İran Ziyaretinden Kimler Rahatsız?

Mazhar Bağlı'nın yeni yazısı ' İran Ziyaretinden Kimler Rahatsız?'.

Mazhar Bağlı mazharb@internethaber.com

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 7 Nisan’da İran’a günübirlik gerçekleştirdiği gezi, İran’ın dünya ile entegre olmaya başladığı bir süreçte gerçekleşti. Nükleer faaliyetleri nedeni ile birleşmiş milletlerin uyguladığı geniş kapsamlı bir ambargo var. Uzun bir süredir de devam etmektedir. Ancak daha fazla devam ettirilmesini aslında bizzat batı istememektedir. Özellikle İran’ın sahip olduğu
yer altı kaynaklarının zenginliği bu işi hayli zorlaştırmaktadır. İran bu zenginlikleri resmi yollardan satamadığı için ekonomisi çok büyük bir dar boğaza girmiş bulunmaktadır. Doğaldır ki gayri resmi yollardan “kaçak” bir şekilde bu zenginliklerin satışı devam etmektedir.

Bu durum doğal olarak dünya zenginliklerini kendi doğal malı gibi gören kimi uluslararası çevrelerin hem hesabına geliyor hem de hesap etmedikleri gelişmelerin doğmasına neden olmaktadır.İran ile müzakerelerin anlaşmayla sonlanması sadece İran’ın taahhütlerine uymayı kabul etmesinden dolayı değildir. Aynı zamanda İran’ın ticari faaliyetlerini kontrol altına alma hedefi de vardır. Hatta İran’da meydana gelebilecek olan muhtemel değişimin belirleyici aktörü olma amacının olduğu bile söylenebilir.Malum coğrafya hızla değişmektedir. Bu değişimlerin nasıl esasında sonuçlar doğuracağını tahmin etmek sanılandan kolay değildir.Batı, İran’ın ticari faaliyetlerinin işleyişinin içinde olmak istiyor, Amerika muhtemel değişimlerin yönünü belirleyecek meşru bir konuma oturmak istiyor. Pek çok aktör bu coğrafya yeniden şekillenirken kendi geleceği için bir çaba içine girmiş bulunmaktadır.

Esasında bu coğrafyadaki hareketlenmelerle en çok ilgilenmesi ve bu havzanın sosyolojisi ve diplomasisini yakından takip etmesi gereken Türkiye’dir.Bu alanda kendine özgü müstakil politikalar yürütebilmesinin bir bedeli vardır. Bunu ödemeyi göze aldığı anda belirleyici bir aktör olur. Aksi halde burada bir varlık gösteremez. Var olmanın ilk şartı büyümektir. Büyümenin yolu ilişki geliştirmekten ve ticaretten geçer.

İran’ın dünya sistemine yeniden entegre olmaya başladığı bir dönemde gerçekleşen bu gezi tarihi öneme sahiptir.Hem İran’da hem de bizim ülkede yerli işbirlikçiler Türkiye’nin bu sürece dahil olmasından son derece rahatsız oldular.İran bizim komşumuz, aynı coğrafyada yollarımız kesişmektedir. Bir sorunumuz varsa bunu konuşabiliriz ve konuşmalıyız. Elbette her zaman işin içinde derin ve gizli (takiyeli) bir “acem siyasetinin” olduğu biliniyor. Ama bu durum bizim burayla ilişkilerimizi tarihsel bir öç üzerine bina etmemizi gerektirmiyor.Hatta aksine mademki bu işbirlikçiler bundan rahatsızlar, Sultan II: Abdülhamit’in söylediği rivayet edildiği gibi o zaman ilişkilerimizi daha da ileri bir düzeye taşımalıyız. Gülenciler, Halk Partisi, Hüseyin Aygün ve PKK bu ilişkiden rahatsız olduğuna göre…

Bu ziyaretin yapılmaması için akla hayale gelmedik hokkabazlıklar yaptılar ama reis-i cumhurumuz, Türkiye’nin ve milletin menfaati neyi gerektiriyorsa onu yapma konusunda son derece kararlıdır. Bunu şimdiye kadar anlamamış olmaları
onların sorunudur.