İstanbul bombacılarının korkunç planı

Abone ol

İstanbul'u iki yıl önce kana bulayan terör saldırılarının ayrıntıları netleşiyor. Saldırılarla ilgili Ebu Garip'te tutuklu bulunan iki sanığın ifadesi İstanbul'da görülen d

Irak'ta Ebu Gureyb Cezaevi'nde bulunan Burhan Kuş ile Sadettin Akdaş'ın, İstanbul'da 15 ile 20 Kasım 2003 tarihlerindeki bombalı saldırılara ilişkin alınan ifadeleri dava dosyasına konuldu. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, dava konusu olaya ilişkin Louai Sakka isimli şüpheli kişinin yakalandığını, bu kişinin emniyette ve savcılıkta susma hakkını kullandığını, hakkındaki 15 sayfa evrakın dava dosyasına konulduğunu kaydetti. Ebu Gureyb cezaevinde tutuklu bulunan Burhan Kuş ile Sadettin Akdaş'ın alınan ifadelerine ilişkin raporun dosyaya geldiği tutanağa geçirildi. Duruşmada söz alan sanık avukatlarından Osman Karahan, Burhan Kuş ile Sadettin Akdaş'ın ifadelerine ilişkin belgenin henüz ellerine geçtiğini, bu belgeyi inceleyip müvekkilleriyle görüştükten sonra savunma hazırlayacağını belirtip süre istedi. Duruşmada söz alan tutuklu sanık Baki Yiğit, geçen celse müdahillerden birinin, ''Bana bir silah verin suçlulardan birini vurup 4 yıl yatıp çıkayım'' dediğini hatırlatarak, ''Bu sözleri sonuna kadar kabul ediyorum. Harun İlhan'ı assanız. Ben zerre kadar üzülmem. Yapmıştır bir şey, bedelini ödeyecektir'' dedi. Yiğit, patlamalarda ölen kişiler ne kadar masumsa, dava kapsamında cezaevinde suçsuz yere tutulan kişilerin de o kadar masum olduğunu öne sürerek, tahliye talebinde bulundu. Tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı erteledi. -EBU GUREYB'DEN GELEN İFADELER- İstanbul'daki bombalama olaylarına ilişkin soruşturma aşamasında dosyası ayrılarak hakkında yakalama emri çıkarılan Burhan Kuş'un ifadesinde, Habib Akdaş'ın halasının oğlu olduğunu, Pakistan'da ikamet ettiği dönemde Türkiye'ye gelip gittiğini söylediği kaydedildi. Kuş'un İstanbul'a, Habib Akdaş'ın yaşantısına özenerek geldiğini, açtıkları işyerinde deterjanla ilgili iş yapacaklarını, Gürcan Baç'ın kimyacı olduğunu sandığını söylediği belirtilen rapordaki ifadesinde, zaman içinde Habib Akdaş'ın dini sohbetler yapmaya başladığını, cihadın farz olduğu konularını işlediğini anlattığı bildirildi. Habib Akdaş'ın namaz kılışının farklı olduğunu belirterek Selefilik konusundaki bilgileri de Habib Akdaş'dan aldığını bildirdiği anlatılan raporda Kuş'un ifadesinde, Akdaş'ın kendisine intihar eylemcisi olmayı teklif ettiğini, ancak reddettiğini söylediği kaydedildi. -BOMBA YÜKLÜ ARAÇLARIN HAZIRLANIŞI- Gürcan Baç aracılığıyla 6-7 bidon asit aldığını, bunları depoya deterjan bidonlarının arasına koyduklarını anlattığı bildirilen Kuş'un, Habib Akdaş'ın kendisinden Mersin'e gittiğinde gübre getirmesini istediğini belirttiği ifade edildi. Mersin'den getirdiği gübreyi Habib Akdaş'ın suya koyarak denediği ve aynı gübreden 15-16 ton istediğini söylediği bildirilen Kuş'un, daha sonra istenen miktardaki gübreyi temin ederek Feridun Uğurlu ile bir depoya bıraktığını anlattığı kaydedildi. Kuş'un raporda, ''soba borusuna benzer boru, ampul, pamuk, RDX maddesi ve içeriğini bilmediği madde'' kullanılarak 60 teneke kutunun hazırlandığını, her araca da 15'er kutu konulduğunu, üzerlerine de gübrelerin yüklendiğini söylediği bildirildi. Araçların kasalarında bulunan teneke kutulardaki ateşleme düzeneklerinin 4 kablo ile aracın sürücü bölümündeki anahtara bağlandığını, patlamanın garanti olması için 2 adet ampul ve ikinci bir akü kullanıldığını belirttiği kaydedilen raporda, Kuş'un kendisinin bomba yaptıklarını daha sonradan anladığını ileri sürdüğü ifade edildi. -SAKKA İLE BULUŞMA- Bombaların hazırlanmasından sonra Habib Akdaş, kardeşi Sadettin Akdaş'la birlikte Suriye'ye geçtiklerini burada Ebu Muhammed isimli bir kişinin kendilerini eve götürdüğünü anlatan Kuş'un, İstanbul'daki patlamaların haberlerini televizyonda izleyen Habib Akdaş ve Ebu Muhammed'in tekbir getirdiğini, kendisinin ise bu eylemin Suriye'ye de yapılacağını düşündüğü için Türkiye'de yapılmasına çok üzüldüğünü anlattığı öğrenildi. Ebu Muhammed'in daha önce İstanbul'a gelerek 50 bin dolar para getirdiğini, yakalanmaması için 2 gün kaldıktan sonra İstanbul'dan ayrıldığını belirten Kuş'un ifadesiyle ilgili raporda, Kuş'un daha sonra Ebu Muhammed ile Akdaş'ın konuşmaları sırasında, Alanya'ya gelen İsrail yolcu gemisine intihar saldırısı yapılmasının planlandığını, ancak geminin geç gelmesi ya da gelmemesi nedeniyle bu saldırıdan vazgeçildiğini, ABD Konsolosluğu'nun da çok sıkı korunması nedeniyle eylem yapılmasından vazgeçildiğini öğrendiğini söylediği kaydedildi. Kuş'un, İstanbul'daki bombalı saldırının planlayıcılarından Azad Ekinci'nin Irak'ta intihar eylemcisi olarak kullanıldığını bildiğini söylediği belirtilen raporda, Habib Akdaş'ın Harun İlhan'a da pasaport ayarlayarak yurtdışına çıkmasını önerdiği, İlhan'ın bu teklifi kabul etmediği belirtildi. Adnan Ersöz, Cemile Akdaş, İrfan Kavak'ın ''Suriyeli Alaattin'' olarak teşhis ettikleri, faaliyetlerinden dolayı aranırken yakalanan Louai Sakka'nın fotoğrafı gösterildiğinde Kuş'un, bu kişinin anlatımlarındaki ''Ebu Muhammet'' olduğunu söylediği kaydedildi. -AKDAŞ'IN KARDEŞİ- Aynı cezaevinde bulunan Sadettin Akdaş'ın ifadesine ilişkin düzenlenen raporda, ağabeyinin iş kuracağı vaadiyle İstanbul'a getirdiği Sadettin Akdaş'ın, Halep'e gittikleri sırada kendilerini daha sonra Louai Sakka olduğunu öğrendiği Ebu Muhammed'in karşıladığını anlattığı kaydedildi. Suriye'de iken Gökhan Elaltuntaş'ın gazetede resmini görmesi üzerine kaçmak istediğini, ancak ağabeyinin kendisini dışarıya bırakmadığını öne süren Akdaş'ın ifadesinde, ağabeyi Habib Akdaş ile Muhammet Toktaş'ın bulunduğu evin Eylül 2004 tarihinde bombalandığını, ağabeyinin yaralandığını ve hastanede öldüğünü, üzerinden çıkan 400 dolar para ile fotoğrafın kendisine verildiğini, ancak vasiyetinin Gürcan Baç'a teslim edildiğini kaydettiği belirtildi. Sadettin Akdaş'ın, Gürcan Baç'ın da kendisi yakalanmadan 5 gün önce Felluce'de öldüğünü söylediği bildirildi. -4 MÜEBBET HAPİS İSTEMİ- Cumhuriyet Savcısı'nın İstanbul'daki 4 patlamayı anlattığı mütalaada, sanıklardan Baki Yiğit'in görüntülü ses kaydı ile Harun İlhan'ın yazılı ve sözlü savunmaları göz önüne alındığında, ''eylemlerin anayasal düzeni cebren değiştirmeye yönelik olduğunun anlaşıldığı'' kaydedilmişti. Bazı sanıkların, terör örgütü El-Kaide adına bu amaca yönelik olarak eylemlerini gerçekleştirdikleri ifade edilen mütalaada, diğer bazı sanıkların hukuki durumlarının bu çerçevede yapılandığı anlatılmıştı. Sanıklardan Fevzi Yitiz'in eylemlerde kullanılan patlayıcıları imal ederek kamyonlara yerleştirdiği ve terör örgütü El-Kaide'nin amacı doğrultusunda intihar saldırılarının gerçekleştirilmesinde rol aldığı ileri sürülen mütalaada, Yitiz'in, lehine olan eski TCK'nın 146. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, ''Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı değiştirmeye cebren teşebbüs etmek'' suçundan müebbet ağır hapis ile cezalandırılması istenmişti. Terör örgütü El-Kaide'nin Türkiye yapılanmasında yer aldığı ifade edilen Adnan Ersöz'ün Afganistan'daki kamplarda eğitim alıp, sorumlu düzeyde görev yaptığı anlatılan mütalaada, Ersöz ile örgütün gizli yapılanmasında bulunduğu ileri sürülen Yusuf Polat ve eylemlerin planlanmasında aktif rol aldığı iddia edilen Harun İlhan'ın da lehlerine olan eski TCK'nın 146. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ''Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı değiştirmeye cebren teşebbüs etmek'' suçundan müebbet ağır hapis cezasına çarptırılmaları talep edilmişti. -DİĞER CEZA İSTEMLERİ- Örgütün Konya örgütlenmesinin sorumlusu olduğu ileri sürülen Seyit Ertul ile Usame Bin Ladin ile yapılan görüşmede Türkiye'deki eylem kararında yer alan Baki Yiğit'in, yeni TCK'nın 314. maddesinin 1. fıkrası uyarınca ''yasadışı örgütün yöneticiliğini yapmak'' suçundan 15 ile 22.5 yıl arasında ağır hapis cezasına çarptırılması talep edilen mütalaada, aralarında Mediha Yıldırım ve Cemile Akdaş'ın da bulunduğu 18 sanığın ise yine lehe olduğu için eski TCK'nın 169. maddesi uyarınca ''yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek'' suçundan 4.5 ile 7.5 yıl arasında ağır hapis cezasına çarptırılması öngörülmüştü. Sanıklardan 15'inin de yeni TCK'nın 314. maddesinin 2. fıkrası uyarınca ''yasadışı örgüte üye olmak'' suçundan 7.5 ile 15'er yıl arasında ağır hapis cezasına çarptırılması istenen mütalaada, 1 sanığın ise ''6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet etmek'' suçundan 1 ile 3 yıl arasında hapisle cezalandırılması istenmişti. Sanıklardan Muhammed Ül Emin Bastın ve Tarkan Kalaycı'nın Ensar-El İslam örgütü ile bağlantılarının bulunduğu ve İstanbul'daki patlamalarla ilişkileri olmadığı ifade edilen mütalaada, bu sanıkların da aralarında yer aldığı 31 kişinin ise üzerlerine atılı suçlamalardan beraatlerine karar verilmesi öngörülmüştü.

Günün Önemli Haberleri