İran'a karşı yumuşak diplomasi
Abone olABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley'in davetlisi olarak ABD'de bulunan MGK Sekreteri Yiğit Alpogan, İran'a karşı izlenecek diplomasiyi tavsiye etti.
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan,
Türk-Amerikan ilişkilerinin 2004'ün sonundan itibaren ''dalgalı
ortamdan'' geçtiğini ve bazı mihrakların ''kriz havası'' yaratmak
istediğini ancak 2005 yılı Haziran ayından itibaren ilişkilerde
''yukarıya dönmüş bir çizginin'' söz konusu olduğunu söyledi. ABD
Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley'in davetlisi olarak ABD'de
bulunan Alpogan, Washington'daki Türk gazetecilere temaslarıyla
ilgili bilgi verdi. Alpogan, ''2004 yılı sonundan itibaren
Türk-Amerikan ilişkileri dalgalı ortamdan geçti. Bize göre bir
bardak suda fırtınaydı. Bazı mihraklar, 'ilişkilerde kriz var'
havası yaratmak istemiş olabilir'' derken, ''2005 yılı Haziran
ayından beri ilişkilerde yukarıya dönmüş bir çizgi var. İki ülke
arasındaki diyalog kanallarının açık olmasının önemi anlaşıldı. İki
taraf birbirini daha iyi anladıkça, ilişkiler daha yönetilebilir
olur'' görüşünü dile getirdi. ABD'nin Türkiye'de bir ''imaj
sorunu'' bulunduğunu belirten MGK Genel Sekreteri Alpogan, ABD
Başkanı George W. Bush'un ''terörizmin her türüne karşıyız''
sözlerinin ''duyulduğunu'', ancak Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın
terör listesinde yer alan PKK'nın Kuzey Irak'taki varlığının ABD
tarafından ''seyredildiğini'' kaydetti. Alpogan, ''Siz bunu
seyrettikçe, Türk kamuoyu nezdinde inandırıcı olamıyorsunuz'' dedi.
Alpogan, ABD'nin PKK'ya karşı somut bir adım atmasının, ilişkilerin
geleceği açısından ''kuvvetli bir cephane'' olacağını da söyledi.
-IRAK, KERKÜK- Irak'ın bölünme olasılığına ilişkin bir soru üzerine
Alpogan, ''Biz MGK olarak Irak'a parsiyel bir şekilde
yaklaşmıyoruz. Irak bir bütündür, ABD de aynı görüşte. Gerisi
fantezi olur. Çok tehlikeli bir şey, Pandora'nın kutusu gibi...''
dedi. Alpogan, her fırsatta Kerkük konusundaki hassasiyetin ifade
edildiğini ve ''Kerkük giderse Irak da gider'' mesajının
verildiğini kaydetti. Kerkük'e ilişkin referandum yapılacaksa bunun
bütün Irak halkını kapsaması gerektiğini belirten Alpogan, ''çünkü
Kerkük, Irak'ın zenginliğinin temelidir. O petrol tüm Irak'ındır''
dedi. -SURİYE-İRAN- ABD'nin Suriye konusunda yaklaşımının baskıdan
yana olduğunu belirten Alpogan, ''Biz Türkiye olarak bölgede nasıl
katkıda bulunabileceğimize bakıyoruz'' dedi. Alpogan, ''Suriye'yi
ikaz etmek, komşu ülke olarak görevimiz olabilir. Ama ABD elbette
izolasyon yoluna gidebilir. Diyalog kanallarını açık tutmak bizim
açımızdan önemli'' diye konuştu. İran konusunda da baskıcı
yaklaşımın sakıncalı olabileceğine işaret eden Alpogan, ''İran
halkını, milli bir dava etrafında toplanıyor gibi bir hissiyata
sevk etmemek gerek'' dedi ve ''yumuşak diplomasi'' tavsiye etti.
İran'ın barışçı amaçlarla nükleer enerji arayışına Türkiye'nin
karşı olmadığını ancak nükleer silah kapasitesi edinme ihtimalinin
herkes gibi Türkiye'yi de rahatsız ettiğini belirten Alpogan, bu
konunun BM Güvenlik Konseyi'ne gelmesi durumunda Türkiye'nin
tutumunun sorulması üzerine, ''Daha o aşamaya gelmedik. Her aşamada
kuyumcu hassasiyeti lazım'' dedi. İran'ın nükleer silah kapasitesi
elde etmesinin Türkiye'yi de bu yöne sevk edebileceği yönündeki
bazı yorumlara ilişkin bir soru üzerine Alpogan, ''Hayır, böyle bir
şey yok. Zaten burada da konu olmadı'' dedi. -KIBRIS, FİLİSTİN
SEÇİMLERİ, ERMENİ TASARILARI- Türkiye'nin Kıbrıs'taki eylem planı
konusunda Amerikalı yetkililere bilgi verdiğini anlatan Alpogan,
ABD'den bu yönde destek istediğini ve yararlı görüşmelerde
bulunduğunu kaydetti. Alpogan, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean
McCormack'in bu plana destek veren açıklamasını hatırlattı ve
''ABD'den gelen bu destek açıklaması, bizim için memnuniyet
verici'' dedi. Filistin seçimlerinde Hamas'ın kazandığı başarıya
ilişkin bir soru üzerine Alpogan, bu konunun ABD'deki temaslarında
ele alındığını ve ''herhangi bir tutum almaya sevk etmeyen bir
durum tespiti'' yapıldığını kaydetti. Alpogan, temaslarında ABD
Kongresi'nde bekleyen sözde Ermeni soykırımını tanımaya yönelik
tasarıları da gündeme getirdiğini ve bunların kabulü halinde
ilişkilerin zarar göreceğini, böyle bir durumu Türk kamuoyuna izah
etmenin mümkün olamayacağını anlattığını söyledi.