İşimiz dağdakinden ZOR!
Abone olDTP; dağdakilerin silahı var, bizim neyimiz var diye hayıflanıyor. Bizi yanlış tanıdılar diyor.
Ruşen Çakır DTP'nin iki üst düzey yöneticisiyle yaklaşık dört
saat süren tartışmalı bir toplantıya katılmış. Edindiği izlenimleri
ve öğrendiklerini anlatmış. DTP'lilere göre PKK'lılar dağda
silahla kendilerini savunabiliyorlar ama DTP'lilerin sürece
müdahale imkanları yok.
İŞTE DTP’LİLERE GÖRE HAKLARINDA SIK YAPILAN
YANLIŞLAR
DTP PKK ile organik ilişki içinde değil
* Parti yöneticileri PKK ile aynı tabana sesleniyor olduklarını,
PKK davalarından yargılanmış bazı kişilerin partilerinde siyaset
yaptığını, parti politikalarını şekillendirirken Abdullah Öcalan’ın
ve PKK’nın görüşlerini de dikkate aldıklarını kabul ediyorlar ve
bunların yadırganmaması gerektiğini vurguluyorlar. Örneğin
yasalara aykırı bir yanı olmadıktan sonra Öcalan’ın görüşlerini
pekala benimseyebileceklerini söylüyorlar. Ancak PKK ile
herhangi bir şekilde organik ilişki içinde olmalarının, örneğin
herhangi bir yönetim toplantısı öncesi veya sonrası örgütten
talimat almalarının asla söz konusu olmadığını, olamayacağını ileri
sürüyorlar.
DTP gerilimi istemiyor
* Bir DTP yöneticisi çatışmaların yeniden
başlamasından en çok kendilerinin mağdur olduğundan yakınıyor. Ona
göre PKK dağda kendini silahla savunabiliyor ama DTP’lilerin sürece
müdahale etme imkanları ellerinden alınıyor. Durumu şu sözlerle
özetliyor: “Herhalde Cemil Bayık bizim yerimizde olmak
istemezdi.”
DTP devleti PKK ile masaya oturtmak
İSTEMİYOR
* DTP’liler devletin PKK ile görüşmesinin realist bir talep
olmadığını biliyor, bu nedenle, açık açık dile getirmeseler de iki
taraf arasında arabuluculuğa talip oluyorlar.
DTP, PKK ile birlikte devleti yıkmaya
ÇALIŞMIYOR
*DTP’lilerden biri, devleti resmi ideolojisi ve kurumlarıyla
kemikleşmiş bir yapı olarak tarif etti. PKK’nın da çoktan “terör
örgütü” tanımının ötesine geçtiğini ileri sürdü. Yani devlet ile
PKK’yı çatışan iki taraf olarak birer kemiğe benzetti ve
kendilerinin de bu iki kemik arasında kıkırdak olmak, yani iki
kemiğin birbirine daha fazla zarar vermesinin önüne geçmek
istediklerini söyledi.
DTP Kürt sorununu ÇÖZME iddiasında değil!
* DTP’liler birkaç kez vurgulu bir şekilde, kökleri çok eskilere
dayanan ve alabildiğine çetrefil bir şekil alan Kürt sorununu çözme
iddiasında olmadıklarını, ancak bunun çözümüne katkıda bulunmak
istediklerini söylüyorlar.
Radikal çıkışlar DTP yönetiminin hoşuna
GİTMİYOR
*DTP yöneticileri, bazı yerel yöneticilerin ve belediye
başkanlarının kışkırtıcı çıkışlarından son derece rahatsız
olduklarını gizlemiyorlar. Bunu büyük ölçüde üzerlerindeki
baskılara ve partilerinin yeni olmasına, daha tam olarak
kurumsallaşamamış olmalarına bağlıyorlar.
PKK sloganları DTP yönetiminin
hoşuna GİTMİYOR
* Bir DTP yöneticisi, mitinglerinde “Biji PKK” (Yaşasın PKK) diye
slogan atan gençlerin hedefinin, sanıldığı gibi devlet değil
DTP’nin bizatihi kendisi olduğunu vurguluyor. Yani kendilerine
yönelik baskıların, siyaset alanlarının daraltılmasının tabanda
yasal-demokratik siyasi mücadeleye güveni azalttığı uyarısında
bulunuyor.
DTP’nin yeni yöneticileri tecrübesiz DEĞİL
* Ahmet Türk, Sırrı Sakık gibi deneyimli isimlerin nispeten geri
planda kalması ve yerlerine, yakın zamana kadar adları dahi
bilinmeyen genç isimlerin gelmesi, kimilerince PKK’nın DTP’yi zayıf
düşürme, kendine daha bağımlı kılma stratejisinin gereği olarak
değerlendirildi ve bu isimlerle DTP’nin varlık göstermesinin zor
olacağı yorumları yapıldı. Söz konusu toplantıda, yeni isimlerin
sanıldığı kadar da tecrübesiz olmadıklarını, en azından eksikleri
ve hatalarından ders çıkarmaya yatkın olduklarını gözledim. Türk,
Sakık gibi esas olarak kendilerini değil de genel olarak hareketi
temsil ediyor olmalarının; bir diğer deyişle İmralı ve Kandil’den
onaylı olmalarının dezavantajları kadar, belki de daha fazla,
avantajları da var.
DTP sunulan şansı iyi kullanamadı denilmesinden
rahatsızlar
*DTP’liler TBMM’ye girmiş olmalarının kendilerine sunulmuş bir
“lütuf” muş gibi gösterilmesinden son derece rahatsızlar. Uzun
uzun, yüzde 10 barajıyla yıllarca uzak tutuldukları Meclis’e
bağımsız aday olarak girme çabalarının nasıl demokrasiye aykırı
yöntemlerle engellenmek istendiğini anlatıyorlar. Dolayısıyla
kendilerini engellemek isteyenlerin veya bu engellemelere karşı
sessiz kalanların “Meclis’in değerini bilin” şeklindeki
eleştirilerini gayri ahlaki buluyorlar. Baskılar karşısında yılıp
seçimlere girmemeleri durumunda Türkiye’de durumun daha da vahim
bir hal alacağını ileri sürüyorlar.
DTP’liler partileri kapatılsın istemiyor
* Çok kişi buna inanıyor. Hatta PKK’nın DTP’yi kapattırmak istediği
konusunda nerdeyse bir görüş birliği oluşacak. Bense buna pek
inanmıyordum, söz konusu toplantıda haklı olduğuma kanaat getirdim.
DTP’liler ısrarla “Biz yasal siyaset yapmak istiyoruz. Önümüzü
açın” diyorlar.
DTP’de kadınlar VİTRİN SÜSÜ DEĞİL
* TBMM’de kadın milletvekili oranı en yüksek parti
olan DTP’nin yönetim mekanizmalarında da kadınlar hayli etkin.
Kuşkusuz bunda Öcalan’ın hem PKK içinde, hem de örgütün
ideolojisinde kadınları ön plana çıkartmış olmasının payı çok
fazla. Önceki günkü toplantıda kadınların bu hareket içinde basit
birer “vitrin süsü” olmadıklarını bir kez daha açık bir şekilde
gözledim