Evlilikte Cinselilik / Eşler Arasında Cinsi İlişkiler Soru: Bir defasında biz sizden şöyle birşey duymuştuk; dini konuları öğrenmede utanma olmaz, dini bir konuda ne biliniyorsa hem açıklanmalı hem de bilinmiyorsa sorulmalıdır. Simde ben de size, erkekle kadın arasındaki cinsi ilişkilerin nasıl olması gerektiğini sormak istiyorum. Bu konu bizlerin arasında devam ede gelen bir tartışma haline dönüştü. Çoğu kez bende aşırı istekler uyanıyor, bu nedenle hanımımı istiyorum. O ise benim istediğim zamanlarda kaçınıyor, teklifimi reddediyor. Bunun sebebi de ya yorgun olmasından ya da isteğinin olmamasındandır. Ya da onun ileri sürdüğü her hangi bir takım sebepler aramızdaki bazı cinsi ilişkilerin olmasına engel teşkil ediyor. Ben bu mazeretleri aramızdaki cinsi ilişkilerin meydana gelmesine 'mani' olabilecek türden problemler olduğunu düşünmüyorum. Din, hissi ilişkiler açısından kadın ve erkeğin uyması gereken bir takım sınırlar çizmiş midir. Diyelim ki eşler karşılıklı cinsi ilişkilerinde birbirlerine muhalefet etseler bunun dini hükmü nedir? Bu nedenle eşimle ben bu meselenin halli için size danışmaya karar verdik. Konuyla alakalı olarak dini hükümleri bilmek istiyoruz. Yeterli ve sadra şifa açıklamalarınızı bekliyoruz Cevap: Dini konuları öğrenmede utanmamak gerekir. Bunda hiçbir tereddüte mahal yoktur. Mü'minlerin annesi Hz. Aişe (r.anha) Ensar kadınları hakkında şöyle söylüyor: Hayaları onların dinlerini öğrenmelerine mani olmazdı." Onlardan bazıları öğrenmek için gerektiğinde; hayız, nifas vb. konuları soruyorlardı. Kimisi de cünüplük, boşalma ve gusül hakkında sorabiliyorlardı. Bu tür sorular karşılıklı konuşulması gereken türden sorulardır. Mektup yoluyla cevap vermek ya da telefon yoluyla halledilebilecek türden sorular değildir. Mescitlerde büyüklerin ve küçüklerin, evlilerin ve bekarların, yaşlı ve genç kadınların bulunduğu ortamlarda dersler işleniyor. Bu derslerde, taharet konuları, abdest konuları, gusül konuları, hayz konuları, nifas ve bunlara benzer diğer fıkhı konular işlenir Abdesti bozan şeyler arasında insanın her iki yerinden çıkan pislikler, zekerin ellenmesi, kadına şehvetle veya şehvetsiz olarak yaklaşılması, guslün vacipleri sırasında cima, ihtilam, istimna ve bunların yanında cinsi konularla alakalı diğer hükümlerden bahsedilmektedi Mesela, tefsir ve hadis derslerinde cinsi münasebetle alakalı bir hadis veya bir ayet geldiğinde ondan bahsedilir. Bir müfessirin ya da hadiscinin bu konulara değinmeden geçmesi caiz değildir Dolayısıyla bir müfessirin ya da hadiscinin Allah Teala'nın ya da O'nun Resulü (s.a.v)'nün konuyla alakalı hükümlerini anlatmadan geçmesi kesinlikle caiz değildir. Bu konuların anlatılmasında bazı çekingenliklerin olması da doğaldır.Çünkü bilindiği üzere bu konudaki bilgiler, geniş, yaygın ve mahrem bir sahaya serpilmişlerdir. Bunanla beraber konu dinin üstünlüğüne, mescidlerin heybetine ve alimlerin vakarına gölge düşürecek boyutta da değildir. Asrımızda cinsi eğitime önem verenler, cinsi eğitimin kapalı bırakılmadan,her yönüyle anlatılması taraftarıdırlar. Kardeşimizin açıklanmasını istediği hükmün fetvasına gelince;eşler arasındaki cinsi ilişkiler, evlilik hayatında tesirleri ve bir takım ciddi yönleri olan konudur. Gerekli önemin verilmemesi ve konumunun dışına çıkılması neticesinde hayatın sıkıntılara ve zorluklara sürüklenmesine sebep olabilir. Bazı insanlar dinin bu yöne gerekli ehemmiyeti vermediğini düşünürler. Bazıları da dinin bu yöndeki eğitim ve yönlendirmelere girmekten daha yüce bir konuma sahip olduğunu düşünürler. Gerçekte İslam, insan hayatının hissi yönlerine ilgisiz bir din değildir. İslam dininin bu konuyla alakalı emirleri ve yasakları vardır. 1) İslam öncelikle, cinsel arzuların fıtri olduğunu, insanın asli ihtiyacı olduğunu, bazılarının bu konuda aşırı istekleri olabileceğini veya bazılarının da cinselliği çirkin ve pis bir istek olarak görebileceklerini göz önünde bulundurmuştur. Bu nedenle Peygamber (s.a.v) ashaptan, cinsi ilişkiden tamamen uzaklaşmaya çalışanlara şunları söylemiştir. Ben Allah'ı sizden daha iyi biliyor ve sizden daha fazla O'ndan korkuyorum. Ancak ben hem namaz kılıyor hem uyuyorum, hem oruç tutuyorum hem tutmuyorum, kadınlarla da evleniyorum. Kim benim sünnetimi terkederse benden değildir." 2) Aynı zamanda evlendikten sonra bu güdülerin tatmin edilmesi konusunda her iki cinsin haklarını da tesbit etmiştir. Cinsi ilişkinin Allah'a yakınlık ve O'na ibadet olduğunu tespit etmek suretiyle evli çiftler arasında bu amelin yapılmasını teşvik etmiştir. Bir sahih hadiste şöyle geçmektedir. "Sizin fercinizde (üreme organınızda) bir sadaka vardır." Sahabe şöyle dedi: "Bizden biri (hanımına) şehvetle yaklaşırsa onun için de bir ecir var mıdır?" Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Evet, onu haram yollar için kullansaydı kendisi için bir günah olmayacakmıydı? Helal yolda kullandığından dolayı da bir ecir vardır. (Bu konuda) şerrin olabileceğini düşünüyorsunuz da hayrın olabileceğini düşünemiyor musunuz?" İslam, fıtratı gereği erkeğin {cinsel ilişkiyi) isteyen, kadının da istenen olduğunu kabul eder. Erkek kadından daha isteklidir Kadının cinsi yönüne olan dayanma sabrı oldukça azdır. Bazı kimseler kadının şehvetsel isteğinin erkeğinkinden kuvvetli olduğunu iddia etseler de yaşanan vakıalar bunun tersini göstermektedir. a) Bu sebeplerden dolayı, erkeğin cinsi isteklerinin kadının cinsi isteklerinden ağır basması sebebiyle karı-koca ilişkilerinde kadının kocasının bu yöndeki isteklerine boyun eğmesini ona gerekli kılmıştır. Bu konudaki hadis şöyledir: "Erkek hanımını (cinsel) ihtiyacı için çağırdığında hemen gelsin." b) Kadınların mazeretsiz olarak kocalarını reddetmeleri yasaklanmıştır, Böyle bir durum erkeğin sinirlenmesine ve arzularının körelmesine sebep olabilir. Hatalı davranışlara ve düşüncelere sebep olur. Sarsılmasına en azından sinirlerinin gerginleşmesine yol açar. "Koca karısını yatağına çağırır ve karısı da buna karşılık vermez ve kocası ona kızgın olarak gecelerse; melekler ona (kadına) sabaha kadar lanet ederler." Ancak bütün bunlar, kadının hastalık, takatsizlik veya dini bir özür vs. türünden bir mazereti olmadığı zamanlar için geçerlidir. Kocanın da bu durumlara dikkat etmesi gerekir. Nitekim Allahu Teala -ki kulları yaratan, onların rızıklarını veren ve hidayet eden odur- özür anlarında kullarının yükümlülüklerini kaldırmıştır. Kullara yakışan ise buna uygun davranmaktır. c) Böylece mevzumuzu kadının nafile oruç tutmasının kocasının iznine tabi oluşuyla tamamlayalım. Çünkü kocasının hakkını gözetip, buna riayet etmesi nafile oruç sevabından daha önemlidir. Buhari ve Müslim'in rivayet ettikleri bir hadiste şöyle geçmektedir: "Kocası yanındayken onun izni olmadan hanımı için oruç tutmak yoktur." "Buradaki oruçtan murad, başka bir hadisde e ifade edildiği gibi "nafile oruç"tur. 3) İslam şehevi dürtüleri, erkek açısından dikkate aldığı gibi, bu işin kadınla ilgili yönünün de, yaradılışından gelen kadınlık vasfını dikkate almak suretiyle gözetmiştir. Bundan dolayı Resulullah (sav), ashabtan Abdullah bin Amr'ın, "Gündüzleri oruçla, geceleri de namazla geçireceğim" demesine karşılık; "Nefsinin ve ailenin senin üzerinde hakları var" demiştir İmam Gazali şöyle diyor: "Kişinin her dört gecede bir hanımına yaklaşması gerekir. Bu adalete en uygun olandır. Eğer dört hanımı varsa, o zaman bu Ölçü değiştirilebilir. Evet, karısının isteklerini gözetmek suretiyle bu süre uzatılabileceği gibi kısaltılabilir de. Bu işin hanımının, iffetini koruyacak şekilde gözetilmesi, kocanın üzerine vaciptir. 4) Ayrıca İslam, erkeğin, hanımının duygu ve isteklerine önem vermeksizin, bütünüyle kendi arzularını gözetmesini hoş karşılamamıştır. Bu sebeple, bir hadis-i şerifte, eşlerin karşılıklı oynaşma ve öpüşmeyle birbirlerini cinsel birleşmeye hazırlamaları söz konusu edilmiştir. Bu sayede, yaptıkları sırf çiftleşmekten ibaret olan hayvansal bir birleşme olmasın. Birçok İslam alimi ve hukukçusuna göre; eşlerin karşılıklı birbirlerini cinsel yönden uyarmalarında -pekçok evli çift bundan gafil olsalar da- bir beis veya günah yoktur. Fıkıh ve tasavvuf alimi, Hüccetü'l İslam Ebu Hamid el-Gazali, takva ve vera ehlinin hallerini ve cennet yolunun yolcularını resmettiği kitabı "İhya"da bu konuda, "Cinsel birleşmenin bazı edepleri" başlığı altında şunları söylemiştir: Bu işe Allahu Teala'nın ismiyle başlamak müstehabdır. Nitekim Resulullah (sav) şöyle buyurmaktadır: Sizden biri eşiyle birleşeceği zaman "Ey Allahım, şeytanı bizden ve bize rızık olarak vereceğin (çocuk)den uzaklaştır" desin. Bu durumda eğer Allah onlara çocuk- verirse, şeytan ona zarar veremeyecektir." Kişi, eşini ve kendisini örtsün. Yumuşak, hoş (güzel), nazik sözlerle ve öpücüklerle başlasın" meselesine gelince; Resulullah (sav) şöyle söylüyor: "Sizden biri eşiyle hayvanlar gibi birleşmesin. Araya elçi (vesile) kılsın." Denildi ki: "Elçi nedir? Ya Resulullah!" Resululah (sav) şöyle buyurdu: "Öpüşme ve konuşmadır." Yine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Üç şey erkeğin acziyetindendir." Peygamberimiz bu üç şeyden birisini de şöyle ifade etmiştir: "Bu bir erkeğin, hiç konuşmadan, oynaşmadan ve sevişmeden hanımıyla birleşmesi, kendi ihtiyacını giderdikten sonra da hanımının durumunu dikkate almadan ayrılması (onun acziyetinden)dir. Gazali diyor ki: "Kişi isteğini giderdikten sonra, aynı şekilde karısına da ihtiyacını karşılayıncaya kadar imkan tanımalıdır. Karısının boşalması biraz daha geç olabileceğinden, onun durumuna göre kendisini ayarlamalıdır. (Kaynak Bugün)