IŞİD Türkiye'nin yumuşak karnını bulmuş!
Abone olKobani'ye yönelik IŞİD saldırıları sonrası Türkiye'de başlayan protestoları Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır bugünkü köşesinden analiz etti.
"IŞİD'te çok etkili bir stratejik akıl
var: IŞİD'i yönetenler Türkiye'de PKK’ya yönelik öfke ve
nefretin hâlâ varlığını sürdürdüğünü, bunun kolaylıkla
“Kürt düşmanlığı”na uzanabileceğini
kavramışlar."
Bu görüş Vatan gazetesinin Ortadoğu, terör ve PKK konusunda usta
kalemlerinden Ruşen Çakır'a ait. Çakır, "IŞİD'in Türkiye'ye
ettiği ve edebileceği kötülükler" başlığı attığı bugünkü
yazısında IŞİD'in Kobani saldırısının Türkiye'ye sonuçlarını
yazdı.
Çakır, IŞİD'in Kobani’ye yüklendikçe, YPG direndikçe, Ankara
direnenlere doğrudan ya da dolaylı olarak yardım eli uzatmadıkça
Türkiye’nin karışacağını ve bu sayede kendi kitle tabanlarını
genişletebileceklerini hesaplayarak hareket ettiğini dile
getirdi.
Kobani olayları sonrası Türkiye'deki tabloyu ise Çakır şöyle özetledi:
1) Çözüm süreciyle birlikte tam anlamıyla sonlanmış olmasa da
büyük ölçüde azalmış olan Kürt siyasi hareketiyle (KSH) güvenlik
güçleri arasındaki sokak çatışmaları birdenbire zirveye tırmandı ve
sadece Kürt illeri değil metropoller de bundan nasibini aldı.
2) Son olarak Selahattin Demirtaş’ın Çankaya adaylığı sürecinde
yaşanan KSH’nin toplumun farklı kesimleriyle yakınlaşması uzun
ömürlü olmadığını gördük; Kürtler sokaklarda büyük ölçüde yalnız
kaldılar.
3) KSH ile Hizbullah arasındaki kavga yeniden boy verdi ve hızla
yaygınlaştı.
4) Göstericiler ayrıca (IŞ)İD ile ilgili olduğu varsayılan bazı
İslamcı gruplarla da farklı yerlerde karşı karşıya geldiler.
5) Gezi direnişinde gördüğümüzden daha yoğun bir şekilde “siviller”
güvenlik güçleriyle birlikte göstericilere saldırdılar.
PKK İLE SİLAHLI MÜCADELEYE
DÖNÜŞ
Bunlar (IŞ)İD’in Türkiye’ye ettiği kötülüklerin bir kısmı.
Peki neden böyle oldu?
Sanıyorum (IŞ)İD’in PKK çizgisindeki Kürt gruplarına karşı şu ya da
bu şekilde etkili olması, devlet ve sivil toplumun çoğu tarafından
bir müddet önce varılmış olan “Kürt sorunu silahla
çözülemez” noktasının yeniden sorgulanmasına imkan
sağladı. Bugün (IŞ)İD’in Kobani’de Kürtlere saldırmasını büyük bir
iştahla ve tabii alkışlayarak seyredip “bunların
yaptıklarını koca Türkiye Cumhuriyeti devleti neden
yapamasın?” diye söylenen insanların sayısı hızla
artıyor.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere devletin önde
gelenlerinin de her fırsatta PKK ile (IŞ)İD’i eşitlediklerini,
Kobani için “düştü düşecek”, hatta “sıra
diğer kantonlara da gelecek” diye konuştuklarını
düşünürsek gidişatın hiç de parlak olmadığı anlaşılır.
BÜYÜK YANILGI
Halbuki çok büyük bir yanılgı söz konusu:
(IŞ)İD Kobani’de galip gelmiyor, gelemiyor, kenti ele geçirebilse
bile galip gelmiş sayılmayacak. Yaşı müsait olanlar Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin 30 yılı aşkın savaş boyunca defalarca PKK’yı zor
durumda bırakmış, mevzilerinden püskürtmüş, Irak’taki kamplarına
girmiş olduklarını hatırlayacaktır. Ama mutlak bir galibiyet
olmadı, olamadı, olması da mümkün değildi.
Dolayısıyla bariz bir ağır silah üstünlüğüyle günlerdir Kobani’yi
kuşatan (IŞ)İD’in ayartmalarından sıyrılıp, şu birkaç gün içinde
çok ağır yara almış olan kardeşliği, barışı tesis etme yolunda bir
seferberlik başlatmak gerekir. Bunu yapması gereken öncelikle
siyasi iktidardır. Ankara’nın bu bağlamda Kobani’nin (IŞ)İD’in
eline geçmemesi için yapabileceğini yapması, en azından
direnişçilere yardım etmek isteyenlere engel çıkarmaması
gerekiyor.
Buna karşılık eğer Türkiye’de birileri (IŞ)İD’i kendi öfke, nefret
ve intikamlarını PKK’dan tahsil eden bir taşeron olarak görmeyi
sürdürürler ve ona örtük veya açık, doğrudan ya da dolaylı, destek
vermeyi sürdürürlerse Türkiye’nin başına daha çok kötülük ve bela
gelir.