Irak'ta bundan sonra neler olacak?
Abone olMusul'da yaşanan ve Türk Konsolosluğu'nun basılmasıyla ülkeyi geren gelişmeler nasıl başladı, bundan sonra ne olacak, IŞİD'le pazarlık yapılacak mı?
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
IŞİD örgütünün Musul'daki Türk konsolosluğuna baskın yaparak Türk vatandaşlarını rehin alması ülke gündemine bomba gibi düştü. Dün devletin zirvesi bir araya gelerek 2 saatlik bir toplantıla bu konuyu görüştü.
IŞİD'in Irak'taki yapılanması nasıl bu kadar güçlendi?
Konsolosluk baskınına neden önceden müdahale edilmedi?
IŞİD'le pazarlık sözkonusu olur mu?
Pazarlık olursa hangi konularda pazarlık yapılır?
Askeri harekatın riskleri nelerdir?
Türkiye ne yapmalı?
Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Ankara Strateji Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Uzmanı Mehmet AKif Okur tüm bu soruların yanıtlarını İNTERNETHABER'e verdi.
Askeri harekatın risklerine dikkat çeken Okur, masaya oturmadan nasıl bir pazarlık yapılacağının da bilinemeyeceğini söyledi:
İşte Okur'un açıklamaları
BAŞARISININ ARKASINDA KAZANMIŞ OLDUĞU KAYNAKLAR VAR
Öncelikle Türk kamuoyu Musul'daki gelişmelere ansızın dikkatini çevirmiş olsa da aslında Irak seçimlerinin ömcesinde IŞİD benzer nitelikte saldırılar başlatmıştı. Anbar vilayetinde Felluce Ramadi'de belli kasabaların denetimini ele geçirdi. Bu bizim alıştığımız El-Kaide tarzının dönüşümüne benziyor. Biz El-Kaide'yi teknik hedeflere saldıran bir örgüt olarak görüyorduk fakat özellikle Suriye iç savaşıyla beraber, belli toprak parçalarını kontrol etmeye çalışan bir yapılanmaya dönüştü.
Başarısının arkasında Suriye'de kazanmış olduğu kaynaklar var, Suriye'de belli bölgeleri kontrol ediyor, kendisine gelir kaynakları yaratmış vaziyette. İkinci olarak da Irak'ın içinde yaşanan sıkıntılar var.
Maliki yönetimi mezhep karakterli bir yönetim anlayışı izliyor. Sünniler kendilerini sistemden dışlanmış hissediyorlar. El-Kaide de tavırlarını yumuşatarak bölgedeki yerel unsurların da öfkesini arkasına alıp kitlesel bir saldırı başlattı ve bu saldırıyla da Musul'da başarı kazandı, Irak'ın diğer yerlerinde de hızlı bir biçimde ilerliyor.
BUNUN SONUÇLARI NE OLUR?
Biz bunun sonucunda Suriye iç savaşının Irak'a doğru yeniden evrildiğini görüyoruz. İki bölgedeki çatışma adeta tek bölgede büyük bir çatışmaya doğru evriliyor. Bu, Irak içerisindeki belli dinemikleri de tetikleyecek. Peşmerge güçleri bir taraftan IŞİD'le mücadele ediyorlar ama diğer taraftan da özellikle hak iddia ettikleri şehirler ve bölgeler var, buraları ele geçiriyorlar. Maliki hükumeti milis güçlerini silahlanmaya çağırdı. İran'ın biz 150 kadar kadar danışman sıfatlı devrim muhafızıyla Bağdat yardımına koştuğunu biliyoruz. Bir nevi, yeni bir Hizbullahlaşma süreci de yaşanacaktır Irak'ın içinde. Suriye'deki YPG silahlı kanadı, hem Barzani ile barışmak hem de dünyaya IŞİD'le mücadelenin önemini göstermek için fırsat olarak görüyorlar. PYD yapılanması, Irak'ta bir sınır kapısını Suriye'den geçerek işgal etti.
KONSOLOSLUK BASKINI NEDEN ÖNLENEMEDİ?
Konsolosluk baskınının gerçekleşmesini "açık tutma ısrarına" bağlıyorum. Türkiye'nin böyle bir uygulaması var. Suriye'de iç savaş yaşandığında da biz uzun süre Halep Konsoslosluğunu kapatmamak için direndik, çatışmalar iyice kızıştığı zaman ancak Türkiye konsolosluğu kapattı. Sanki Türkiye'de buna yönelik genel bir politik eğilim var gibi geliyor bana.
Tabi bir de, Türkiye, Irak orudusunun bu kadar kısa sürede çözüleceğini tahmin etmemiş olabilir. Musul'da Irak ordusunun 30 bin askeri vardı, bunlar tüm silah ve teçhizatlarını bırakarak kaçtılar. Dolayısıyla buradan, olayların bu kadar hızlı ilerleyeceğinin öngörülemediğini anlıyorum.
ASKERİ HAREKAT NASIL RİSKLER BARINDIRIYOR?
Askeri harekat gerçekleştirmenin bir kısım riskleri var, temel rsiki şu; karşımızda bir devlet yok, bir terör örgütü var ve bu terör örgütü eli kanlı bir örgüt, gözünü kırpmadan rehineleri öldürecek nitelikte bir örgüt. O yüzden rehinelerin güvenliğini sağlayacak bir operasyonun çok hızlı, keskin ve netice almaya odaklı olması lazım, çok fazla risk barındırıyor gizli olması lazım. Devlet yöneticilerinin bunu çok fazla dillendirmemeleri lazım. Medyada yapılan bu operasyon tartışmalarının da örgütü infazlara yöneltebileceğini düşünüyorum. Bu seçenek çok iyi planlanmalı ve büyük gizlilikle, alt yapısı iyi hazırlanarak yürütülmeli.
PAZARLIKTA NE İSTERLER?
Örgütün ne türden talepleri olacaktır. Benim aklıma gelen ilk şey, muhakkak para isteyeceklerdir. Bunun dışında, Türkiye'de tutuklu bulunan bir kısım İŞID militanlarıyla takas isteyebilirler. Hatırlayalım, bir Niğde saldırısı vardı, o saldırının ardından bazı örgüt elemanları yakalanmıştı, bunların takasını isteyebilirler. Onun dışında, biz IŞİD'le Suriye'de sınır komşusuyuz, bununla ilgili bir kolaylık isteyebilirler. Ama masaya oturmadan ne istediklerini tam olarak bilmemiz mümkün değil. Türkiye bu örgütle, Sünni-Arap aşiretleri üzerinden görüşmeyi deneyecektir. Türkiye'de sünni bölgelerde ciddi bir prestiji var. Şu anda da IŞİD yerel Sünni güçlerle ittifak arayışında, hem aşiretlerle hem de başka yerel unsurlarla... Bunlar üzeerindeki etkisini kullanarak IŞİD'i rehineleri bırakmaya zorlayacaktır. Tahmin ediyorum şu sıralarda bununla ilgili arayışar yoğun biçimde sürüyor.
TÜRKİYE NE YAPMALI?
Krizin çok çabucak ortadan kalkabileceğini tahmin etmiyorum. Bu süreç ve bu çatışmalar büyük resme baktığımız zaman Suriye içsavaşının Irak'a taşınması anlamına geliyor. Bu da Irak'ı parçalanmaya doğru götüren sürecin hızlanması anlamına gelir. Taraflar, bir taraftan IŞİD'le savaşırken diğer taraftan da bir parçalanma durumunda elde tutmak istedikleri toprakların iç sınırlarını çizeceklerdir, bu özellikle Erbil için geçerli. Dolayısıyla Türkiye IŞİD tehditini hem bir terör tehditi olarak görmeli hem de Irak'taki bu makro dengeleri değiştirecek ve parçalanmaya doğru götürecek bir mesele olarak görmeli, planlarını ve hazırlıklarını da ona göre yapmalı.