İskender Pala'nın yeni kitabı
Abone olProf. Dr. İskender Pala'nın "Kırk Güzeller Çeşmesi" adlı yeni kitabı Kapı Yayınları'nda çıktı. Pala yeni çalışmasında sahih kaynaklardan seçtiği 40 hadisi inceliyor.
Çağdaş edebiyatımızda, şimdilik adı konmamış bir edebî türün
boşluğu kendini hep hissettirmiştir. ‘Hikmet öyküleri' ya da bir
çeşit ‘hikmetli yazılar' diyebileceğimiz bu türden metinlerin
günümüz edebiyatında bir öncüsü var: İskender Pala. Onun yıllardır
yazdıklarının büyük kısmını, bu ‘hikmet yazıları' türünün içine
koyabiliriz, sanıyorum. Yazarın yeni yayınlanan kitabı “Kırk
Güzeller Çeşmesi” de bu saptamayı haklı çıkarıyor. Yeni kurulan
Kapı Yayınları'nca yayınlanan “Kırk Güzeller Çeşmesi”, İskender
Pala'nın sahih kaynaklardan seçtiği 40 hadis üzerine yazdığı
yazıları içeriyor. 40 hadis, kırk yazının, öğütün, şiirsel metnin
kaynağını oluşturuyor. Hemen hemen bütün deneme kitaplarında, Doğu
geleneğinin unutulmuş söz sanatlarına, yerleşik değerlerine
göndermeler yapan Pala, kitabıyla, bu medeniyetin en yaygın
türlerinden olan Kırk Hadis külliyatına çağdaş bir katkı sağlıyor.
Efendiler Efendisi'nin sözlerine ancak bu coğrafyanın şairlerinden
kumaşlar biçip desenler dokuyabildiğini söyleyen yazar, bir
edebiyat tarihçisinin eski Türk şiiri birikimini de bu metinlerde,
akademik çalışmanın soğukluğundan uzak bir tutumla göstermiş
oluyor. İskender Pala'nın denemelerini öteden beri Özdemir Asaf'ın
şiirlerine benzetmişimdir. Bu, yazılanların yapısı kadar, onları
okuyanlarla da ilintili bir şey. Belki şöyle bir saptama daha
açıklayıcı olabilir: Pala'nın okurları da Asaf'ın okurları gibidir,
kapalı ve kıskanç. İskender Pala'yı coşkuyla okuyan bir okur, başka
bir denemeciyi, örneğin Salâh Birsel'i aynı coşkuyla okuyamaz.
Kuşkusuz, bunu bir olumsuzluk olarak değil, tekilliği göstermek
için öne sürüyorum. İskender Pala, yaptığı pek çok akademik
çalışmayla Türk edebiyatına önemli katkılar sağladı. Onun,
edebiyatımıza, bu özelliğinden sonraki en büyük yararı Doğu
geleneğini içselleştirip çağdaş izlekler çevresinde oluşturduğu bu
metinlerdir. Yazarın, bir hadiste, “Her kim benim hadislerimden
kırk tanesini belleyip başkalarına da öğretirse, kıyamet gününde
Allah onu bilginler ve fakihler arasında diriltsin.” buyrulduğu
için yazdığını söylediği kitap, bir ‘pendname' de sayılabilir.
“Kırk Güzeller Çeşmesi”, nezaket, hayâ, tevekkül, merhamet gibi
değerlerle ilgili içerdiği öğütlerle eski edebiyatta ‘pendname'
diye adlandırılan öğüt kitapları geleneğine de eklemleniyor. Şiir
üslubuyla düzyazı üslubu arasında gelip giden denemeler aslında
yazılanlara bir özgünlük sağlıyor. Keskin bir nidâ üslubu, zaman
zaman devrik, eksiltili cümlelerin yoğunluğu, çok soyut
benzetmeler, dizginlenmemiş coşkunluk... Çağdaş düzyazıda birer
kusur gibi görünen tüm bu özellikler, Doğu'nun anlatı geleneği
bağlamında düşünüldüğünde değer kazanıyor. Basitlikle yalınlık
arasındaki çizgiyi iyi çekmiş bu hikmetli metinler bizi, bir Doğu
bilgesinin sesinden mistik bir rüyaya çağırıyor. İskender Pala'nın
okurları, Zaman'da yayınlandığında da okudukları fakat kitap içinde
daha bütünlüklü bir konuma gelen bu yazıları zaten seveceklerdir.
“Kırk Güzeller Çeşmesi”, asıl diğer okurlar için yazarı tanıma
fırsatı olabilir. Bir edebiyata böyle metinler de gerekiyor. Yorum:
M. İlhan Atılgan