İpekçi: Hukukta istikrar şart!
Abone olAğca tarafından öldürülen gazeteci Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi İzet, "Hukukta bir an önce istikrarın yakalanması gerekir" dedi.
İstanbul Barosu'nda düzenlenen basın toplantısında, Mehmet Ali
Ağca'nın Kartal Cezaevi'nden tahliye edildikten sonra, geçtiğimiz
cuma günü yeniden tutuklanarak cezaevine konulmasındaki hukuki
süreç değerlendirildi. Toplantıda, Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet
İpekçi İzet, avukatı Turgut Kazan ve İstanbul Barosu Başkanı Kazım
Kolcuoğlu hazır bulundu. Nükhet İpekçi İzzet, olayı
kişiselleştirmemek için kameralardan uzak durmayı tercih ettiğini
söyledi. İpekçi, "Benim dikkatimi çeken bu haftanın başında, ilk
önce bir tarafa hukuk uygulanmıyor, daha sonra haftanın sonunda
diğer tarafa da hukuk uygulanmıyor. Ya Abdi İpekçi'nin kimsesi
olmasaydı. Bir an önce hukukta bir istikrarın yakalanması gerekir.
Bir de şöyle bir şey düşünün; Ağca cezaevindeyken ya başına bir şey
gelseydi, gene bir sürü tartışma olacaktı. Kavuşmanın anlamını en
iyi bilenler, bir daha asla kavuşamayacak olanlardır. Kavuşma
umuduyla yeşeren umutların bir daha solmaması için bir daha böyle
hataların yapılmamasını istiyoruz" dedi. Avukat Kazım Kolcuoğlu,
suçluların cezalarını çekmesi gerektiğini belirterek, "İki konuya
dikkat çekmek istiyorum. Birincisi, müddetnamenin mağdur tarafa
bildirilip, tebliğ edilmesi ve itiraz hakkının olması gerekir.
İkincisi de, yaşanan olaylar sonrası vatandaşların yargıya olan
güveni sarsıldı. Af uygulamasının artık siyasiler tarafından
kullanılmaması ve suçu işleyenlerin bütün aflardan yararlanmayıp,
cezalarını çekmesi gerekir" diye konuştu. Daha sonra söz alan
avukat Turgut Kazan ise, "Konuşmama ilk önce teşekkür ederek
başlamak istiyorum. Ardından sorunlar hakkında sorumlulardan hesap
sorulmasını isteyeceğim. Yaklaşık 15 gündür yoğun bir telaş
yaşadık. Siz basın mensupları, önce savcılık müddetnamesini
duyurdunuz, sonra bizim telgraflarımızın, mahkeme kararırının,
salıvermenin, bakanlığa yönelik girişimlerin, bakanlık başvurusunun
ve Yargıtay incelemesinin peşinden koştunuz. Biliyoruz ki, çok
yoruldunuz; ama ulaşılan kazanım, bu koşuşturma ve yorgunluğa
değdi. Eğer toplumsal duyarlılığın yarattığı toplumsal tepki
olmasaydı ve sizler bu tepkiyi doğru yansıtmasaydınız, yargı
kararlarıyla hukuk elbisesi giydirilen bu haksızlık hepimize
yapılmış olacaktı. Çünkü Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309.
maddesindeki Yargıtay'a başvurma yolu olağanüstü bir yasa yoludur.
Ancak Adalet bakanı işletebilir" dedi. "YARGITAY DOSYAYI
İNCELEYEREK ÇÖZÜM OLANAĞI BULDU" Kazan, "4 ayrı Ağır Ceza
Mahkemesi; yani 12 yargıçla yeni savcının görüş ve kararlarıyla çok
açık bir haksızlık ve yasaya aykırılık hukuk elbisesiyle
taçlandırılacaktı. Ama toplumsal duyarlılık, böyle bir tepkiye
dönüştü ve medya bu tepkiyi öylesine yansıttı ki, Adalet bakanı
yasadaki olağanüstü yolu işletmek durumunda kaldı. Sonuçta Yargıtay
dosyayı inceleyip, çözüm olanağı buldu. Böylece önceki Adalet
Bakanı Hikmet Sami Türk'ün dediği gibi, Maltepe Askeri Cezaevi'nden
kaçırmanın başka türü olan hukuk yoluyla kurtarma girişimi önlendi.
Gizli ve kirli ilişkilere karşı demokrasi ve hukuk devleti yolunda
çok önemli bir kazanım sağlandı. Bu konuda medyaya, Adalet Bakanı
Cemil Çiçek'e ve dosyayı ivedilikle gündemine alıp 3 gün içinde
karara bağlayan, bu kararı hemen yazıp açıklayarak hükümlünün bir
kez daha kaçırılması yolunu kapayan Yargıtay 1. Dairesi Başkanı
üyelerine teşekkür ediyoruz" diye konuştu. Kazan, sorumlulardan
hesap sorulması için gerekli girişimlerde bulunacaklarını
belirterek, sözlerine şöyle devam etti: "İtalya'da işlenen bir
suçun İtalya'da çekilen cezasını Türkiye'de, üstelik daha önce
işlenmiş bir suçun cezasından nasıl indirirsiniz? Bu yapılanları
sıradan bir adli hata veya takdir hakkı sayamayız. 3713 sayılı
yasanın geçici 1. maddesi dururken, 4771 sayılı yasayla 4616 sayılı
yasayı karma biçimde uygulayıp hükümlüye nasıl bir çifte indirim
sağlarsınız? Ayrıca İtalya'daki suç tarihiyle iade tarihi herkes
tarafından bilinirken, 3 ayrı savcılık müddetnamesiyle 3 ayrı Ağır
Ceza Mahkemesi'nin bu süreyi 20 yıl olarak göstermesi nasıl bir
takdirdir? Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 19 yıl 1 ay olduğu
anlaşılan şahsın cezaevinde kaldığı sürenin Üsküdar 3. Ağır Ceza
Mahkemesi tarafından 20 yıl sayılmıştır. Diğer mahkemeler de 20 yıl
ceza çekildiğini belirtiyor. Oysa hükümlü İtalya'da 20 yıl değil,
müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Dolayısıyla dosyada, 20 yıl
hapis cezasına çarptırıldığı yolunda bir belge olamaz. Bu süre 20
yıl gösterilip, tahliye tarihi bayrama yani 9 gün tatile
getiriliyor. Kimse müddetnameyi görmeyecek, karara ulaşıp yapılan
hesabı bilemeyecek. Böylece yargı eliyle sessiz sedasız bir tahliye
gerçekleşecek. Kimse bu yapılanları takdir hakkı sayamaz. Bu
uygulama suç işlemeye teşvik ediyor. Biz hemen yasal başvuruyu
hazırlayıp sunacağız ve sorumlulardan hesap sorulması için
üzerimize düşeni yapacağız." Bu tür uygulamaların yargıda kalite
sorununu gündeme getirdiğini kaydeden Kazan, "Yeni TCY'nin yapımına
katılan bazı öğretim üyelerinin, 16. maddeye ve iki yasadan
yararlanmasıyla ilişkin açıklamaları kaygımızı arttırıyor.
Öncelikle YÖK'ün, hukuk fakültelerinin ve hukuk fakültesi
öğrencilerinin dikkatini çekiyoruz. Özellikle 16. maddeyle ilişkin
anlayış benimsenmiş olaydı, ülkemiz bir suç cennetine dönecekti ve
Yargıtay 1. Ceza Dairesi bu kararıyla Türkiye'nin bir suç cenneti
olmasını engellemiştir" açıklamalarında bulundu.