İshak Alaton suskunluğunu bozdu
Abone olTürkiye'nin "çapaçul" bir büyüme içinde olduğunu, Ankolamadılarara'ya güvenmediği için yabancı sermayenin gelmeyeceğini söyleyen İshak Alaton, AK Parti'yi eleştirdi.
Ortaköy'de muhteşem boğaz manzaralı Alarko Holding binasındayım. En son üç yıl önce Üzeyir Garih'le bir röportaj için geldiğim Alarko binasında şimdi gizli bir hüzün var. Mekan aynı mekan ama artık Üzeyir Garih yok. Bu kez Garih'le "kardeşten yakın bir beraberlik" yaşayan İshak Alaton'la randevumuz var.Garih'in yarım asırlık ortağı Alaton'la. 2001 yılından beri suskun kalan Alaton, "Suskunluğumu artık bozuyorum" diyor ve birbiri ardına eleştirilerini sıralıyor: * Garih'in ölümü basit bir cinayetti. Ama bu kadar önemli bir insan böyle ölür mü diye kimse inanamadı. Hala inanamıyor..E, ölür. Burası Türkiye * Türkiye'ye yabancı sermaye gelmez. Bu yalanları bırakalım. Çünkü Ankara bürokrasisi yabancı sermayeye, özelleştirmeye düşman. * Türkiye ekonomisi çapaçul biçimde borçlanarak sağlıksız büyüyor. Türkiye'nin önündeki en büyük engel Ankara. * AKP iyi yolda, başarılı. Ancak bürokratik yapıyı değiştirmede yetersiz kaldı. Yönetimi aldı ama iktidar olamadı. * Türkiye'nin önümüzdeki üç ayda Avrupa Birliği'ne konsantre olmalı. Bu üç ayda hiç hata yapmamamız gerekiyor. * Zinayı Türk Ceza Kanunu'na alma çabaları büyük bir hata. Bunu niye yaptılar anlamak mümkün değil. *** Türkiye ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz? AKP iktidarı sizce başarılı mı? Türkiye çok iyi bir yolda gidiyor. AKP'nin başarısı yabancıların bile hayret ettikleri bir başarı oldu. Yabancı dostlarım böyle diyor. Tek parti hükümeti mantıklı insicamlı, nereye gitmek istediğini biliyor. Artık kendilerini ispat ettiler. Koalisyon bir felaketti Avrupa Birliği konusunda durum nedir? Avrupa yolu göründü galiba. Yabancıların verdiği intiba bu. Türkiye iyi bir yolda. Tek partili hükümet Türkiye'yi kurtardı. Bundan önceki üçlü hükümet felaket bir olaydı. Bence Türkiye o dönemde ekonomik olarak battı. O batıştan sonra çıktık. Şimdi doğru bir yoldayız. Enflasyon düşüyor. Dolar iki senedir kımıldamadı. Birçok kişiyi mutsuz etse de. Türkiye'nin ekonomik dengeleri yerini buldu. Bunun bir neticesi olarak Avrupa bize daha olumlu bakıyor. Olumsuz bakanlar da var tabii, bu büyük bir davadır. Aralık ayına kadar heyecan verici bir yolumuz var. Avrupa ile müzakere başlarsa sizce ne değişir? Türkiye hazır mı AB'ye? Avrupa'nın yolu prensipte açılırsa Türkiye büyük bir devrim yaşayacak. Aslında hazır değiliz. Katiyetle değiliz. Bizim zihinsel bir devrim yaşamamız lazım. İnsanlar hala devlet ne için var bilmiyor. Devlet vatandaşına hizmet için vardır. Halbuki biz hala vatandaş devlete biat etmek devletin dediklerini gözü kapalı yerine getirmek için var sanıyoruz. Böyle bir ön yargımız var. O ön yargıyı kırmak lazım. Devlet vatandaş için var. Ankara'ya bunu empoze etmeliyiz. Bakanlara, Başbakan'a milletvekillerine çok açık bir mesaj vermeliyiz: Sizin ay sonunda aldığınız maaşı vatandaş olarak ben veriyorum. Siz orada görev vermekle, hizmet etmekle yükümlüsünüz. Yani AB'nin bize katkısı ekonomik yönden çok zihinsel devrimi vatandaşın yaşamasıyla olacak. Bu değişimi bürokrat da yaşamalı. O da anlamalı. Müzakere başlarsa yabancı sermaye açısından beklenen gelişme yaşanır mı? Yabancı sermaye bugün Türkiye'ye gelmez. İstediğimiz kadar çırpınalım, istediğimiz kadar yalan söyleyelim. Yalanların da sonu gelmeli. Ben yabancı sermaye olsam gelmem. Çünkü güven yok. Ankara'nın sistemi güven veren bir sistem değil. Ankara'nın bürokratı güven vermiyor. Ankara'nın bürokratı yabancı sermayeyi istemiyor düşman. Özelleştirmeyi istemiyor, özelleştirmeyi çelmeliyor. Ankara'nın bürokrasisi Türkiye'nin gelişmesinin önündeki en büyük engel. O bürokrasiyi değiştirmek lazım. O bürokrasinin zihniyetinin değişmesi lazım. Yoksa Türkiye bu sistemle böyle çapaçul bir biçimde borçlanarak, borcu büyüyerek, sahte bir gelişmeyle dengeleri tutturmaya devam edecek. Türk ekonomisi rekor büyümeler yaşıyor. Bu büyüme sağlıklı değil mi sizce? Dengelerden çok endişem yok ama Türkiye'nin bu kadar borçla devam etmesi artık mümkün değil. Ekonomide iyi şeyler var ama sağlam bir zeminde değil. Çünkü devamlı bir borçlanma var. O borçlanma sahte iyileşme gösteriyor. Oysa sağlıklı bir büyüme borçlanarak değil üreterek mümkün. Üretmenin önünde de çok önemli bir engel var. Bürokrasi. Bürokrasi Türkiye'nin özel sektörünün gelişmesine destek değil köstekdir. Ankara sistemi sadece bürokratlardan oluşmuyor. AKP çok başarılı diyorsunuz ama onlar da sisteme uyum sağlamadı mı sizce? AKP yönetime geldi ama iktidar olamadı. Çünkü bürokrat ona taş koyuyor. Partinin içinde sağlıklı akıllı insanlar var ama onların bürokratları çalıştırabilmesi lazım. Bu nedense olmuyor. O kudreti, enerjiyi, otoriteyi gösteremiyorlar. Bürokrat imza atmaktan kaçınıyor. Başıma birşey gelir diye korkuyor. Yaşananları düşününce haksız sayabilir miyiz onları? Haksız değiller ama Türkiye'de ot gibi durduğu yerde duracak değil ki. Bürokratın sorumluluk yüklenmesi lazım. Bir zamanlar siyasette etkin çalışmalarınız vardı. Gökkuşağı hareketi ile sosyal demokrat kesimde yeni bir heyecan yaratmıştınız. Bu çalışmalar ne oldu? Niye kesildi? Avrupa Birliği Türkiye için çok önemli. Eylül-aralık arasında üç aylık zamanımız var. Bu sürede tüm enerjimizi buna vermeliyiz. Törpüleyecek hareketler, hatalar yapmamamız gerekiyor. Sonra yurttaş hareketi gibi hareketler ivme kazanır. Avrupa'nın beklentisi bizim o prensipleri özümsemiş olmamız, topluma inandırmış olmamız. Bu da eğitim meselesi, zihinsel devrim meselesi. Zina tartışması bu hatalardan biri olabilir mi? Zina büyük bir hata. En büyük garabetlerden biri. İzahı kabil olmayan bir hata. Türk Ceza Kanunu'na sokmaya çalışmak mantığın alabileceği birsşey değil. Neden yapıyorlar bunu hala anlamış değilim. Röportaj: Jale Özgentürk Kaynak: Referans Gazetesi