İslamcı militanlarla bir gün
Abone olGazeteci Hamza Muhammed BBC'nin yayınladığı Focus of Africa adlı dergide yayınlanan makalesinde Somali'nin İslamcı direniş örgütü El Şebab üyeleriyle olan yüzyüze görüşmesini anlatıyor.
Gazeteciler normalde El Şebab kontrolündeki şehirlere giremiyor.
Kaldığım otelin yakınlarına bombalar düşüyor. Şafak vaktinde Mogadishu'dan ayrılıp El Şebab kontrölündeki Elasha Biyaha'ya doğru yola çıkacağım.
Burada grubun medya temsilcisi beni bekliyor olacak.
El Şebab kontrolündeki bölgelerde haber yapabilmek için izin almayı umuyorum.
Dün medya temsilcisini arayıp randevu istediğimde beni görmeyi kabul edeceğine çok da ihtimal vermiyordum.
Ancak şaşırtıcı bir şekilde sabah dokuzda benimle buluşmayı kabul etti.
El Şebab yabancı medyanın kontrol ettiği topraklara girmesine kesinlikle karşı çıkması ile tanınıyor.
Bir gazeteciyle buluşmayı böylesine kolay kabul etmeleri de sık yaşanan bir durum değil.
Saat altıyı biraz geçe şöförüm Nur otele geldi. Ancak buluşmayı sağlayacak olan aracı Awiil ortalarda görünmüyordu.
Şöförüm Awiil'in küçük çocukları olduğunu ve Somali sınırında yakalanma riskine girmek istemediğini söyledi.
Awiil olmadan yola çıktıktan 15 dakika sonra Elasha Biyaha'ya ulaşmıştık.
Yolculuğumuz kısa sürdüyse de oldukça olaylıydı.
İki kontrol noktasından geçmemiz ve oldukça endişeli görünen askerleri kimliğimizle ilgili ikna etmemiz gerekti.
Mogadishu'da silahlı askerler sürekli nöbette. El Şebab kontrolündeki şehirlerde ise görünürde silahlı kimse yok.
Uzaklarda kuru bir ağaç dalına asılmış siyah bir bayrak gördük. Daha önce geçtiğimiz kontrol noktalarına pek de benzemeyen bu noktanın isyancılara ait olduğunu anlamakta gecikmedik.
O siyah bayrağın bir tarafında El Şebab yönetimindeki bölge diğer yanında ise Afrika Birliği askerleri ve geçiş hükümeti ordusu bulunuyordu.
Ağacın altında duran silahlı iki yeni yetme oğlan jipimize el salladı ve durmamızı istedi.
Yaşça daha büyük olanın yüzü bir eşarpla gizlenmişti.
İyice genç olan otomobilimize yaklaştı.
Nöbetçiler jipimizin pencerelerinin karartılmış oluşundan rahatsızdı. Şöförüm Nur genç çocuğa arka koltukta pahalı kamera ekipmanı olduğunu ve pencerelerin sadece hırsızlardan korunmak için karartıldığını açıklamaya başladı.
Çok kibar ve yumuşak bir sesle konuşan nöbetçi bu bölgede karartılmış araç pencerelerinin yasak olduğunu söyledi ve o üstlerine danışırken olduğumuz yerde beklememizi istedi.
Korku dolu beş dakikalık bir bekleyişin ardından çocuk geri döndü ve yolumuza devam edebileceğimizi söyledi.
Sadece aracın tüm pencerelerini açmak zorundaydık.
El Şebab militanlarından bazıları oldukça genç, neredeyse çocuk sayılacak yaşta.
Artık cepheye ulaşmıştık. Ancak görünürlerde ne üniformalı askerler ne de silah taşıyan kamyonetler vardı.
Bu kadar az militanın Afrika Birliği askerlerini nasıl durdurduğuna anlam veremedim.
Belki de çalıların arasına saklanmış silahlı militanlar vardı.
Kısa bir yolculuktan sonra Elasha Biyaha'nın merkezine ulaştık.
Burası aslında bir ticaret merkezi.
Savaş mağduru Mogadishu'nun aksine burada bütün binalar yeni.
Evlerin teneke çatıları güneşte parlıyor.
Yolun iki tarafındaki dükkanlarda kibrit ve pirinç gibi ürünler satılıyor.
Bu şehrin Mogadishu'dan bir farkı da sokaklarda silahlı adamların olmayışı.
Oysa burası da sıcak muharebenin devam ettiği bir cephe.
İnsanlar durup bize bakıyor. Somali dilinde selam verdiğimizde ise gülümseyip yollarına devam ediyorlar.
Savaş yorgunu Mogadishu neredeyse bir harabeye dönüşmüş. İsyancıların kontrolündeki şehirler ise oldukça iyi durumda.
Buluşmanın gerçekleşeceği otele doğru yola koyuluyoruz.
Tam zamanında ordayız ancak buluşacağımız kişi orada değil.
Bir telefondan sonra öğreniyoruz ki örgütün medya temsilcisi Mogadishu'ya bir cenazeye katılmaya gitmiş.
Bu bizi oldukça şaşırtıyor çünkü Mogadishu devlet kontrolü altında.
Facebook profili
İki saatlik bir beklemenin ardından keçi sakallı, uzun ince bir adam gülümseyerek bize doğru geliyor.
Beni eski bir dostuymuşum gibi kucaklayan adama beni nasıl tanıdığını soruyorum.
''Aynı Facebook profil fotoğrafındaki gibi görünüyorsun'' diyor.
Bir anda kalbim deli gibi atmaya başlıyor. Benim hakkımda ne biliyor? Peki ya Twitter hesabım? Tweetlerimi de okudu mu?
Bir kaç saniyelik korku dolu bir sessizlikten sonra gülümseyerek ''Merak etme gerçek hayatta fotoğraflardakinden daha yakışıklısın'' diyor.
Hızla iki bardak taze mango suyu ısmarlayan medya temsilcisi geç kaldığı için özür diliyor.
Adam büyük olasılıkla yirmili yaşlarının sonlarında. İslamcı bir militanın görünmesini beklediğim gibi görünmüyor.
Sakalı yok, cüppe de giymemiş.
Şubat ayında Elasha Biyaha'da gerçekleştirilen bir mitingde El Şebab'ın El Kaide'ye katılması talep edildi.
Doğru dürüst ütülenmemiş bir gömlek ve pantolon giyiyor.
El Şebab'ın medya kampanyasının başındaki isim olarak silahlı korumlalarla gezmesini beklerdim.
Ancak ortalıkta ondan başka kimse görünmüyor.
Silah taşıdığını bile sanmıyorum.
'Çalmak yok'
Mango sularımızı içerken parmağımda nikah yüzüğü olmadığını fark
ediyor.
Konu bir anda nasıl kadınlardan hoşlandığıma ve neden evlenmediğime
geliyor.
Bana uygun bir eş bulmakta yardımcı olabileceğini söylüyor.
Hatta başlık parası bulmakta zorlanıyorsam yardımcı olmayı öneriyor.
Açıkçası günde beş kez namaz kılıp kılmadığımın sorulmasını bekliyordum, kadınlarda nelerden hoşlandığımın değil.
Öğle ezanına kadar konuşmaya devam ediyoruz. Ezan'ı duyunca camiiye gitmeyi öneriyorum.
Açıkçası Somali herkesin içine Allah korkusu düşürebilecek bir yer.
Nur ve ben kamera ekipmanımızı yanımızda taşımaya alışkınız ancak medya temsilcisi yükümüzü arabada bırakmamızı öneriyor.
Karartılmış pencerelerin açık olduğunu hatırlayarak yanımıza almayı tercih edeceğimizi söylüyorum.
Ancak yeni arkadaşımız ısrar ediyor ve eğer birşey çalınırsa zararı ödeyeceğini garanti ediyor.
Somalililer El Şebab yönetimindeki şehirlerden kaçıyor.
Namazdan sonra bir restoranta gidip haşlanmış deve eti ve pilav yiyoruz.
Oldukça sert deve etini çiğnemeye çalışırken iyi haberi alıyorum: Artık El Şebab tarafından kontrol edilen şehirlerde haber yapmaya iznim var.
Yemekten sonra arabaya dönüyoruz. Neyse ki kameram hala yerinde duruyor.
Adam gülümseyerek ''Burası El Şebab kontrolünde hiç kimse kendisinin olmayana dokunmaz'' diyor.
Mogadishu'ya dönmek için yola çıkarken de güvende olacağımıza dair bize garanti veriyor.
Ona inansam da bizi yolunu şaşırmış bir füzeden korumasının çok da mümkün olmadığını düşünerek onunla vedalaşıyorum.