İpleri nasıl çekildi?
Abone ol28 Şubat'a muhalif Birand ve Çandar nasıl afaroz edildi? Olayın perde arkasını Ergun Babahan yazdı.
Sabah yazarı Ergun Babahan 28 Şubat'ın en hararetli günlerinde
yaşanan ve Birand ve Çandar'ın nasıl medyadan afaroz edildiğini
yazdı.
Yazı: Ergun Babahan
Kaynak:
-Bugün saat 15.00'te CNN Türk'te 32. Gün'de yayımlanacak "Andıç"
konulu programa katılacaktım. Ancak Başbakan Erdoğan'la Avusturya
ve Endonezya gezisine gitmem söz konusu olunca, çekime katılmam
olanaksız hale geldi. O saatte Ankara'da olmam gerekti.
Programa katılamayacağım için o güne ait anılarımı köşemde yazmam
gerektiğini düşündüm.
Aslında her şey Refahyol Hükümeti'nin kurulmasıyla başladı. İki
büyük medya patronu, kendi iradelerine rağmen böyle bir koalisyon
kurulmasından çok rahatsızdı.
İki büyük grup Refahyol'a karşı şiddetli bir muhalefet dönemi
başlatmıştı. İlk başta laiklik bazlı yapılan bu yayınlar Susurluk
kazasının ardından askeri bir mahiyet aldı.
Bu arada Erbakan'ın antiİsrail tutumu, bazı başkentlerde alarm
çanları çaldırmaya başladı ve 28 Şubat için adım atıldı.
SABAH, 28 Şubat MGK toplantısından birkaç gün önce Ankara
Temsilcisi Fatih Çekirge'nin imzasıyla toplantının içeriğini
ayrıntılı bir biçimde vermiş, kararların imzalanmasını ise "Paşa
paşa imzaladı" manşetiyle haber yapmıştı.
O güne kadar gazete içinde oluşmuş dostluk havası, bu ortamda
giderek bozulmaya başlamıştı. Gazetede Ankara Bürosu'nun ağırlığı
açıkça hissedilir hale gelmişti.
Ahmet Vardar, Salih Memecan, Can Ataklı, Mehmet Ali Birand, Mehmet
Barlas'ın aralarında bulunduğu grup, kimi Çiller'e olan yakınlığı,
kimi askerin meşru iktidara müdahalesi nedeniyle 28 Şubat'a muhalif
bir tavır almıştı.
Kahkahalar içinde geçen toplantılar yerini yüksek gerilime, sert
tartışmalara bırakmıştı. Bu, SABAH'ta alışık olmadığımız bir
atmosferdi.
Gazete açıkça ortadan ikiye bölünmüştü. Tartışma ortamı yerini
sansür ve askeri bir disipline bırakmıştı adeta.
Bu ortamda Şemdin Sakık yakalandı.
Andıç olayından bir gün önce, hafızam beni yanıltmıyorsa, gazetenin
sağ üst köşesinden bir haber yaptık. Sakık'ın ifadelerinin yeri
yerinden oynatacağını, aralarında gazetecilerin de bulunduğu birçok
kişiyi ifşa edeceğini duyurduk.
O sıra bir yanık kokusu aldım ama bunu kimseye seslendirecek
cesareti bulamadım açıkçası.
Kimse de o gazetecilerden kastın Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar
olduğunu düşünmemişti elbette.
Cumartesi günü izinliydim, gazeteyi Can Ataklı hazırlayacaktı.
Eşimle Akmerkez'de gezerken
Zafer Mutlu yurtdışından aradı ve hemen gazeteye gitmemi
istedi.
Yolda giderken bir daha aradı ve Sakık'ın ifadesini anlattı,
Ertuğrul Özkök'le konuşmamı, Hürriyet'in tavrını öğrenmemi
istedi.
Özkök'ü aradım, herkes hakkındaki iddiaları yazarken bunu
kamuoyundan saklayamayacağımız görüşündeydi. Konuştuk ve en azından
iç sayfada bırakmak konusunda anlaştık.
Gazeteye gittiğimde Birand ile Çandar, Can Ataklı'nın odasındaydı.
Hatta Can benim izin günümde gazeteye gitmemden rahatsız
olmuştu.
Tekrar aramızda tartıştık, bana bu haberi yapmazsak iki yazarın
hayatının ciddi biçimde tehlikeye girebileceği söylendi.
Murat Birsel SABAH'ın Ankara Temsilcisi iken benzer bir ihbar almış
ve Çandar'ı apar topar Amerika'ya yollamıştık. Bu söylem o dönem
için daha da ciddi göründü.
Haberi yaptık, iki yazarın ismini içeride bıraktık.
Mutlu, Birand ve Çandar ile telefonla konuşup nasıl bir açıklama
koymaları gerektiğini belirtti, o doğrultuda köşelerine iddiaların
asılsız olduğunu belirten küçük bir not koydular. Kendi
gazetelerinde kendilerini savunamadılar.
Gece yanılmıyorsam Özkök beni aradı, Kanal D'nin olayı Birand ve
Çandar'ın ismiyle yayımladığını, Hürriyet'in de isimleri birinci
sayfaya koyma kararı aldığını belirtti.
Sonuçta SABAH da Hürriyet'in kararına uydu ve birinci sayfanın en
alt spotundan iki isimle ilgili asılsız iddiaları duyurdu.
Pazartesi günü gazete yönetimi Birand'la yollarını ayırdı,
Çandar'ın yazılarını süresiz askıya aldı.