“İslam’ı kurtarmak gibi bir misyonumuz yok”
Abone olİslami moda dergileri, tesettürün içini mi boşaltıyor yoksa giyinmeyi zevk olarak gören ama yıllardır ihmal edilmiş kadınları mı temsil ediyor? Elçin Poyrazlar, bu alanda öncü dergilerden Âlâ'da bu sorunun yanıtını aradı.
Gülsüm Çiçekçi ve Merve Es
Türkiye’deki İslami moda dergileri yayın hayatına başladıklarından beri yurtiçi ve yurtdışında büyük bir ilgi ve tartışma konusunun odağında buldular kendilerini.
Kimileri bu dergileri tesettürün içini boşaltmak ve İslami
olmamakla suçlarken kimileri de bunu yıllardır ihmal edilmiş
muhafazakâr bir kadın kitlesinin kendini ifade biçimi olarak
görerek alkışladı.
Bu dergilerin Türkiye’deki öncüsü olma özelliğini taşıyan Âlâ Dergisi’nin Levent’teki şık ofisinde İslam ve modanın uyumlu olup olmadığını, muhafazakâr örtülü kadınların giyim tercihlerini ve yeni yeni hız kazanan tesettür moda sektörünü konuştuk.
Derginin yönetici asistanı olarak çalışan Merve Es, üniversiteden itibaren başörtüsü yüzünden sorunlar yaşamış biri.
“Ben başörtüsü mağdurları diye anılanlardan biriyim. Benim ve ailem için ilim ve eğitim çok önemlidir, o yüzden başımı açarak gittim üniversiteye. Ama buna karşın siyasi çekişmenin içine çekildik istemeden” diyor. Ona göre özgürlükler açısından şimdiki nesil daha şanslı. Es özel sektörde ve babasının yanında çalıştığı için iş dünyasında başörtüsünden dolayı daha az sorun yaşamış. Şimdi Âlâ’nın çekirdek kadrosunda olmaktan çok memnun.
Peki dergi tam olarak hangi ihtiyaca cevap veriyor? “Lisedeyken Hey Girl diye bir dergi vardı sürekli onu okurduk. Oradaki testleri çözer içindeki resimlere bakardık. Bir giysi gördüğümde kısa bir şeyse mesela keşke şunun kolu uzun olsa, keşke bu eteğin boyu daha uzun olsa diye düşünürdüm. Bir beklenti vardı. İşte Âlâ hem moda hem de tesettür anlamında tam da bu beklentiyi karşılıyor.” Merve Es’in deyişiyle dergi giyinmeyi bir zevk olarak gören ve görselliğe önem veren muhafazakâr kadın kitlesine hitap ediyor.
Derginin imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü Gülsüm Çiçekçi bu noktada lafa giriyor: “Aslında bunlar alım gücü olan kadınlar. Ancak pahalı bir markanın mağazasına girdiklerinde gördükleri açık giysileri giyemeyeceklerini düşünüyorlardı. Biz moda sayfalarında bir giysinin nasıl bir kombinle kapalı görünebileceğini göstermeye başladık. Sektör de bunun farkına vardı. Pek çok büyük marka bizimle çalışmak için can atıyor.”
İslam ile modanın uyumu
İslami moda dergileri Türkiye’deki muhafazakâr çevrelerden sert eleştiriler almaya devam ediyor. En son örneklerden biri Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler. Böhürler bu dergilerin “İslam dünyasında lümpenleşmeye karşılık geldiği ” yorumunu getirmişti. İslam’ın moda ile ne kadar uyumlu olduğunu soruyoruz.
Bu tür eleştirilerin çoğunlukla dergiyi okumadan içeriğini bilmeden yapıldığını söylüyor Merve Es ve devam ediyor: “Ben ilahiyatçı ya da uzman değilim. Ancak derginin İslam’ı kurtarmak gibi bir misyonu yok. Biz takva yaşayan insanlara hitap ediyor değiliz ve Kuran’dan alıp buraya uyarlamıyoruz.”
Dergide başı açık kadın resimleri olsa da İslam’ın kapanma kurallarına göre moda ürünleri yansıtılıyor. Yani yüz, el ve ayaklar açıkta ama diğer bölgeler kapalı. Dar ve çok dikkat çekici giysiler de kabul görmüyor. Topuklu ayakkabının seksi ve dinen kabul edilmeyeceği yönündeki tartışmalar konusuna geliyoruz. Bu onlara göre göreceli bir kavram; kimisi topuklu ayakkabıları seksi kimisi de şık bulabilir.
Eleştirilere rağmen Âlâ’ya talep azımsanmayacak düzeyde. Türkiye’de Vogue ve Cosmopolitan gibi pazarda lider konumundaki dergilerle yarışamasalar bile aylık 15 bin civarında bir tirajla bazı moda dergilerinin satışını geçmeyi başarmışlar. Dergini hedef kitlesini 18-45 yaş aralığındaki muhafazakâr kadınlar ve genç kızlar oluşturuyor. Gülsüm Çiçekçi sürekli teşekkür telefonları aldıklarından söz etti. “Kapanmayı düşünüp de güzel olup olmayacağı kaygısı taşıyan kadınlar var. Ya da yeni kapanan ama giyim konusunda dergiyi rehber olarak alanlar. Kapalı ya da açık, güzellik bir kadın için çok önemli bir kavram” diyor Çiçekçi.
Dergiyi takip edenlerden birinin de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan olduğunu öğreniyoruz. Onlara gelen bilgiye göre Emine Erdoğan “Firmaları arayıp ben Âlâ’da gördüğüm şu giysiyi istiyorum” diyormuş. Siyasi isimlerin eşlerinin de takip ettiklerini saklamıyorlar.
“Ama herhangi bir parti, herhangi bir grup, herhangi bir cemaatle ilgimiz yok. Siyasi bağlantımız hiç yok. Biz bağımsız yayıncılık yapmaya çalışan butik bir şirketiz” diye anlatıyor Çiçekçi.
Merve Es de “Bu dergi kimsenin imanını elinden almaz. İslam’a da zarar verebilecek, insanların siyasi görüşlerini, ideolojilerini değiştirebilecek bir dergi değil bu. Bugüne kadar görmezden gelinen bir kadın kitlesinin kendini bulduğu bir dergi.”
Türkiye’de kadınların başörtüsü ya da dekoltesi çevresinde yaşanan tartışmalara dikkat çektiğimizde Çiçekçi alıyor sözü “Bunlar özgürlük meselesi. Bir kadının ne giyip giymeyeceğine kimse karışamaz. Artık kadınlara karışmasınlar. Kadınlar istedikleri gibi yaşasın. İsteyen çarşaf giysin, isteyen saçını açsın, isteyen de başını kapatsın.”
BBC, programlarında ve yayınlarında daha fazla kadına söz verme, seslerini duyurma çabası kapsamında yeni bir başlattı.
Programlarda kadınların sorunları, elde ettikleri başarılar ve geleceğe dair umutları yine onların gözünden anlatılacak.
Siz de görüşlerinizi, bu programlarda işlenmesini istediğiniz konuları bizimle bu sayfada ya da Twitter ve Facebook'ta #100kadın etiketiyle paylaşın.