu kuruma devredildi.
EMİRGAN KORUSU
İstanbul'un ünlü korularından birisi olan Emirgan Korusu,
Baltalimanı ile İstinye arasında yer alıyor. Tepeye yakın yerde
birbiriyle bağlantılı iki gölet, iki su aynası koruya güzellik
kazandırıyor. Küçük patika, merdivenler ve köprülerle mağaraya
giriliyor.
Koruda, Sarı, Pembe ve Beyaz Köşk olmak üzere üç tarihi yapı yer
alıyor. Romantik İngiliz bahçe anlayışıyla düzenlenen koru içindeki
parklarda, Avrupa stili açıkça görülüyor.
FLORYA ATATÜRK KORUSU
Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifleriyle 1937'de kurulan Florya
Atatürk Ormanı, yöreyi rüzgar ve fırtına zararlarından korumak,
toplumun sağlık-estetik, eğlenme-dinlenme ihtiyaçlarını karşılamak
amacıyla düzenlendi.
Florya Atatürk Ormanı'nın hemen hemen her yeri, özellikle hafta
sonları yoğun bir şekilde kullanılıyor. Alanın kuzey bölgesi çevre
sakinleri, güney yamaçlar ise daha çok İstanbul'un çeşitli
semtlerinden gelen vatandaşlar tarafından değerlendiriliyor.
GÜLHANE PARKI
Topkapı Sarayı'nın batısında, Alay Köşkü ve Sarayburnu arasında yer
alan Gülhane Parkı, Osmanlı döneminde Topkapı Sarayı'nın dış
bahçesi olarak kuruldu ve 1920 yılına kadar bu işlevi yerine
getirdi.
Koru, Şehremini Belediye Başkanı Cemil Paşa (Topuzlu) döneminde
(1912-1914, 1919-1920) parka dönüştürüldü. Yaklaşık 100 bin
metrekarelik bir alan üzerine yayılan parkın Sarayburnu bölümünde,
Cumhuriyet döneminin ilk Atatürk heykellerinden biri yer
alıyor.
Doğal bir güzelliğe sahip olan Gülhane, geçmişte de tarihi bir çok
olaya da ev sahipliği yaptı. Atatürk, Latin harflerinin kabulünden
sonra bu konudaki ilk açık hava toplantısını Gülhane'de
gerçekleştirdi. Atatürk'ün naaşı, Ankara'ya gönderilirken
İstanbul'daki son tören Gülhane Parkı'nın Sarayburnu bölümünde
yapıldı.
Parkta, 1987 yılında ''Gülhane Şenliği'' düzenlenmeye başlandı.
Ancak, bu etkinliklere 2000 yılında son verildi.
Koru içinde zamanla kurulup genişletilen tesisler, 2001 yılı
sonunda mevcut alanın yaklaşık yüzde 60'ına ulaşınca koruyu tehdit
eder hale geldi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu tesisleri 2001
yılında kaldırdı. Gülhane Korusu, tarihsel misyonuna uygun bir
kullanım biçimine kavuşturulmak üzere yeniden planlandı.
HACIOSMAN KORUSU
Öncesi çalılık ve yer yer boşluklu bozuk baltalık niteliğindeki
doğal bitki örtüsü ile kaplı olan Hacıosman Ormanı, 1950'li
yılların sonunda yapılan ağaçlandırma faaliyetleri sonucu ortaya
çıkmış yapay bir ormandır.
Ağaçlandırma faaliyetleri öncesinde uzun yıllar arazi biçiminde
kalan orman, bugün üzerinde 40 yaşını aşmış iğne yapraklı
plantasyonlar bulunan normal bir orman görünümüne ulaşmıştır.
YILDIZ KORUSU
İstanbul'un gerek doğal yapısı gerek tarihi bakımdan en değerli
yerlerinden birisi olan Yıldız Korusu uzun yıllar doğal haliyle
korundu.
2. Abdülhamid zamanında yabancı bahçe mimarlarına, batı anlayışı
içinde düzenletilen koru, Abdülaziz zamanında ''Mabeyn Bahçesi''
adını aldı ve Ortaköy'e doğru genişletildi. Tarihten kalan yeşil
miras bütün zenginliğiyle korunarak halkın kullanımına sunuldu.
1979 yılı başında parkın restorasyon ve bakımını, İstanbul
Büyükşehir Belediyesi ile yapılan sözleşmeyle Türkiye Turing
Otomobil Kurumu üstlendi.
1994 yılından sonra Malta Köşkü ve Çadır Köşkü'nün restore edilip
halka açılmasının ardından Pembe Sera'nın inşası ile iyi nitelikli
tesislere sahip olan parkta, çeşitli oturma yerleri, büfeler, kır
kahveleri yapıldı. Özgün çevre düzenlemeleriyle kentliler için
büyük önem taşıyan dinlenme ortamı yaratıldı.