İstanbul nasıl kaybedildi?

İstanbul'da böyle bir sonucun çıkacağını AK Partililer ve dahi muhalefeti temsil eden bazı kesimler bile beklemiyordu. 

Süleyman ÖZIŞIK suleyman@internethaber.com

Şunu samimiyetle itiraf edelim. AK Parti'nin oylarının Türkiye genelinde düşeceği tahmin ediliyor, Ankara'da işlerin tahmin edilenden çok daha zor olduğu herkes tarafından biliniyor ve konuşuluyordu. 

Ancak İstanbul'da böyle bir sonucun çıkacağını AK Partililer ve dahi muhalefeti temsil eden bazı kesimler bile beklemiyordu. 

Geldiğimiz noktada, kesinleşmeyen sonuçlara göre Ekrem İmamoğlu'nun yaklaşık 27 bin oy farkla kazandığı görülüyor. AK Parti İl Teşkilatı pek çok ilçede ciddi usulsüzlükler yapıldığını gerekçe göstererek seçimlere itiraz ediyor.

Sonuç nasıl çıkar orasını bilmem.

Doğrusunu isterseniz bundan sonra bir değişiklik olması, en azından benim açımdan çok da önemli değil. Çünkü ben, Türkiye'nin genel seçim tablosuna bakıyorum ve o tablo pek iç açıcı değil.

Cumhur İttifakı'nın aldığı yüzde 52 ya da AK Parti'nin aldığı yüzde 44'lük oy oranları üzerinden yorum yapanlar, mutlu olabilir elbette.

Ancak bu arkadaşlarımızın, AK Parti ya da Cumhur İttifakı'nın İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana ve Mersin gibi 6 büyük kentinde olmadığını da görmesi gerekiyor.

Bingöl, Şırnak, Bitlis, Ağrı gibi illerin kazanılması başarı sayılabilir lakin, Erdoğan'ın kalesi sayılan Siirt ile bugüne kadar AK Parti ile MHP arasında gidip gelen Kars'ın HDP'ye kaptırılması da ciddi bir tartışma konusu olmalı...

Yani nereden baktığınıza bağlı...

Yazının başında, "İstanbul'da kimsenin beklemediği şaşırtıcı bir sonuç yaşandı" demiştim.

Ama inanın ortaya çıkan tablo beni hiç şaşırtmadı. 

Yazılarımı takip eden arkadaşlarım hatırlayacaktır. Gerek İstanbul adayları netleşmeden gerekse netleştikten sonra bir ilçeye dikkat çektim.

Esenyurt...

"Kemal Kılıçdaroğlu 550 bin seçmeni olan bu ilçeye çok önem veriyor ve AK Parti'nin burada aday gösterdiği isimle seçimi kazanma şansı yok. Esenyurt'ta daha önce AK Parti'ye oy veren STK ve dernekler kendilerini temsil etmediğini belirttikleri bu adaya oy vermeyeceğini bildiri yayınlayarak ilan ediyor. Esenyurt'un kaybedilmesi, İstanbul'un kaybedilmesine neden olabilir. Aman dikkat!" diye 4 veya 5 uyarı yazısı kaleme aldım.

Yetmedi, Sayın Binali Yıldırım ve AK Parti'nin önemli kurmaylarına bu durumu bir kaç kez ilettim. 

Sonuç?

AK Parti 25 bin oy fark yiyerek Esenyurt'u kaybetti. Oysa Binali Yıldırım buradan gelecek sadece 15 bin oyla İstanbul'u rahatlıkla kazanabilirdi.

Ekrem İmamoğlu'na ve elde ettiği sonuca kara çalma niyetinde değilim lakin size bütün saygım ve samimiyetimle şunu söylemek isterim ki İstanbul'u Ekrem İmamoğlu kazanmadı.

Aksine AK Parti kazanmak istemedi ve kaybetti!

25 kuruşluk poşetin millette bıraktığı etkiyi tahmin edemeyenler, EYT meselesini Cumhurbaşkanı'na yanlış aksettirenler, 3600 Ek Gösterge'nin seçim sonrasına kalmasını talep edenler sayesinde AK Parti elindeki belediyeleri CHP'ye kaptırdı.

Küçük hesap yapıldı, büyük kaybedildi. Ortaya maliyet hesapları kondu ama belediyelerin kaybedilmesinin maliyetleri hesaplanamadı.

Önümüzdeki aylarda ya da yıllarda yaşanacak yolsuzlukların çıkaracağı maliyetinin ne kadar olacağı kestirilemedi.

Aynı küçük hesaplar, aday belirleme sürecinde de yaşandı.


Milletin adayı yerine kendi adamlarını ilçelere yerleştirenler sayesinde kaybetti. Biz burada oturup üçün beşin hesabını yapıyoruz ama kalıbımı basarak söylüyorum, millete dayatılan yanlış adaylar nedeniyle İstanbul genelinde minimum 200 bin oy kaybedildi.

Ekrem İmamoğlu İstanbul'u kazanmayı rüyasında bile göremezdi. Onu her gün manşetlere çekip, "AK Partili kadından tokat gibi cevap" diye manşet atanlar sayesinde kazandı. 

28 Şubat dönemini hatırlıyorsunuz değil mi?

Reha Muhtar, Uğur Dündar, Ali Kırca gibi isimler Refah Partili belediye başkanlarını ekrana çıkarıp linç girişiminde bulunurdu. Bu seçim öncesinde bunun tam tersini yaşadık. İmamoğlu'nu programına çıkarıp linç etmeye çalışan gazeteciler sayesinde mağdur durumuna düştü ve kazandı. 


Hangi AK Partili kurmaya, hangi anket şirketinin yöneticisine ya da hangi gazeteciye sorarsanız sorun. "O program Ekrem İmamoğlu'na 2 puan kazandırdı" cevabı alırsınız.

Bu kadar net!

Biz bunları söyleyince şeytanlaştırılıyor, dışlanıyoruz. Oysa biz bu partinin düşmanı değil, bu davanın evladıyız.

Geriye şöyle bir dönüp bakın lütfen…

Bundan bir iki yıl öncesine kadar AK Parti sayesinde makam ve mevki sahibi olan gazeteciler, ellerindeki imkanlar alınınca bir anda düşmana dönüştü.

Gazete kurup Erdoğan'a cephe aldılar.

Bugün AK Parti'yi savunan gazetecilerin belli bir kısmına bakın. Hepsi büyük makamlarda oturuyor. Onlar da AK Parti adına tetikçilik yapıyor, ahkam kesiyor, insanları açlıkla terbiye etmeye çalışıyor. Ama göreceksiniz, onlar da ellerindeki imkanlar alındığında düşmana dönüşecek. 

Bu konu hakkında söyleyecek çok söz var ama...

 Neyse...

Cumhurbaşkanı Erdoğan seçmenin verdiği mesajı aldıklarını ve bu mesajın gereğini yerine getireceğini söyledi son balkon konuşmasında...

Büyük ihtimalle sorunun nerelerden kaynaklandığına dair onlarca rapor konulacak masasına. Ama ben raporların içeriğinden çok, o raporları kimlerin hazırlayacağını merak ediyorum.

Eğer rapor hazırlayacak olanlar, yaşanan sorunların baş müsebbibleri ise…

Eğer rapor hazırlayacak olanlar İstanbul'un, Ankara’nın kaybedilmesine sebep olanlar ise…

Eğer rapor hazırlayanlar yalan yanlış anketlerle bugüne kadar Erdoğan’ı adaylar konusunda yanlış yönlendirenler ise…

Eğer rapor hazırlayanlar İstanbul'da Sayın Binali Yıldırım'ın, Ankara'da ise Sayın Mehmet Özhaseki'nin bu kötü duruma düşmesine neden olanlar ise...

Şimdiden geçmiş olsun diyebiliriz.

Cumhurbaşkanı bu sorunu aşmak için acı konuşan ama doğru konuşanlarla istişare etmeli. Millet, "Sesimizi duy" diye isyan ediyor. Cumhurbaşkanı'nın etrafında oluşturulan çemberi kırıp, milletin bizzat kendisiyle istişare etmesi gerekiyor.

Tek çıkış yolu bu!