Suriye’deki iç savaşla birlikte Türkiye’den de çok sayıda kişi yanlarına küçük çocuklarını alarak IŞİD terör örgütüne katıldı. Çocukları kendilerinden koparılan anne-babalar şimdi IŞİD’in dağılmasıyla yavrularına tekrar kavuşmayı umuyorlar. Destan (6), Yağız (6) ve Yiğit Alp (3), Türkiye’de eşleri ve evlerini terk eden anne-babaları tarafından Suriye’ye götürülen onlarca küçük çocuktan sadece birkaçı. IŞİD'in elinde savaşın ortasına düşen çocukların izini süren Hürriyet çarpıcı bir dosyaya imza attı. İstanbul'da yaşayan Şahin Aktan, 2008’de Kırgız asıllı Svetlana Çhasanova (yukarda) ile evlendi. Çiftin üç yıl sonra ‘Destan’ adını koydukları bir erkek çocukları dünyaya geldi. 2014 yılında Svetlana’nın tavırlarında değişimler başladı. Önce örtündü. Sık sık Suriye savaşıyla ilgili görüntüleri izliyor, Esad’a tepki gösteriyordu. Svetlana’nın bu tepkilerinin insani olduğunu düşünen Aktan, eşinin sosyal medya üzerinden DEAŞ militanlarıyla iletişime geçmeye başladığından habersizdi: “Facebook’ta sakallı, garip garip adamlarla diyalog içerisine girmiş. Artık öyle bir duruma geldik ki yatağımızı bile ayırdık. Çocuğumuza şiddet uygulamaya başladı. Bir gün bana, ‘Gelip beni buradan alacaklar’ dedi. Sonradan öğrendim ki DEAŞ’ta komutan statüsünde olan ‘Hamzat’ adında birini bulup konuşmaya başlamış. Hamzat da onu Suriye’ye çağırmış. Daha sonra boşanmak istediğini söyledi.” ÜÇ YIL ÖNCE BOŞANDILAR Çift, Şubat 2014’te boşandı. Mahkeme o zaman 3 yaşındaki Destan’ın velayetini annesine verdi. Svetlana Sultanbeyli’ye taşındı. Şahin Aktan her hafta sonu Destan’ı almak için Sultanbeyli’ye gidip geldi. Ancak Haziran 2014’te Svetlana 3 yaşındaki oğlunu da alıp Suriye’ye giderek DEAŞ’a katıldı. Aktan haberi nasıl öğrendiğini şöyle anlatıyor: “30 Haziran 2014’te aradığımda eski eşim telefonu açmadı. Sultanbeyli’deki evine gittim. Evde kimse yoktu. Öğrendim ki ismini ‘Asiye’, oğlumuzun ismini de ‘Abdullah’ olarak değiştirmiş. Hemen karakola ve savcılığa başvurdum. İstanbul’dan Gaziantep’e gitmişler, oradan da Suriye’ye geçmişler.” 10 BİN DOLAR İSTEDİ Destan’la beraber Suriye’ye giden Svetlana, kendisini Suriye’ye çağıran DEAŞ’lı ‘Hamzat’la evlendi. Hamzat’tan da bir çocuğu olan Svetlana bu yılın başında, DEAŞ’ın Irak ve Suriye’deki merkezlerini kaybetmeye başlaması üzerine eski eşiyle iletişime geçti. Irak’tan kurtulmak istediğini söylüyordu: “3 yıl sonra Svetlana, yengemi arayarak bizimle iletişime geçti. Koalisyon uçakları DEAŞ’ın elindeki bölgeleri bombalamaya başlayınca yengeme, ‘Acil olarak Şahin’le görüşmem gerekir’ demiş. Yeni evlendiği Hamzat ölünce iki çocukla ortada kalmış. Hamzat’ın ailesi kız çocuğunu geri almış. Bir süre konuşmaya başladık. ‘Destan nerede’ diye sordum. Oğlumun resimlerini istedim, gönderdi. Perişan haldeydi. DEAŞ bayrağı altında fotoğrafları çekilmişti. Benden 10 bin dolar istedi. O parayla başka yere kaçacağını düşündüğüm için göndermedim. En son 5 Ekim’de konuştuk. Bana ‘Al qaim’ adında bir kasabada olduğunu söyleyerek, ‘Şialar buraya doğru geliyor. Bize ne yapacaklarını bilmiyoruz’ dedi. Sonra iletişimimiz tamamen koptu.” RUSÇA ‘NASILSIN BABA’ DEDİ Destan’la en son 3 ay önce konuştuklarını söyleyen Aktan oğlunun geri getirilmesini istiyor: “Sadece iki kelime konuştuk. Oğlum buradayken zaten yeni yeni konuşmaya başlamıştı. Annesi Rusça konuştuğu için Rusça konuşabiliyor. Orada Arapça öğrenmiş. Türkçe’yi unutmuş. Benimle Rusça konuştu. ‘Nasılsın baba?’ dedi. Daha sonra hiç konuşamadık. Çocuğumun yaşadığını biliyorum. Ama şu anda nerede ve ne durumda olduğunu bilmiyorum. Çocuğumun oradan alınması için devletimizin bir an önce harekete geçmesini istiyorum. Çocuklarımız getirildikten sonra rehabilite edilmeli. Benim çocuğum şu anda 6 yaşında. Çok geçmeden bu çocuklar için harekete geçmek lazım.” SURİYEYE GİDECEĞİM DİYORDU CİDDİYE ALMADIM DEAŞ’ın eline düşen çocuklardan biri de 3 yaşındaki Yiğit Alp. Karaman’da dünyaya gelen Yiğit Alp, annesi Hülya tarafından 2014 yılında henüz bebekken Suriye’ye götürüldü. Aşçılık yapan baba Ramazan Bozkurt eski eşinin DEAŞ’a katılma sürecini şöyle anlatıyor: “Ankara’da iş buldum. Ama ‘Ben boşanmak istiyorum’ dedi. ‘Ben yurtdışına çıkarsam bizi görmeye gelir misin?’ diye soruyordu. ‘Nereye gideceksin’ deyince, ‘Irak’a veya Suriye’ye’ dedi. Ben çok ciddiye almadım. Ayrıldık. Daha sonra Suriye’ye gittiğini öğrendim. Gittikten sonra ben de emniyete başvurdum. Bir daha haber alamadım.” DEAŞ’LI EŞİ ARAYIP PARA İSTEDİ Oğlunun geri getirtilmesi için medyaya konuştuğunu söyleyen Bozkurt, bunun üzerine eşinin aradığını anlatıyor: “Açık saçık fotoğraflarımı gazetelere vermişsin. Niye o fotoğraflarımı verdin, diyerek beni eleştirdi. Ben de ‘Tamam sen gittin, çocuğumu geri gönder’ dedim. Göndermeyeceğini söyledi. Birkaç gün sonra yanında, ‘Ahmet’ adında biri beni aradı. Hülya’nın eşi olduğunu söyledi. Çocuğumu geri göndermek için 3 bin dolar istedi. Suriye’nin Rakka kentinde olduklarını söylüyorlardı. Eski eşim 6 ay önce bana bazı fotoğraflar gönderdi. Fotoğraflarda oğlumun karnından yaralandığı ve hastanede yattığı görülüyordu. Bombardımanda yaralandığını anlattı. 4 ay önce de bana konum gönderdi. Rakka’ydı. Türkiye’ye gelmek istediğini söyledi. Sürekli para istiyordu. Ben para göndermemin suç olduğunu söyledim. Sonra bağlantımız kesildi. En son 2 ay önce esir düştüğünü öğrendim. Çocuğumun Türkiye’ye getirilmesini istiyorum.” ÖLÜSÜNE BİLE RAZIYIM SAKARYA’da yaşayan Deniz Öztürk’ün eşi Serkan Öztürk, 2014 yılında o zaman 3 yaşında olan oğulları Yağız’ı da yanına alarak DEAŞ’a katılmış. Öztürk o süreci şöyle anlatıyor: “Mutlu bir evliliğimiz vardı. 2011 yılında bir oğlumuz oldu. 2014’te eşim benden kapanmamı istedi. Ben de başörtü takacağımı söyledim. Ama çarşaf giymemi istedi. ‘Boşanalım’ dedim. Bir hafta sonu eski eşim oğlumuzu da yanına alarak arkadaşlarıyla balık tutmaya gideceklerini, akşam döneceklerini söyledi. O gece eve gelmediler. Ertesi gün evde çiğ köfte paketine sarılı bir kutu buldum. İçinde bir telefon ile bir mektup vardı. Mektupta, ‘Şu anda Antep’teyim birkaç eşyanı al, gel’ yazıyordu. Meğerse geceden notu yazıp bırakmış, balık bahanesiyle Gaziantep’e gitmiş.” YAĞIZ OYUNCAKLARINI SORDU Suriye’ye gitmeden önce eski eşinin bankadan kredi çektiğini söyleyen Öztürk, daha sonra hikâyenin eksik parçalarını çözmüş: “Eşimin ağabeyi ve yengesiyle beraber Suriye’ye gittiğini öğrendim. Emniyete başvurdum. Suriye’den Tel Afer’e geçtiler. Bir süre orada kaldılar. Ondan sonra da Rakka’ya geçtiler. Suriye’deyken çok az iletişim kurduk. Sadece bir kere oğlumun sesini duyabildim. Bana, ‘Anne neden buraya gelmiyorsun’ dedi. Daha sonra oyuncaklarını sordu. Bir daha da sonra konuşamadık. 2 Ocak 2016’da eski eşimin yengesinden bir sesli mesaj aldım. Eşimin öldüğünü söylüyordu. Vasiyette bulunmuş, ‘Ben ölürsem çocuğum sizde kalsın’ demiş. Bu yüzden çocuğumu göndermeyeceklerini söyledi. En son 2 ay önce Deyri Zor’da olduklarını öğrendim.” GEÇ OLMADAN KAVUŞAYIM Suriye’ye gittikten sonra Yağız’ın isminin ‘Derda’ olarak değiştirildiğini söyleyen Öztürk çocuğunun getirilmesini istiyor: “Çocuğumun Suriye’ye götürülüşünün üstünden 3 sene geçti. Biliyorum, bir gün çocuğuma kavuşacağım ama geç olmadan kavuşmak istiyorum. Bir anne için bunu söylemek çok zor ama oğluma bir şey olursa da cesedini almak istiyorum. En azından mezarı burada olsun.”