Irak'ta cevap bekleyen sorular
Abone olUm Kasr düştü mü? İnfaz Odalarının esrarı, Kuveyt'te yaşanan olaylar. İşte cevap bekleyen sorular..
Saddam Hüseyin rejiminin kısa sürede devrilmesiyle sonuçlanan
Irak savaşının en önemli özelliklerinden birisi, yaşananların büyük
bir hızla basın tarafından aktarılmasıydı. Bir süre sonra bazı
haberlerin göründüğü gibi olmadığı ortaya çıkarken, diğer bazı
haberler üzerindeki belirsizlik ise henüz açıklığa kavuşmuş değil.
Bunlar savaşın olağan sis perdesi yüzünden miydi, propaganda
savaşının etkileri mi, yoksa yapılan hataların sonucu muydu? Mesela
Irak, Kuveyt'e Scud füzeleriyle saldırdı mı, liman kenti Umm Kasr
koalisyon güçlerinin eline geçmediği halde, kent niye düşürüldü?
Koalisyon güçleri yetkilileri, o günden bugüne bağımsız kaynaklar
tarafından henüz onaylanmamasına rağmen, ''Basra'da halk isyanı
yaşandığını'' niye açıkladılar? İHA muhabirinin derlediği bilgilere
göre, hala cevap bekleyen sorular şunlar: SCUD FÜZELERİ Savaşın
başladığı 20 Mart'ta, Amerikan ve İngiliz ordu sözcüleri, Kuveyt'i
hedef alan Scud füzeleri ateşlendiğini açıkladı. Bu önemli bir
gelişmeydi, çünkü Birleşmiş Milletler kararları uyarınca, Irak'ın
Scud ya da benzer menzil uzunluğu olan füzelere sahip olması
yasaklanmıştı. Bundan üç gün sonra Amerikalı General Stanley
McChrystal, o ana kadar hiçbir Scud füzesi ateşlenmediğini
açıkladı. UMM KASR'IN DÜŞÜŞÜ Savaşın ilk günlerinde birkaç kez
Irak'ın güneyindeki liman kenti Umm Kasr'ın düştüğü açıklandı. Bu
açıklamaların ilki savaşın birinci günü, 20 Mart'ta geldi. 21
Mart'ta ise İngiltere Genelkurmay Başkanı Amiral Michael Boyce ve
ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld kentin koalisyon güçlerinin
eline geçtiğini bildirdi. Ancak 22 ve 23 Mart günlerinde bölgedeki
gazetecilerden gelen haberler, Umm Kasr'da yoğun çatışmalar
yaşandığını gösteriyordu. BASRA İSYANI 25 Mart gecesi, İngiliz
istihbarat yetkilileri, Basra kentinde bir halk ayaklanması
başladığını açıkladı. İngiliz birliklerinin Katar'daki Merkez
Komutanı Tümgeneral Peter Wall bu haberi doğruladı ancak, bunun
başlangıç aşamasında bulunduğunu ve İngiliz birliklerinin isyanın
büyümesini önleyeceklerini belirtti. Koalisyon yetkilileri,
Basra'daki isyanı bastırmak isteyen Irak askerlerinin, kendi
halkına havan topu ateşi açtığını söyledi. Basra'nın hemen
dışındaki İngiliz askerleriyle birlikte olan İngiliz gazeteci
Richard Gaisford, İngiliz birliklerinin isyanı desteklemek için
Irak ordusunun havan topu mevzilerine bombardıman başlattığını
bildirdi. 25 Mart günü Arap televizyon kanalları, Basra'da bir
isyan belirtisi görülmediğini ve kentte durumun sakin olduğunu
duyurdu. Iraklı yetkililer isyan haberlerini yalanlayarak, bu
haberlerin ''hayal ürünü'' olduğunu söyledi. 26 Mart'ta İngiliz
birliklerinin komutanı Tümgeneral Peter Wall, bu isyanın, ''görmeyi
bekledikleri işaret'' olduğunu söyledi. Wall bu aşamada fazla
iyimser olmamak gerektiğini, isyanın boyutunu ve başlangıç sebebini
bilmediklerini kaydetti. O günden bugüne Basra'da bir isyan
yaşandığı, bağımsız kaynaklar tarafından henüz onaylanmadı. TANK
KONVOYU 26 Mart gecesi gelen haberlerde, 120 tanktan oluşan bir
Irak konvoyunun, Basra'dan güneye doğru harekete geçtiği
bildirildi. İngiliz 40. Komando Birliği'nden Binbaşı Mick Green,
Mirror gazetesine verdiği demeçte, ''Bu konvoyun neden şimdi
harekete geçtiğini bilmiyoruz. Amaçları ve hedefleri belirsiz.
Ancak saldırı pozisyonu aldıkları ve teslim olmayı reddettikleri
için saldırıya geçtik'' dedi. Ertesi gün de gazetelerde ve haber
bültenlerinde, bu bölgede yoğun çatışmalar yaşandığı bildirildi. 27
Mart günü bir İngiliz ordu yetkilisi, çatışmayı ''14-0'' diye
niteledi. Bu sözlerden, Irak tanklarının sayısının başlangıçta
belirtildiği gibi 120 değil sadece 14 olduğu sonucu çıkarıldı.
Yetkili, ilk gelen haberlerin, savaşın belirsizliği ve hatalı bir
radar raporunun sonucu olduğunu söyledi. PAZAR YERİNDE PATLAMA 26
Mart günü Bağdat'ın Şaab Mahallesi'ndeki bir pazar yerinde meydana
gelen patlamada en az 14 sivil hayatını kaybetti. Pazar yerine
giden BBC muhabiri Andrew Gilligan, gönderdiği haberde, ''Görünüşe
göre iki füze kalabalık pazar yerine düşmüş. Bu noktaya en yakın
askeri tesis çeyrek mil uzaklıkta'' demişti. Patlamanın sebebi hala
kesin olarak bilinmiyor. Iraklı yetkililer, koalisyon güçlerinin
sivilleri hedef aldığını savunurken, Amerikalı yetkililer ise
yaptıkları ilk açıklamalarda, 26 Mart günü savaş uçaklarının
Bağdat'ın merkezinde 9 Irak füzesini ve füze rampasını hedef
aldığını belirttiler. Ordu yetkilileri, Iraklıların sivillere ait
evlerin sadece 100 metre uzağına füzeler yerleştirdiklerini iddia
etti. İlerleyen saatlerde ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, ısrarla,
Bağdat'taki pazar yerini hedef almadıklarını söyledi. Amerikalı
Tümgeneral Stanley McChrystal, patlamalara, hedefini şaşıran bir
Amerikan füzesinin mi sebep olduğunu bilmediğini, patlamaya belki
de Irak uçaksavar mermilerinin sebep olduğunu söyledi. Katar'daki
Merkez Komutanlığı'nın bir sözcüsü, yapılan ilk incelemelerde,
pazar yerindeki patlamaya koalisyon güçlerinin sebep olduğu yolunda
bir bulguya rastlanmadığını açikladı. Sözcü, ''Bunun sebebi büyük
ihtimalle Irak uçaksavar ateşidir'' dedi. Ancak BBC muhabiri Andrew
Gilligan, bu açıklamanın çok doğru olamayacağını, çünkü son dört
gündür tek bir uçaksavar ateşi bile duyulmadığını bildirdi. İKİNCİ
PAZAR YERİ SALDIRISI Bağdat'ın Şula Mahallesi'nde bir pazar
yerindeki patlamada 50'den fazla sivil öldü. Katar'daki Merkez
Komutanlığı yetkilileri, patlamanın muhtemel sebebinin Irak ateşi
olduğunu açıkladı. New York Times gazetesi, iki pazar yerinde
meydana gelen patlamaların oluşturduğu çukurların küçük olduğunu ve
Amerikan birlikleri tarafından kullanılan füzelerden çok, küçük
bombalar ya da havan topuyla oluşmuş olabileceğini yazdı. İngiliz
Independent gazetesi ise 2 Nisan günü, Bağdat'taki muhabiri Robert
Fisk'in, üzerinde bombanın seri numarası bulunan 30 santimetre
uzunluğunda bir şarapnel parçası bulduğunu duyurdu. Gazete bu seri
numarasının, patlamaya, Teksas'daki Raytheon şirketi tarafından
üretilen ve Amerikan Deniz Kuvvetleri'ne satılan bir füzenin sebep
olduğunu gösterdiğini savundu. Aynı gün İngiltere Dışişleri Bakanı
Jack Straw, Bağdat'ın Şaab Mahallesi'ndeki patlamaya koalisyon
güçlerinin değil, Irak askerlerinin sebep olduğunu söyledi. Ertesi
gün, 3 Nisan'da İngiltere Savunma Bakanı Geoff Hoon, Iraklılar
tarafından gösterilen deliller dışında pazar yerlerinin
bombalanmasına koalisyon güçlerinin sebep olduğunu gösteren bir
delil bulunmadığını savundu. Hoon, pazar yerlerinin, kendi
sorumluluklarını gizlemek amacıyla Iraklılar tarafından
temizlendiğini bildiren batılı haber kaynakları olduğunu öne sürdü.
Koalisyon güçleri iki olayla ilgili soruşturmanın da hala sürdüğünü
belirtiyor. YARGISIZ İNFAZ İDDİALARI İngiltere Başbakanı Tony
Blair, 27 Mart günü Camp David'de ABD Başkanı George Bush'la
birlikte düzenlediği basın toplantısında, Irak'ın iki İngiliz
askerini öldürdükten sonra cesetlerin görüntülerinin Arap
televizyon kanallarında gösterildiğini söyledi. ''Eğer Saddam
Hüseyin rejiminin ahlaksızlığı için delil arayan varsa, bu
gaddarlık bunun en iyi ispatıdır'' diyen Blair, ''Bu, tüm savaş
kurallarını ihlal eden bir diğer örnektir'' diye sürdürdü
sözlerini. Blair'in bu suçlamasına cevap, Irak Enformasyon Bakanı
Muhammed Said Sahaf'tan geldi. Sahaf, Blair'in İngiliz askerleri
konusunda tüm kamuoyuna yalan söylediğini belirtti ve ''Biz kimseyi
infaz etmedik'' dedi. Daha sonra Tony Blair'in bir sözcüsü,
ellerinde bu İngiliz askerlerin infaz edildiklerini gösteren kesin
bir delil bulunmadığını açıkladı. KİMYASAL SİLAHLAR 27 Mart günü
ABD Başkanı George Bush, Amerikan birliklerinin, Kuzey Irak'ta
Ensar ül-İslam örgütüne ait bir kampı imha ettiklerini açıkladı.
Washington yönetiminin Irak ve Usame bin Ladin'e bağlı El Kaide
örgütü arasında bağlantı olduğu iddiası, temel olarak Bağdat
rejiminin Ensar ül-İslam örgütüyle ilişkisine dayanıyordu.
Amerikalı yetkililer, Londra'da bulunan risin zehirinin kaynağının
bu kamp olduğunu öne sürerken, İngiliz yetkililer bu iddiayı
doğrulamıyorlardı. 30 Mart'ta ABD Genelkurmay Başkanı Richard
Myers, Ensar ül-İslam ve El Kaide örgütlerinin zehir ürettikleri bu
kampa saldırdıklarını ve ardından kampa girdiklerini söyledi,
''Londra'da bulunan risin, büyük ihtimalle bu kampta
üretildi''dedi. 31 Mart günü yayımlanan iki İngiliz gazetesi Mirror
ve Sun, Ensar ül-İslam kampından elde edilen bilgilerin, Irak'ın
toplu imha silahları olduğunu gösterdiğini yazdı. Sun, bunun savaş
için yeterli sebep olduğunu savundu. Katar'daki Merkez Komutanlığı
sözcüsü Tuğgeneral Vincent Brooks ise 1 Nisan günü yaptığı
açıklamada, koalisyon güçlerinin Irak'ta yasaklanmış hiçbir silah
bulamadıklarını belirtti. ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ise,
Irak'ın toplu imha silahlarının Bağdat ve Tıkrit kentleri
çevresinde bulunacağını iddia etti. IRAKLI GENERALİN YAKALANMASI 30
Mart günü Basra yakınlarında Irak birlikleriyle çatışmaya giren
İngiliz askerlerinin bir Iraklı generali yakaladıkları açıklandı.
İngiliz Albay Al Lockwood, Iraklı generalden, Basra'daki direnişi
kırmak için yapılan planlarda İngiliz birlikleriyle işbirliği
yapmasının istendiğini söyledi. Katar merkezli El Cezire
televizyonu, Iraklı Korgeneral Velid Hamid Tevfik'le bir röportaj
yayınladı. Tevfik, Iraklı bir generalin İngilizler tarafından esir
alındığı iddialarını reddetti. İngiltere Savunma Bakanlığı, bir
Iraklı generalin esir alındığı yolunda daha önce yapılan açıklamayı
değiştirerek, bir subayın generalle karıştırıldığını bildirdi.
KONTROL NOKTALARINDAKİ ÖLÜMLER 31 Mart gününün ilerleyen
saatlerinde Amerikan askerleri, bir kontrol noktasında ''dur''
ihtarına uymayan bir minibüse ateş açtı. Amerikalı yetkililer,
olayda 7 kadın ve çocuğun öldüğünü açıkladı. Yetkililer, minibüs
sürücüsünün havaya ve aracın motoruna açılan uyarı ateşine rağmen
durmadığını ve askerlerin son çare olarak aracın içine ateş
açtıklarını söyledi. Amerikan askerlerinin bir başka kontrol
noktasına düzenlenen intihar saldırısında 4 askerin ölmesinin
ardından ''diken üstünde'' oldukları bildirildi. Pentagon,
saldırıda tüm kuralların uygulandığını, askerlerin doğru hareket
ettiklerini açıkladı. Ancak olaya şahit olan Washington Post
gazetesi muhabiri William Branigin'in bildirdikleri ise askeri
yetkililerden farklıydı. Branigin, olayda 10 kişinin öldüğünü ve
hiçbir uyarı atışı yapılmadığını söyledi. Branigin, kontrol
noktasının komutanı Yüzbaşı Ronny Johnson'ın, askerlerine biraz da
kaba bir dille, ''zamanında uyarı ateşi açmadıkları için bir aileyi
öldürdüklerini'' haykırdığını belirtti. William Branigin'in
iddiasına göre, Amerikan birlikleri olaydan kurtulanlara maddi
tazminat da önerdiler. MİSKET BOMBALARI Bağdat'taki Iraklı
yetkililer, koalisyon güçlerinin, sivillerin bulunduğu bölgelere
misket bombalarla saldırdıklarını iddia ettiler. Misket
bombalarının kullanıldığı yolundaki haberler, batı basınında ilk
kez 3 Nisan günü yer aldı. İngiliz ve Amerikalı yetkililer, misket
bombaların kullanıldığını yalanladı. İngiliz ordu sözcüsü Albay
Chris Vernon, ''Muhtemel savaş kayıplarını engellemek amacıyla
Basra ve çevresinde misket bombaları kullanmıyoruz'' dedi. Ancak,
bir İngiliz ordu yetkilisi, BBC'ye yaptığı açıklamada, misket
bombalarının başka bölgelerde kullanıldığını belirtti. Yetkili,
misket bombalarının etkili bir savaş malzemesi olduğunu, örneğin
bir tank konvoyunu imha etmek için kullanılabileceğini, ancak bu
tür cephanenin açık arazide ve yerleşim birimlerinden uzakta
kullanıldığını söyledi. İngiltere Savunma Bakanı Geoff Hoon, 4
Nisan günü misket bombalarının kullanılmasını, bu cephanenin yasal
olduğunu ve kullanılmamasının İngiliz askerlerinin hayatını
tehlikeye sokacağını söyleyerek savundu.