İşkence esnasında bu yemeği yiyorlarmış
Abone olAfrikalı kölelerin esaret altındaki iç acıtan tarihine, soydaşlarının damak tatlarındaki hikaye ile ışık tutuldu. Maruz kaldıkları yoğun işk...
Afrikalı kölelerin esaret altındaki iç acıtan tarihine,
soydaşlarının damak tatlarındaki hikaye ile ışık tutuldu. Maruz
kaldıkları yoğun işkencelere karşı özel bir yemekle şifa buldukları
açıklanan kölelerin hikayeleri, kendilerinden sonraki nesillere
sofralarından aktarılıyor.
Renkleri ve esaret altında yaşadıkları işkenceleri ile bilinen
Afrikalı kölelerin yürek burkan hikayeleri, Afrika’dan Anadolu’ya
yerleşen Afro-Türkler’in çeşitli girişimleri ile sürdürülüyor.
Hiçbir hakka sahip olmadan, ucuz iş güçlerinde çalıştırılan
Afrikalı kölelerin acı geçmişleri, sofralardan eksilmeyen ancak
hikayesi ile boğazlara düğümlenen bir yemek ile sonraki kuşaklara
anlatıldığı açıklandı. Yüzyıllardır köle ticaretinin simgesi olarak
bilinen ve toplumlarda en zayıf sınıf olarak bilinen Afrikalı
kölelerin, uğradıkları akıl almaz işkencelere, şifa içerdiği öne
sürülen bir yemekle karşı koydukları ve tedavi unsurunu sadece söz
konusu yemekle sağladıkları ifade edildi.
ABD’DE KÖLECİLİĞİN DEVAM ETTİĞİ ZAMANLAR BU YEMEK YENİYORMUŞ
Afrikalılar Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mustafa Olpak,
acıya meydan okuyan esarete ise boyun büken atalarının dönemin en
acımasız işkencelerine karşı dayanaklılık kaynağında ‘Arapaşı’ ya
da ‘topalak’ adı verilen yemeğin olduğunu söyledi. Günümüzde hala
daha geleneksel olarak adı geçen yemeği sofralarından
eksiltmediklerini ifade eden Olpak, özellikle aile bireyleri ve
yakın akrabalar ile geleneksel kıyafetlerin giyildiği sık
buluşmalar gerçekleştirdiklerini dile getirdi. Olpak damaklarında
acı hikayeyi şu sözler ile anlattı:
“Bugün sadece rengi kalıp, ana kültürü yemeği bile
unutmuş-unutulmuş bir kuşak söz konusu. ‘Arapaşı’ ya da Anadolu’da
ise ‘topalak’ olarak bilinen bu yemek, Afrika’nın Nijerya ve Yoruba
kesimininin ana kültür yemeği. Ancak araştırmalarımız dünyanın
çeşitli yerlerinde bulunan soydaşlarımız tarafından bu yemeğin
bilinirlik yönünün arttığını gösterdi. Yani isimleri değişerek
yayılan bir yemek. ABD’deki en gaddar köleciliğin devam ettiği süre
içerisinde bu yemek olmazsa olmaz bir yemekmiş. Çünkü en gaddar
devam edilen kölelikte insanlar dayak yiyor, kırbaçlanıyor,
falakaya yatırılıyor, işkenceye uğruyor ve kaybetmiş olduğu vitamin
ve su kaybını bu yemek sayesinde aynı gün içerisinde alıyor. Yani
özetle bu yemek olmazsa olmazdı onlar için."
“İLK LOKMADA YAŞADIKLARINI HİSSETİM”
Uzun yıllardır adı geçen yemeği sıradan bir gıda olarak
bildiklerini ancak 2010 yılında derneklerini ziyaret eden bir Afro-
Amerikalı bayandan yemeğin çarpıcı hikayesini öğrendiklerini
kaydeden Olpak, “Hikayesini o bayandan öğrendiğimiz yemeği,
kültürümüzü yaşatmak adına daha sık yapmaya başladık. Bu adeta bir
kültür hatırlatması oldu. Hikayesini öğrendikten sonra damakta da
farklı bir tat bıraktı bizim için. O vakit sadece bir lokma
alabildim. Ve o günleri düşündüm, 24 saat kırbaç altında olan bir
kölenin neler yaşadıklarını hissetmeye çalıştım. Zor aslında
yemeğin böyle öyküsünün olması acı. Çünkü yemek güzelliklerle
anılan, güzellikleri hatırlatıcı olması gerektirir. Ne yazık ki bu
insanların geleneklerinden bize acı bir hikaye miras kaldı”
dedi.
Dönemin Afrikalı kölelerini acımasız işkencelerden sonra ayağa
kaldıran yemek ise şu malzemelerden oluşuyor: Un, soğan, yağ, su,
ekmek, et, bulgur, çeşitli baharatlar ve nohut.
(İHA)