İstanbul topun ağzında, 8'e kadar deprem olabilir! Celal Şengör ve Naci Görür'den ürküten sözler
Abone olAntalya’da düzenlenen bir panele katılan Prof. Dr. Celal Şengör, Kadir Topbaş'ın belediye başkanlığı döneminde yapılan İstanbul Jeoloji Haritası ile ilgili "O haritayı alıp çöpe atın. İstanbul topun ağzında. Bu fay, 8’e kadar deprem üretebilir" dedi. Prof. Dr. Naci Görür ise “Bana bıraksalar ben ülkeyi 10 senede depreme hazırlarım" diye konuştu.
Sağlık ve Sigorta Yöneticileri Derneği (SASDER) tarafından
Belek Turizm Merkezi’nde bir otelde düzenlenen SASDER 10.
Ulusal Kongresi’nin ilk gününde “Doğal Afetler ve Yeni Pandemiler”
başlığında bir panel gerçekleştirildi. Gazete Duvar'dan
Ceren Deniz'in haberine göre moderatörlüğünü Lokman Hekim
Sağlık Vakfı Başkanı Leyla Şeker’in üstlendiği panelde konuşan
jeolog Prof. Dr. Celal Şengör, Türkiye’nin karşı karşıya
olduğu deprem tehdidinin boyutlarını anlattı.
Depremin felakete dönüşmeden atlatılmasını sağlayacak adımları sıralayan Bilim Akademisi Üyesi, yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür ise “Bana bıraksalar ben ülkeyi 10 senede depreme hazırlarım. Bırakın 20 senede hazırlanamamış İstanbul’u, yurdun tümünü depreme hazırlarım" dedi.
"Kıra kıra geldi, İstanbul topun ağzında"
Türkiye’nin büyük Marmara Depremi’nden sonra geçen yıllara rağmen hala depreme hazır olmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Şengör, yurdun yoğun bir fay bölgesi olduğunu belirterek, bu fayların bölge bölge özelliklerini anlattı: “Türkiye’nin en faal yeri Ege Bölgesi. Burası dünyanın kıtalar üzerindeki en faal deprem hattıdır. Türkiye’deki fayların en belalıları 9’a kadar deprem üretir. Kuzey Anadolu Fayı, 1939’dan beri Erzincan’dan başlamış, batıya doğru kıra kıra gelmiş, en son İzmit Depremi’ni yaratmıştır, şimdi İstanbul topun ağzında. Bu fay, 8’e kadar deprem üretebilir. Ama biz bugün biliyoruz ki büyük İstanbul depremi, en kötü haliyle olsa 7,6 şiddetinde olur. Bu, gemilerle incelendi. Avrupa’dan 70 milyon dolar bütçe ile gemi geldi. Naci Görür, bu araştırmalarda koordinatördü. Hatta Kadir Topbaş’ın İstanbul’da belediye başkanı olduğu o dönemde hükümetimizin bu araştırmalara katkısının sıfır olmasından hayıflanıp, ‘Ayıp oluyor, biz bunu gündeme getirip para mı istesek’ dedik. Naci Görür’ün bu talebine son dakikaya kadar cevap verilmeyip, son dakika ‘hayır’ denildi” dedi.
"İstanbul'un deprem haritası çöp"
Celal Şengör şunları söyledi:
“Kuzey Anadolu Fayı boyunca 1939'dan 2000’lere ulaşan ‘deprem
göçü’ araştırmalarına göre, bizim bugün dikkat çeken Erzincan
civarında bir fayımız var, bir de İstanbul var. İstanbul’da
hareketini yakından izlediğimiz fayda hareket devam ediyor ama
deprem olmuyor. Burası en çok korktuğumuz yer. İstanbul’un şehir
içindeki faylarını bir öğrencimizle haritaladık. Kandilli’deki
meslektaşımız fay çözümlerini koydu. Biz hep zannediyorduk ki bütün
sıkıntı Kuzey Anadolu Fayı’ndadır ve bu İstanbul’un güneyinde
olduğu için İstanbul’u etkiler. Hayır, İstanbul’un içinde de fay
var. Yine Kadir Topbaş zamanında 1/5 binlik İstanbul Jeoloji
Haritası yapıldı. O haritayı alıp çöpe atın, içeriğinde hiçbir şey
yok. İstanbul içerisinde depremden sonra olacak felaketlere karşı
önlemler ve sağlık teçhizatı son derece zayıf. Bunu her gün
görüyoruz. İstanbul’da yangınlar çıkacak. Afet bölgesi söndürmek
orman söndürmeye benzemez. Böyle bir şehirdeki yangınları
helikopterle söndürmek için özel yöntemler gerekir. Bunların
planlanması lazım. Planlanmış mıdır? Hayır.”
"Muazzam bir yamulma alanı oluştu"
Kahramanmaraş depremlerinin yaşandığı faylarda Alman jeologların yaptıkları incelemelerden de bahseden Şengör, bölgede iki büyük depremin sebep olduğu kırıkların diğerlerini tetikleyişini harita üzerinde anlattı.
Şengör şunları söyledi:
"Bu iki deprem olduktan sonra çevredeki bütün faylar hareketlendi
ve bunların hareketleri ana faya benzemiyor. Dolayısıyla muazzam
bir yamulma alanı oluştu. Bu yamulma alanını anlayabilmek için
jeofizikçilerin ve jeologların bir araya gelip çok dikkatli bir
şekilde orayı haritalandırması lazım. Bu yapıldı mı? Hayır. Orada
ev yapmaya kalkıyorlar. Bu değil ki yapılması gereken. Şu haritayı
adam gibi yapmadan orada hiçbir şey yapamazsın. Yaparsan depremde
geri gelir hepsi.”
"Asıl beka sorunumuz depremler"
Depreme hazırlık anlamında yapılması gerekenleri, yasa çıkarılması, mikro bölgeleme yapılması, fon ayrılması, bakanlık kurulması olmak üzere 4 maddede sıralayan Prof. Dr. Naci Görür ise “Türkiye’nin asıl beka sorunu depremlerdir. Bu sorun halkın farkındalık alanına girmeli. Ülkemizi yönetenler bunu görüp, gereken önlemleri alırlarsa ve halk bu konuda bilinçli olursa biz büyük felaketler yaşamadan bu afeti atlatırız. Devletle, hükümetle, siyasetle, halkla bu işin üstesinden gelmemiz lazım. Bu işin üstesinden gelinebilir mi? Evet gelinebilir. Böyle toplumlar çok. İşte Kaliforniya, İtalya, Meksika, Uruguay, Çin. Biz niye yapmayalım? Tekniğimiz var, bilim insanlarımız var, paramız var. Olmayan ne biliyor musunuz? Halkın denetime önem vermeyişi, umursamayışı ve bu işi tam olarak yapmak için bir siyasi iradenin olmayışı. Bu ikisini bir araya getirebilirsek bu işi başarırız” diye konuştu.
Son depremde 100 milyon ton hurda malzeme çıktığını belirten Görür, “Asbest de dahil, her türlü toksik ve kimyevi maddeyi gömdük. Yağmur sularıyla bütün zehirli ağır metaller yer altı sularına, göllere, denizlere karıştı. Balıkçı balığı tuttu, soframıza geldi. Güneydoğu’nun depremde ölmeyen insanları, uzun vadede kanser tehlikesiyle karşı karşıya” ifadelerini kullandı.
Birinci derecede görevin vatandaşa düştüğünü belirten Görür, “Hükümetler milletin isteğine göre hareket eder. Eğer biz çocuklarımız ölmesin diye gerekeni yaparsak başarı sağlarız. Gerekeni yapmak çok kolay, seçim zamanı oy sandığını doğru kullanmak. Aklımızı başımıza toplayıp, partizanlık yapmadan taleplerimizi ortaya koymamız gerekiyor. Biz depremde göçük altındaki cesetleri CHP’li, MHP’li, AK Partili diye çıkarmıyoruz. Hepsi bizim evladımız. Bir depremde 50 binden fazla insanı feda etmek bize yakışmıyor. Bizden oy isteyene artık doğru soruları sormak zorundayız. ‘Nasıl bir deprem hazırlığın var?’ demediğimiz sürece bu ülke deprem belasını çözemez” diye konuştu.
"Önce yasa lazım, sonra mikro bölgeleme"
Görür, öncelikle bir yasa çıkarılması gerektiğini belirterek,
şunları söyledi:
“Bugün kentleri depreme hazırlamak isteyenlerin önünü kesen ne
varsa temizlemek için çıkarılmalı bu yasa. İkincisi, mikro
bölgeleme yapılmalı. Türkiye’de İstanbul hariç hiçbir kentte yok,
İzmir de şu anda yapıyor. Ama sorsanız yetkililere ‘var’ derler.
Zemin etüdü, birkaç sondaj yapmak, mikro bölgeleme değildir. Bir
kentin üzerinde yerleştiği alanın, jeolojik, jeofizik, GPS gibi yer
bilimleri ilgili bütün özelliklerinin ayrıntılı olarak
bulunmasıdır. Belediye başkanı kendi aklı ve inancına göre o kenti
yönetememeli. Kentin yer bilim özellikleri, o kente egemen olmalı.
Bir yerde sıvılaşma varsa, değil oraya bina yapmak çivi bile
çakılamamalı. Ama burada öyle bir şey yok. İsteyen rant amacıyla
istediği yere, aklına gelen boyutta bina yapıyor. Çünkü mikro
bölgeleme yok. Deprem dalgaları etkiyi nerede yükseltir, nerede
azaltır, nerede en fazla ivmeyi yapılara yükler, nerede inşaatı
yıkar, kimse bilmiyor. Ne inşaat mühendisleri, ne şehir mimarları,
ne de belediye başkanları biliyor. Yani rastgele yaşıyoruz,
rastgele. Bir yetkili geliyor, ‘Şurayı çok beğendim, 3 bin bina
yapıp satalım’ diyor, belediye başkanı da ‘baş üstüne efendim’
diyor. Hal böyle olunca binlerce insanı bir gecede toprağa
verirsiniz.”
"Afet bakanlığı kurulsun"
“Halka, ‘Devlet katkısıyla evini deprem destekli yap’ dense çoluğu çocuğu ölmesin diye bunu yapar, bankalar uzun taksitlerle kredi verse bankaya gidip kredi çeker. Bankalarda toplanan tapu ve senetler, bir afet fonuna gitse ve devlet güvence vererek bu fonu doğrudan yurt dışına pazarlasa, yatırımcılar böyle bir projeye para yatırır. Bunu hayata geçirmek için liyakate dayalı bir afet bakanlığı kurulması lazım. Bu bakanlık, yönetim, halk eğitimi, altyapı, yapı stoku, ekonomi, ekosistem ve çevre bölümleri, 10 yıllık bir plan ve iyi bir bütçeyle işe başlayıp, yerel yönetimlerle iş birliği içinde olmalı. Hükümet ve belediyenin didiştiği bir yerde kenti depreme hazırlayamazsınız. Bir belediye başkanı, hayatında deprem görmemiş, deprem nedir bilmiyor olabilir. Depremde kimlere görev vereceğini, afeti nasıl yöneteceğini haklı olarak bilmiyor olabilir. Ama siz onu koltuğa oturtuyorsunuz ve bütün yetkileri veriyorsunuz. Canının istediği gibi kenti yönetiyor. Olmaz böyle bir şey. Ülkenin her yeri deprem kentiyken, yöneticileri depreme hazırlayacak eğitimler verilmeli.”
"Halk istemezse bu iş olmaz"
Halk istemiyorsa bir kenti depreme hazırlamanın mümkün
olmadığını ifade eden Görür, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Denetleyen sırtını döndüğünde kaçak kat çıkar, sonra resmi hale
gelsin ister, imar affı verildiğinde alkışlar. Kendi ölüm fermanını
alkışlayan bir toplum bu. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar deprem
kaybı verip, bu kadar umursamaz olunmaz. Gaziosmanpaşa Köprüsü’nde
bir vida sıkılmadı, bir kablo kısa geldi diye Japon bir mühendis
kendini öldürdü. Bizde neler oluyor, istifa edenimiz var mı? Bizde
değil midir binaların altına fırın koyup sütunları kesen, 3 katı 5
kat yapan, imarı iskanı olmayan yapılarda oturan? 50 binden fazla
insanımızı kaybettiğimiz bölgede bir vali, bir belediye başkanının
istifa ettiğini gördünüz mü? Birkaç müteahhit yakalandı. Sadece
onlar mı suçlu? Bence en az suçlu müteahhitler çünkü kendilerine
denileni yapıyorlar. Biz bu halkı ana sınıfından başlayıp eğitmek
zorundayız, başka çaresi yok.”