İş arkadaşları sır ölümleri anlattı
Abone olÜç Aselsan mühendisinin sır ölümüyle ilgili iş arkadaşları konuştu. Buna göre ölümler cinayet değil intihar.
Aselsan'da çalışan üç mühendis intihar süsü verilmiş
cinayet kurbanı mı? Kritik görevlerde çalıştığı için kayıtlara
intihar diye geçen üç mühendisin ölümü için savcılığın yürüttüğü
soruşturmada ilginç gelişmeler yaşandı.
Hüseyin Başbilen'in aracında yabancı parmak izlerine rastlandığı belirtilen bilirkişi raporunda, Başbilen’in çantasının da sonradan arabaya konduğu belirtilmesi gözleri bir kez daha üç mühendisin ölümüne çevirdi.
İşte bu gelişmeler sonrası Vatan yazarı Murat Çelik, mühendislerin iş arkadaşlarıyla konuştu. Cinayet mi intihar mı sorusunun cevabını arayan Çelik, yakın tanıkların ifadelerini taşıdı. Yazarın mühendis ölümleriyle ilgili çarpıcı yazısı her ayrıntısı önemli olduğu için virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz:
"Hüseyin Başbilen, Aselsan‘da mühendis olarak çalışıyordu. 7
Ağustos 2006‘da, Ankara’da, otomobilinde ölü bulundu. Bilekleri ve
boğazı kesilmişti. Olay, intihar olarak geçti kayıtlara.
Aynı 17 Ocak 2007‘de başında tek kurşunla bulunan Halim Ünsem Ünal
ve hemen dokuz gün sonra, 26 Ocak 2007‘de yedinci kattan düşerek
ölen Evrim Yançeken‘in dosyaları gibi. İki yıl önce kapanan
dosyalar şimdi yeniden açıldı. Hüseyin Başbilen’in ölümünü
inceleyen bilirkişinin, ‘cinayet’i işaret etmesi de ölümleri tekrar
gündeme taşıdı.
Yeni evlenmişti
Adli soruşturma süredursun, ben o dönemin bir tanığını buldum.
Hüseyin Başbilen’in yakın bir arkadaşı, bakın o günlere dair neler
anlattı: “Hüseyin, ölümünden birkaç ay önce evlenmişti. Eşi
psikologdu. Kadın, İstanbul’da işini bırakıp Ankara’ya gelmişti ama
Hüseyin’in ailesi evlenmelerine karşı çıkmıştı çünkü yanılmıyorsam,
yedi ya da sekiz kardeşlerdi ve aileye Hüseyin bakıyordu. Bu
nedenle aile evlenmelerini istememişti. Eşi de o kadar kalabalık
bir aileyle birlikte yaşamayı kabul etmemişti. Yeni evliydi ama
hayata küsmüş bir şekilde gelip gidiyordu işe ölümünden önceki son
zamanlarda. Normalde çok neşeli biriydi. Evlendikten sonra ise
sürekli başı önde, dalgın ve bitkin haldeydi. Geçmiş gün...
Hatırladığım kadarıyla, psikolog olmasına rağmen anlatmamış eşine
yaşadığı bunalımı ama eşinin, ‘Hüseyin’in intihar etmesinden endişe
ediyorum’ dediği konuşuluyordu bölümde.”
Kozmik bir görevde değildi
O dönemki mesai arkadaşlarından biri devam ediyor anlatmaya...
“Hüseyin öyle kozmik bir görevde değildi. Tüfeklere gece görüş
monte hamili (gece görü dürbününün takılacağı aparat) tasarlıyordu.
Leopard tank projesinde de yine mekanik bir parçanın tasarımını
yapıyordu. Ar-Ge departmanına bağlı Gece Görüş Ürünleri Tasarım
Müdürlüğü’nde, Mekanik Tasarım bölümünde çalışıyordu. Ne bileyim,
mesela kritik yazılımların yapıldığı bir bölümde olsaydı, belki o
zaman komplo teorileri makul karşılanabilirdi. Ayrıca, ardında
bıraktığı intihar mektubu ofisteki bilgisayarında bulundu.
Aselsan’ın Akyurt’taki binasına girmek, o bilgisayara dışarıdan bir
dosya eklemek neredeyse imkansızdır. Dolayısıyla, o dönemi yaşayan
bizler, rahmetlinin intihar ettiğinden, neredeyse yüzde 100
eminiz.”
Tek arkadaşı, komşusuydu
‘Aselsan ölümleri’nin ikincisi 17 Ocak 2007‘de başından tek
kurşunla vurulmuş bulunan Halim Ünsem Ünal. Ünal, Aselsan’da sadece
altı ay çalıştıktan sonra 31 Aralık 2000 tarihinde kurumdan
ayrılmış. Yani ölümünden yedi yıl önce. Dolayısıyla Aselsan
çevrelerinde, diğer iki ölümden farklı ve uzak bir yere koyuluyor
bu olay.
Evrim Yançeken‘e gelince...
Yançeken’i anlatacak bir arkadaşına ulaşamadım doğrusu. Çünkü onu
yakın tanıyan tek bir arkadaşı dahi yokmuş. En azından
Ankara’da...
Aselsan çevrelerinde Evrim Yançeken hakkında konuşulanlar
şunlar:
Evrim ODTÜ’yü kazanınca, ailesi “Çocuğumuz yurtlarda perişan
olmasın” deyip İzmir’den Ankara’ya taşınmış... Batıkent tarafında
bir ev almışlar.
Okul bitip Aselsan’da mühendis olarak işe başladıktan sonra,
çevresindeki herkesin gözlemi, Evrim Yançeken’in asosyal bir yapısı
olduğu yönünde... Neredeyse hiç arkadaşı yokmuş.
Tek arkadaşının, yaşadığı apartmandaki komşularından bir lise
öğrencisi olduğunu bilirmiş ofisindekiler. O öğrenci ile bilgisayar
oyunu oynamaktan başka hiçbir sosyal aktivitesi yokmuş.
Bir süre sonra Ankara’da yaşamaktan çok sıkıldığını, İzmir’i çok
özlediğini ve memleketine dönmek istediğini söylemeye başlamış.
Ancak ailesi, “İyi bir işin var. Bırakılıp gidilir mi? Ayrıca biz
senin için kurulu düzenimizi bozduk, evimizi sattık gelip Ankara’da
ev aldık” deyip karşı çıkmış İzmir’e dönme talebine.
Bu arada, yüksek lisans tezi ile ilgili ciddi sorunlar da,
sıkıntılı ruh halinin tuzu biberi olmuş.
Zaten hep içine kapanık bir yapısı olan Evrim Yançeken’in,
ölümünden önceki dönemde ağır bir bunalımda olduğu dışarıdan
gözlenebiliyormuş.
Evrim hangi birimdeydi?
Çevresindekilerin intihar ettiğine inandığı Evrim Yançeken de,
Hüseyin Başbilen gibi ‘kritik’ bir bölümünde görevli değilmiş
Aselsan’ın.
O zamanki adıyla MST Grubu, yani Mikrodalga ve Sistem Teknolojileri
departmanında görevliymi∫. Bu birimin yaptığı çalışmalar arasında
da, radar sistemleri ile füze rampalarının yazılım ve donanımına
ilişkin projeler varmış.
Savunma sanayii, özellikle de Aselsan çevrelerinde konuşulanlar
böyle.
Ancak her şeye rağmen ben, bu üç ölümün de tekrar ve hiçbir detay
göz ardı edilmeden soruşturulmasının çok isabetli olacağını
düşünenlerdenim.
Malum bizim meslek ‘şüphecilik’ temeli üzerine kurulu..."