İslam dünyasında despotlar var
Abone olİslam alemine saltanatın hakim olduğunu belirten Çelik, liderlerinin de despot olduğunu savundu.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, ''Dört Halife Devri'nden
sonra İslam alemine saltanat hakimdir ve şu anda da İslam alemi
despotlar tarafından idare ediliyor'' dedi. Çelik, Ufuk
Üniversitesi'nde ''Cumhuriyet ve Demokrasi'' konulu konferans
verdi. Demokrasi ile cumhuriyetin aynı şey olmadığını söyleyen
Çelik, yönetim biçimi cumhuriyet olmayan ama demokrasinin en üst
düzeyde yaşandığı ülkeler bulunduğunu anlattı. ''Türkiye'deki
cumhuriyetin demokrasiden yana olduğunu'' belirten Çelik,
Anayasa'da cumhuriyetin vasıflarının ''laik, demokratik, sosyal
hukuk devleti'' olarak sayıldığına işaret etti. Kağıt üzerinde
yazılanlar hayata geçmediği sürece bunun hiçbir anlam ifade
etmeyeceğini belirten Çelik, ''Henüz tam demokratik bir toplum
olamadık'' diye konuştu. Milletin iradesine saygı göstermek
gerektiğini, gerçek anlamda cumhuriyetin ancak böyle
oluşturulabileceğini ifade eden Çelik, şunları söyledi:
''Cumhuriyeti koruma adına eğer demokrasiyi tu kaka ederseniz bu
doğru bir tercih olmaz. Türkiye'de iki eğilim görüyorum: Cumhuriyet
adına demokrasiyi görmemezlikten gelen, önemsemeyen bir anlayış
var. Öte taraftan demokrasi adına cumhuriyeti görmemezlikten gelen
bir anlayış var. Son günlerde cumhuriyet adına bana göre
demokrasiyi görmemezlikten gelen bazı beyanlar var ve bunları
duydukça ürperiyorum. Şu rahatlıkla söylenebiliyor: (Bir devlet
iktidarı, bir siyasi iktidar var. Siyasi iktidar icraat yaparken,
devlet iktidarını göz önünde bulundurmalıdır, hatta ona itaat
etmelidir.) Gerçek anlamda oturmuş demokrasilerde siyasi partilerin
varlık sebebi, halkın sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel taleplerini
devlete iletmek, devletin bürokratik mekanizmasını çalıştırarak
bunlara çareler bulmaktır. Ama güdümlü demokrasilerde siyasi
partilerden devlet gücünü, devlet ideolojisini halka dayatmak,
halka benimsetmek gibi bir işlev beklenir. Siyasi partiler bunu
yaptığı sürece akredite olurlar. Bunu yapmadıkları zaman akredite
olmazlar.'' Her ülkenin, her cumhuriyetin ortak paydaları
bulunduğunu ifade eden Çelik, bunları yok saymamak gerektiğini
belirtti. Çelik, şöyle konuştu: ''Halkımızın farklılıklarına,
farklı dünya görüşlerine, yaşama biçimlerine, farklı inançlarına,
farklı mezheplerine, farklı etnik kökenlere rağmen birlik ve
beraberliği temin etmemiz, demokrasiyi tam anlamıyla hayata
geçirmemizle mümkün olur. Birisi Alevi, birisi Sünni olabilir.
Birisi namaz kılan, diğeri kılmayan, birisini başını örten, diğeri
örtmeyen, birisi sakallı, birisi küpeli olabilir. İnsanlar hayatını
şu veya bu şekilde tanzim edebilirler. İşte bu çeşitlilik
bireylerin var olmasını gerektirir ve bireylerin farklı
tercihlerinin tolere edildiği toplum demokratik toplumdur. Aksi
takdirde insan standardizasyonu peşinde koşarsanız, insanları
standart hale getiremezsiniz. Allah bizi yaratırken farklı
yaratmıştır. Bu farklılık bizim birey olmamız içindir. Nazım
Hikmet'in o meşhur şiirinde söylendiği gibi, bir ağaç gibi hür ve
müstakil ama bir orman gibi kardeşçisine olabilir.'' Yoksul
ülkelerde demokrasi bulunmadığına işaret eden Çelik, ''Ancak
(zenginleşelim sonra demokrasiyi getirelim) derseniz bu korkunç
olur. İkisi at başı gitmelidir'' diye konuştu. Çelik, Türkiye'nin,
medeni ülkeler arasında yer alabilmesi için cumhuriyeti gerçek
anlamda demokratik hale getirmek gerektiğini kaydetti. Çelik,
''Bizim gerçek anlamda bir demokrasiye sahip olmamız için piyasa
ekonomisine, gerçek anlamda piyasa ekonomisine sahip olabilmemiz
için demokrasiye, gerçek anlamda laikliğe sahip olabilmemiz için
demokrasiye, gerçek anlamda demokrasiye sahip olmamız için de
laiklik tercihine ihtiyaç vardır'' dedi. Atatürk'ün cumhuriyet ile
ilgili bazı sözlerine değinen Çelik, şöyle konuştu: ''Biz laik bir
devletiz ama toplumun ezici çoğunluğu müslümandır. İslam dinine en
uygun biçimidir cumhuriyet. Çünkü Hazreti Muhammed (benden sonra
filan akrabam yerime geçsin) demedi. Ondan sonra seçim yaptılar.
Dört Halife devrinden sonra, bu seçime dayalı, adı cumhuriyet
olmasa da özü itibariyle cumhuri anlayış saltanata dönüştü'' dedi.
Çelik, konuşmasının ardından soruları yanıtladı. Bir izleyicinin,
''İslam aleminde neden demokrasi düşüncesi gelişmedi veya
geliştirilmedi?'' yönündeki sorusuna Çelik, şu yanıtı verdi:
''Biraz önce söylediğim gibi Dört Halife Devri'nden sonra İslam
alemine saltanat hakimdir ve şu anda da İslam alemi despotlar
tarafından idare ediliyor. Despotizmin olduğu bir yerde düşünce
özgürlüğü diye birşey olmaz. İnsan iradesine baskının yapıldığı
yerde insanlar maskeyle dolaşırlar. İkiyüzlülük, münafıklık yol
alır gider. Size bir örnek vereyim: İran'da şu anda bir yönetim
var. Hanımlar çarşafla dolaşırlar. Doğubeyazıt'ta sınırdan
gelirler, ben yöreyi iyi bildiğim için söylüyorum; otele girerler,
otelden çıkarken hanımların büyük bir kısmı Hollywood aktrisleri
gibi çıkarlar. Şimdi benim İran'da gördüğüm yaşadığım şeyler var...
Baskı ister din adına yapılsın, ister dinsizlik adına yapılsın,
ister laiklik adına yapılsın, ister cumhuriyet adına yapılsın, ne
adına baskı yaparsanız yapın insanları münafıklaştırırsınız, iki
yüzlü hale getirirsiniz. İslam aleminde demokrasi düşüncesini
düşünen o kadar çok adam var ki hepsinin başı ezildi.'' Bir
öğrencinin, ''Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'in Cumhuriyet ile
ilgili yazdıkları, bir milletvekilinin TBMM'deki Atatürk'ün
fotoğrafından rahatsız olması sizin söylediklerinizle çelişmiyor
mu?'' sorusu üzerine Çelik, bu sorunun muhataplarına sorulması
gerektiğini belirterek, şöyle devam etti: ''Ancak şunu söylemek
istiyorum. Atatürk bizim ortak paydalarımızdan birisidir.
Türkiye'de Atatürk ile ilgili son derece nahoş tavırlar görüyorum.
Gerçek Atatürkçüler son derece saygıdeğer insanlardır. Bir
Atatürkçü geçinenler var, bir de en iğrenç olanı Atatürk'ten
geçinenler var. Atatürk'ü adeta tehdit unsuru olarak kullanmak
Türkiye'nin ortak paydalarına zarar verir.'' Kıbrıs ile ilgili bir
soru üzerine Çelik, bu konuda özellikle muhalefetin sergilediği
tavrın şık olmadığını savundu. Çelik, ''Kıbrıs'ta bizim haklı
olduğumuza inanmasam, Kıbrıs'taki soydaşlarımızın evet demesi
gerektiğini söylemem. Sayın Denktaş Kıbrıs'taki mücadelenin sembol
isimlerinden biridir. Onun şahsını hiçbir zaman eleştirmedim ama
tavrının doğru olmadığını söylemek hakkımdır'' dedi.