İşkence pişmanlığı

Nazım ALPMAN nazimalpman@internethaber.com

Geride bıraktığımız hafta “AB Şenlikleri” şeklinde geçti. AB mi bize giriyor, biz mi AB’ye pek belli olamayan ortamı “aydınlatan” manşetlerin arasında pek fazla önemli olmayan(!) bir haber vardı:

“Polislerimizden işkence itirafı!”

Gözaltına alındığı 1991 yılında işkence sonucu hayatını kaybeden Hacettepe Üniversitesi öğrencisi Birtan Altunbaş davasının sanık polisleri Süleyman Sinkil ile Ahmet Baştan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdikleri dilekçede:

-Vicdan azabı çekiyoruz dediler.

Bu dilekçeden öğrendiğimize göre işkence yapan polislerimiz de “vicdan” varmış. Bu ortaya çıktı. Ek olarak bir şey daha ortaya çıktı:

-Ülkemizde işkence varmış!

Eskiden bu türden vakaların tümüne “münferit müessif fiil” denilirdi.

Benzer olayların sayısı o kadar çoktu ki, memleketimiz tamamen “Münferit Müessif Fiiler Cumhuriyeti” hüviyetine bürünmüştü.

İşkence mağdurlarının yakınlarının ısrarlı takipleri de “hain-i vataniye” defterine not edilirdi:

-Güzel ülkemizi el aleme kötü göstermek için beyhude çabalar…

Şimdi bu iki değerli işkence uygulayıcısı, “delikanlı gibi” ortaya çıkıyorlar:

-Birtan’ı biz öldürdük, pişmanız!

Davanın bu raddeye gelmesinde “dış müdahaleleri” de yabana atmamak gerekiyor. Kendisi de Irak’ta işlenecek büyük cinayetlere “ön izin” için imza atan ABD eski Dışişleri Bakanı Colin Powell etkili ve yetkili makamlarımıza yazdığı mektupta “davanın uzamasından duyduğu rahatsızlığı” dile getirmiş.

Powell bir süre önce Irak konusundaki günahları için “pişmanlık” duyduğunu açıklamıştı. Ulusal ve uluslararası “terminatörlerin” mevcut çizgiye gelmesi insanlık adına memnuniyet verici bir gelişme olduğunu teslim etmeliyiz.

Diğer işkencecilerin de aynı çizgiye gelmesini dilemeliyiz.