İşkencecilere mübbet hapis istemi
Abone olMetris Cezaevinde işkence nedeniyle öldüğü iddia edilen Engin Çeber davasında iki kişi için müebbet hapis istendi.
Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada, esas
hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Muammer Çalık,
olayda maktul ve müdahillere karşı işlendiği iddia olunan atılı
suçların birbirinden bağımsız olarak gelişmesi nedeniyle ayrı ayrı
ele alınmasının uygun olacağının anlaşıldığını
savundu.
Engin Çeber, Özgür Karakaya ve Aysu Baykal'ın, Sarıyer'de izinsiz
toplantı ve gösteri yapmak isteyen bir grup olduğu ihbarına giden
polis memurları tarafından, haklarında mahkemelerce verilen
yakalama kararları bulunması nedeniylegöz altına alınmak
istendiklerini belirten Çalık, bu sırada söz konusu kişiler ve
grubun direndiğini, arbede çıktığını, polis memurlarından bir
kısmının yaralandığını, bu nedenle maktul ve müdahiller hakkında
tutuklama kararı verilip kamu davası açıldığını kaydetti.
Meydana gelen olayda maktul ve müdahillerde oluşan yaraların basit
nitelikte kaldığını, aynı şekilde görevli polis memurlarının da
yaralandığı olayın meydana geliş şekli nazara alındığında polis
memurları tarafından uygulanan şiddetin orantılı olduğunu,
orantısız ve keyfi güç kullanımının oluştuğuna dair bir delil
bulunmadığının anlaşıldığını ifade eden Savcı Muammer Çalık, maktul
ve müdahiller göz altına alındıktan sonra haklarında yasal prosedür
gereği parmak izi, fotoğraf çekimi, hastaneye sevk yapılması
gereken adli ve idari işlemler sırasında direnme gösterdiklerinin
kamera kayıtlarıyla açık ve net biçimde görüldüğünü söyledi.
Bu direnmeler nedeniyle bir kısım sanık polis memurları ile maktul
ve müdahiller arasında zaman zaman tartışma ve itişmelerin meydana
geldiğini, bu sırada polis memurlarından Aliye Uçak tarafından
müdahil Aysu Baykal'ın boğazının sıkılması, diğer sanık polis
memurları Mehmet Pek ve Abdülmuttalip Bozyel tarafından ise tekme
ve tokat atma şeklinde maktul ve müdahiller Özgür Karakaya ve Cihan
Gün'ün darp eylemlerinin gerçekleştirildiğini belirten Savcı Çalık,
gerçekleşen eylemlerin ani gelişen, yoğun nitelikte olmayan,
devamlılık arz etmeyen eylemler olduğunun, işkence boyutlarına
ulaşmayan basit yaralama kapsamında kaldığının anlaşıldığını ifade
etti.
Savcı Çalık, maktul ve müdahillere karşı sanık polis memurları
Aliye Uçak, Mehmet Pek ve Abdülmuttalip Bozyel'in ''zor kullanma
yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten adam yaralama''
suçunu işlediğini belirtti.
Maktul ve müdahillerin Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığı'nın evrakı
üzerinden görev yaptırmamak için direnme suçundan tutuklanarak
cezaevine getirildiklerini belirten Savcı Çalık, cezaevine kabul ve
arama bölümünde görevli jandarma personeli tarafından kendilerine
karşı tekme, tokat ve cop ile darp edildiklerini iddia ettikleri
olayla ilgili olarak incelenen kamera kayıtlarında aralarında
sanıkların da bulunduğu jandarma personeli tarafından odaya bir
adet copun arama yapılan odalara götürüldüğü tespit edilmişse de
arama odalarında görüntü kaydının bulunmadığını, sanıkların
savunmalarında maktul ve müdahillerin üst araması yaptırmamak için
direnmeleri nedeniyle aralarında arbede çıktığını, suça konu copu
ise güvenlik amacıyla yanlarında bulundurduklarını savunduklarını
kaydetti.
Savcı Çalık, müdahillerden Özgür Karakaya'nın arama odasından
çıkarken bir ayağını basmakta güçlük çektiği kamera kayıtlarında
görülmüşse de bu müdahilin olaydan 15 gün öncesinden ameliyat
olması nedeniyle rahatsızlığının bulunduğunun anlaşıldığını,
müdahiller ve maktulün arama sonrasında cezaevine kabullerinde
cezaevi doktoru tarafından muayene edilerek haklarında rapor
düzenlenmesi gerekirken görevli doktorun cezaevinde bulunmaması
nedeniyle raporun düzenlenmediğini, bu nedenle iddia edilen darp
izlerinin tespit edilemediğinin anlaşıldığını ifade etti.
29 Eylül günü saat 21.55 sıralarında maktul ve müdahillerin ceza
infaz kurumuna teslim edildiği bu tarihte sanıklardan Yusuf
Gayır'ın nöbetçi müdür, Cuma Kaçar'ın sorumlu infaz koruma baş
memuru, Turan Günaydın'ın kabul işleminin yapıldığı bloğun koridor
sorumlusu, Muharrem Çelik'in de tutanak ve teslim alan mahkum kabul
görevlisi olduğunu belirten Savcı Muammer Çalık, sanıkların maktul
ve müdahiller üzerinde darp izleri bulunmasına rağmen haklarında
doktor raporu düzenlenmeden cezevine kabul işlemleri yaptıklarını,
bu şekilde sanıkların üzerlerine atılı ''görevi kötüye kullanma''
suçunu işlediklerinin anlaşıldığını kaydetti.
Suç tarihinde cezaevinde görevli doktor olan sanık Yemliha
Söylemez'in gece cezaevinde bulunmadığını ve bir gün sonrasında
aralarında maktul ve müdahillerin de bulunduğu hükümlüler hakkında
bu kişileri görüp muayene etmeden rapor düzenlediğini ifade eden
Savcı Muammer Çalık, sanığın eyleminin idari bir görev olup
cezaevine girişleri yapılan hükümlü ve tutukluların muayenesiyle
ilgili olduğunu, bu şekilde üzerine atılı ''resmi belge hükmünde
belgelerde sahtecilik'' suçunu zincirleme olarak işlediğini ve
olayda kamu zararı oluştuğunun anlaşıldığını bildirdi.
Savcı Muammer Çalık, maktul ve müdahillerin cezaevine girdikten
sonra da ceza tevkif evlerinin yönetimiyle ilgili tüzük ve iç
yönetmelik hükümlerine aykırı olarak sayımda ayağa kalkmayarak
direnmeye devam ettiklerini, bu nedenle maktul ve müdahiller Cihan
Gün ve Özgür Karakaya'nın bulundukları koğuşta yapılan sayım
esnasında ayağa kalkmadıkları, sayım sırasında içeri giren infaz
koruma memurlarıyla aralarında tartışma çıktığını, sanıklardan
Murat Çise'nin koğuşa ahşap sopa getirerek maktul ve müdahilleri
darp ettiğini, diğer sanık Yavuz Uzun'un da bu eyleme iştirak
ederek maktul ve müdahillerin üzerine su döktüğünü ve darp
ettiğini, sanıkların gerçekleşen eylemlerinin şiddeti, süresi ve
işleniş biçimi nazara alındığında AİHM'in 3. maddesinde belirtilen
işkence suçunu oluşturduğunun anlaşıldığını söyledi.
Çalık, bu sayımda sanıklardan Fuat Karaosmanoğlu'nun sorumlu müdür,
Nihat Kızılkaya'nın ise sorumlu infaz koruma baş memuru olarak
görev yaptıklarının, Kızılkaya'nın olaydan haberdar olmasına rağmen
yasal gereği yapmadığının, diğer sanık Karaosmanoğlu'nun ise
meydana gelen olaydan haberdar olduğuna dair bir delil
bulunmadığının, fakat görevinin gereklerini yerine getirmekte
ihmali olduğunun anlaşıldığını ifade etti.
6 Ekim 2008 tarihinde maktul Engin Çeber'in dağıtımdan sonra
kaldığı koğuşta suç tarihinde yapılan sabah sayımında maktulün
önceki gerekçeler ile ayağa kalkmayarak sayım vermediğini, bu
nedenle sayım için odaya gelen sanıklardan infaz koruma memuru
Nevzat Kayım tarafından suratına tokat ve omzuna yumruk atıldığını,
diğer sanık Mehmet Polat tarafından ise ayağına tekme atılmak
suretiyle darp edildiğini belirten Savcı Muammer Çalık, sanıkların
eylemlerinin ani olarak gelişen basit darp niteliğinde olup onur
kırıcı nitelikte olduğunun, bu eylemlerin işkence boyutuna
ulaşmadığının ve her iki sanığın eyleminin zor kullanma yetkisine
ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunu
oluşturduğunun anlaşıldığını söyledi.
Savcı Muammer Çalık, 7 Ekim 2008 tarihinde maktul Engin Çeber'in
sabah sayımına önceki gerekçelerle iştirak etmediğini ve ayağa
kalkmadığını, bu nedenle oda içerisinde bulunan infaz koruma
memurları Nihat Kızılkaya, Selahattin Apaydın ve Sami Ergazi
tarafından tekme tokat ve yumruk vurulmak suretiyle darp
edildiğini, bu esnada odada bulunan infaz koruma memurlarından
Yılmaz Aydoğdu'nun sanıklardan Nihat Kızılkaya'yı dışarı
çıkardığını, odada kalan diğer sanıklar Apaydın ve Ergazi'nin
maktule karşı darp eylemlerine devam ettiklerini, Apaydın'ın
maktulün yakasından tutarak kafasının arka kısmını duvara ve demir
kapıya vurduğunu, diğer sanık Ergazi'nin de yere düşen maktule
karşı tekme atmak ve diğer sanıkla birlikte hareket etmek suretiyle
maktulü darp ettiğini belirtti.
Çalık, sanıkların eylemlerinin tamamlanması üzerine kapının
açıldığının ve koridordan sorumlu müdür olarak görev yapan sanık
Fuat Karaosmanoğlu'nun geldiğinin, 'bundan sonra ayağa kalkıp sayım
vermeyen herkes bu şekilde cezalandırılacak' dediğinin iddia
edilmesine rağmen dosyaya yansıyan deliller, tanık beyanları ve
kamera görüntülerine göre sanık Karaosmanoğlu'nun baştan beri diğer
sanıklar tarafından gerçekleştirilen darp eylemini gördüğüne ve bu
eylemin devamı konusunda rıza gösterdiğine dair somut bir delil
elde edilemediğinin, bu sanığın eylem bittikten sonra kapıdan içeri
bir süre bakarak bir şeyler söyleyip diğer sanık memurların da oda
kapısını kapatmaları üzerine odanın önünden ayrıldığının, içerde
yatmakta olan maktule yardım edilmesi konusunda herhangi bir
girişimde bulunmadığının anlaşıldığını söyledi.
Sanıklarda Nihat Kızılkaya'nın maktul üzerinde gerçekleştirilen
darp eyleminde tekme, tokat atmak suretiyle gerçekleşen eylemle
iştirak ettiğinin, maktul üzerinde asıl öldürücü etki yapan
kafasının duvara ve demir kapıya vurulmasından önce eylemine son
verdiğinin, sanığın bu ana kadar gerçekleşen eylemlerinden sorumlu
olabileceğinin, bu eylemlerinde işkence boyutlarında kaldığının
anlaşıldığını vurgulayan Savcı Muammer Çalık, maktulün bu olaydan
sonra hastaneye kaldırıldığının ve tedavi altındayken 10 Ekim 2008
tarihinde vefat ettiğinin, hakkında düzenlenen Adli Tıp Kurumu
raporuna göre ölüm olayına, ölüm tarihinden 4-5 gün önce meydana
gelen darba bağlı beyin kanamasının neden olduğunun, mevcut rapora
göre 7 Ekim 2008 tarihinde kafasının duvara ve demir kapıya
vurulması suretiyle darp edilmesi sonucu aldığı yaraların kabulünün
gerektiğinin anlaşıldığını aktardı.
Savcı Muammer Çalık, sanıklar Selahattin Apaydın ve Sami Ergazi'nin
maktul Engin Çeber'e karşı ölümüne neden olan beyin kanaması
sonucunu doğuran eylemleri gerçekleştirdiklerinin, sanıklardan
Apaydın'nın maktule karşı kafasını duvara ve demir kapıya vurma
filini gerçekleştirdiğinin, diğer sanık Ergazi'nin ise bu sanığın
eylemine ''faillik yoluyla iştirak'' ettiklerinin anlaşıldığını
kaydetti.
SANIKLARA İSTENEN CEZALAR
Sanıklardan Selahattin Apaydın ile Sami Ergazi'nin ''işkence sonucu
ölüme sebep olmak'' iddiasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezasına çarptırılmasını talep eden savcı Çalık, Murat Çise ve
Yavuz Uzun'un da ''işkence'' gerekçesiyle 3 kişi için toplam 9 ile
36'şar yıl hapis cezasına çarptırılmasını öngördü.
Nihat Kızılkaya'nın ''işkence'' ve ''görevi kötüye kullanmak''
suçlarından 4 ile 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmasını
talep eden savcı Çalık, Yemliha Söylemez'in ''resmi ve özel belgede
sahtecilik'' suçlarından 4 ile 10 yıl arasında hapse mahkum
edilmesini talep etti.
Fuat Karaosmanoğlu'nun ''görevi kötüye kullanmak'' ve ''görevi
ihmal'' suçlarından 1.5 ile 5 yıl arasında hapis cezasına
çarptırılmasını talep eden savcı Çalık, Yusuf Gayır, Cuma Kaçar,
Turan Günaydın, Muharrem Çelik ve Erdoğan Çoşardereli'nin de
''görevi kötüye kullanmak'' suçundan 1 ile 3'er yıl arasında hapis
cezasına çarptırılmasını öngördü.
Aliye Uçar, Nevzat Kayım ve Mehmet Polat'ın ''yaralama'' suçundan 6
ay ile 1.5'ar yıl arasında hapse mahkum edilmesini isteyen savcı
Çalık, Mehmet Pek ve Abdulmuttalip Bozyel'in ise aynı suçlama
nedeniyle 3 müşteki için toplam 9 ay ile 4.5'ar yıl arasında hapis
cezasına çarptırılmasını talep etti.
Nuri Atalay'ın da ''görevi ihmal'' suçundan 6 ay ile 1.5 yıl
arasında hapis cezasına çarptırılmasını talep eden savcı Çalık, 42
sanığın da beraatını istedi.
Savcı Çalık ayrıca tutuklu sanık Fuat Karaosmanoğlu'nun tahliyesini
talep etti.
Tutuklu sanıkların bu hallerinin sürdürülmesine karar veren Mahkeme
Heyeti, duruşmayı erteledi.