Irak'ta Şii-Sünni çatışmasına doğru
Abone olIrak'a giden Cengiz Çandar gözlemlerini anlatırken Irak'ın geleceği hakkında yaptığı yorumlar hayli karamsar..
Irak'ta Şiilerin gecikmeli imzaladığı ve itirazlarla dolu Irak
geçici anayasası ülkede tansiyonu yükseltti. Ülkede Şiilerin,
Sünnilerin ve Kürtlerin hesapları farklı olunca gerilim had safhaya
çıktı. Dünden Bugüne yazarı Cengiz Çanrdar da Irak'a giderek
gözlemlerini aktarıyor. Çandar durumun önceki aylaar göre daha
kritik bir safhaya geldiğini belirtiyor.
Önemli olan, Irak'ta "Şii-Kürt dengesi"nin de, "Sünni-Şii
dengesi"nin de kurulabilmesinin pek güç oldugu ve kriz aşılsa bile,
ilerleyen dönemde de Irak'ın krizlere gebe olduğunun açıkça ortaya
çıkmış olması.
Daha birkaç gün önce, "geçici anayasa" üzerinde mutabakat sağlanmış
olmasına rağmen, tam imza töreni sırasında böyle bir gelişmenin
patlak vermesinin gerekçesi, aralarında "dinciler'in ağır bastığı
Şii şahsiyetlerin iki noktada ileri sürdükleri itirazlar. Bunlar
şöyle:
1. Önümüzdeki yıl kabul edilmesi tasarlanan "nihai anayasanın" halk
oyuna sunulması ve "toplam üç vilayetin üçte ikisinin hayır oyu
vermesi halinde anayasanın revize edilmesi"nin ilke olarak kabul
edilmiş olması.
Şiilerin itirazı, "Kürdistan federal bölgesi" olarak kabul edilen
Süleymaniye, Erbil ve Dohuk illerinin böyle davranabileceği, bunun
da Kürtlere Irak üzerinde "veto yetkisi" tanımak anlamına geleceği
savına dayanıyor.
Oysa, Kürtler, bunu "herhangi üç vilayet" olarak anlaşılması
gerektiğini, "üç Kürt ili"nden gayri El Anbar, Selahaddin (Tikrit'i
içeren) Musul (resmi adıyla Ninova) illerinde oluşan üç Sünni
vilayetinin bulunduğuna dikkat çekiyorlar.
Aslında söz konusu madde, Şii çoğunluga karşı Sünni ve Kürt
dengesini kurabilmek için konulmuş. Şiilerin bu tavırla, "Irak'ta
Şii hâkimiyeti" kurmak istediklerine dair kuşkular beslenmiş
oluyor.
2. Şiiler, ayrıca, bir Şii, bir Sünni, bir Kürt'ten oluşması
ilkesine dayanan 'Cumhurbaşkanlığı Konseyi'nin 5 kişi olmasını,
bunun 3'ünün Şii ve ayrıca başbakanın da mutlaka Şii olması
gerektiğini vurguluyorlar. Bu da, Şiilerin "Irak'a hâkim olma"
amacını yansıtıyor.
Şiilerin, "geçici anayasa"nın imzasını geciktirme gerekçelerinden
biri de, geçen hafta Kerbela ve Kazimiye'de (Bağdat), Şiilere
yönelik kanlı terörist saldırılardan sonra "şartların değiştiğini"
ileri sürmeleri. Mesut Barzani buna şiddetli tepki göstermiş ve
"Kurban ayının ilk günü Erbil'de aynı tipte bize yönelik saldırılar
üzerine biz de aynı şekilde bir itiraz getirsek, kabul eder
miydiniz" diye sormuş.
Üzerinde adeta "konsansüs" bulunan bir değerlendirme de, Şiilerin
son dakikadaki bu "su koyması"nın, İran'ın Amerika'ya karşı bir
"hamlesi" olduğuna ilişkin. Bu değerlendirmeyi yapanlar, -ki,
çoğunlukla Kürtler- İran'ın, Irak'ta Amerika'ya "başarı zevki"
tattırmamak istedikleri üzerinde duruyorlar.
Bu arada, Şiilerin silahlanmaya başladığı ve "Bedr tugayları"nın
yeniden oluşturulduğu, ayrıca Muktada Sadr'ın da -ki, iplerinin
tümüyle İran'ın elinde olduğu kanısı yaygın- silahlı birimleri
örgütlediği uzerinde duruluyor.
Bu gelişmeleri dikkatle izleyen Sünni Arap aşiretlerinde de,
Şiilere karşı silahlı örgütlenmeye gidildiği ve bir "Sünni-Şii iç
savaşının tohumlarının yeşermeye başladığı" anlatılıyor.
Eğer, bu "kriz" aşılabilse, aslında "geçici anayasa" Türkiye'nin
"en işine gelebilecek" bir şablonu yürürlüğe koymuş olacak. Çünkü,
"geçici anayasa"da Bağdat ve Kerkük'ün hiçbir "federal bölgede yer
almayacakları", yani "Brüksel modeli"ni hatırlatan bir "özel
statü"ye sahip olmaları kabul edilmiş durumda. Yani, "nihai
anayasa"da bile, Kerkük'ün "Kürdistan'a dahil edilmeyeceği"ni
Kürtler kabullenmis vaziyetteler.
Ancak, simdi gelinen nokta, "geçici anayasa"nın övülen tüm
"uzlaşmacı-demokratik özellikleri" bir yana, Kabul edilip
edilmeyeceğinin belli olmaması. Dahası, kabul edilse, yani "kriz"
aşılsa bile, Irak'ın geleceğini bir "tarihi mayın tarlası"nı
andırması.
Burası, Erbil-Kerbela-Bağdat saldırılarının ardından, iki ay
öncesiyle kıyasladığımda, hayli "asabi" bir ülke halini almış.
Musul-Erbil, Süleymaniye-Kerkük arasındaki kontrol noktaları
bolluğuna ve gerilime daha önce hiç rastlamamıştım.
Irak gözlemlerime devam edeceğim...