İntihar önlenebilir
Abone olDünya Sağlık Örgütü tarafından her yıl 10 Eylül tarihinde düzenlenen “Dünya İntiharı Önleme Günü”nde, intihar davranışı, krize müdahale ve i...
Dünya Sağlık Örgütü tarafından her yıl 10 Eylül tarihinde
düzenlenen “Dünya İntiharı Önleme Günü”nde, intihar davranışı,
krize müdahale ve intiharı önleme, ruh sağlığı bakış açısı gibi
farklı konular masaya yatırılıyor.
Toplumda intihar girişimi ile ilgili yanlış bilgiler olduğunu
belirten ve gerçekler hakkında farkındalık yaratılması adına 10
Eylül Dünya İntiharı Önleme Günü’nün önemine değinen Üsküdar
Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Psikiyatrist Serdar
Nurmedov, sivil toplum örgütleri de dahil toplumun her kesimine
büyük görevler düştüğünü belirterek, “Düzenlenen çeşitli
etkinlikler ve intiharı önleme adına yapılacak çalışmalar çok
önemli. Çünkü intiharlar büyük ölçüde önlenebilir ölüm nedenleri
arasında yer alıyor. Tümü olmasa bile bu girişimlerin büyük bölümü
öngörülerek önlenebilir. İntihar vakaları psikiyatride riskli
olgulardan biri. Çoğu zaman hastaneye yatış gerektiriyor. İlaç
tedavisi gerekebiliyor. Nasıl ki genel cerrahlar için apandistin
patlaması acil bir müdahale gerektiriyorsa, intihar da psikiyatri
için aynı anlama geliyor. Bu nedenle bu girişimlere müdahale
önemli” dedi.
Nurmedov, kimlerin intihara meyilli olduğu konusunda, "Toplumsal
olarak geleneksel Türk aile yapısından uzaklaşıp bireyselleşme
oranının artması, kişilerin yoğun iş temposu içinde, hatta aynı
anda birkaç işle meşgul olmasının da etkisiyle çevresine, ailesine
ve büyüklerine yeterli zamanı ayıramaması gibi davranışların
özellikle yaşlılarda olumsuz etki gösteriyor. 65 yaş üstü kişilerin
kendilerini yaşamda yük olarak görebildiğini, değersiz hissetmeye
başladığını ‘bize artık ihtiyaç yok’ düşüncesine kapılabildiğini,
bu duygulara eşlik eden yaşlılığa bağlı bir takım kronik
rahatsızlıklar da olunca sonuç intihar olabiliyor. Bunun yanı sıra
bayanlar daha çok intihar girişiminde bulunuyor ancak ölümle
sonuçlanan vaka istatistiklerine bakıldığında erkeklerin sayısının
daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü erkekler intihar
girişimlerinde ağırlıklı olarak kesici, delici, ateşli araçlar
kullanıyor, kadınlar ise daha çok ilaç içme, bilek kesme şeklinde
eylemler gerçekleştiriyor.
Çatışmalı ailelerin çocuklarında da intihar riski yükseliyor.
İntihar eden gençlerin ailesine bakıldığında klinikte gördüğümüz
ailelerde hep bir çatışma söz konusu. Bireyselleşmenin önde olduğu
bir dönemden geçiyoruz. Bakıyorsunuz aile bireyleri birbirlerinden
ilgisiz, kopuk. Böyle olunca bu dönemdeki ergenler alternatif
yollar bulamayabiliyor içine kapanabiliyor. Hayat zor, ben baş
edemiyorum, ne yapacağım diye düşünmeye başlıyor ve çıkışı
intiharda görebiliyor.
Madde kullanımı da intihar girişimini tetikler. Kimlik arayışı,
aidiyet duygusu, bir gruba, topluma ait olma hissi bütün ergenlerde
görülen bir tablo. Kendilerine ben neyim, kimim sorusunu sorarlar.
Hayatı sorgulayan ergen cevabı önce aile içinde arar bulamayınca
farklı arayışlara girer. Bu süreçte ailesinden destek ve ilgi
görmeyen ergen farklı alanlara yönelimlerde bulunabiliyor. Yani
çocuklarına zaman ayırmayan ebeveynler çocuklarını farklı
arayışlara sürükleyebiliyor. Bu arayışta olan gençler bir takım
gruplara dahi olabiliyor. Ve o gruba ait olmak için şart koşulan
kriterleri yerine getirme gayretinde olabiliyor. Bu kılık kıyafet,
davranış olabileceği gibi madde kullanımı da olabiliyor. Ve bu
dönemde kontrolsüz bir şekilde alınan alkol ve uyarıcı madde,
kendisinin de toksik etkisi ve çeşitli komplikasyonlarla kişiyi
intihara sürükleyebiliyor" dedi.
İntihar girişiminde bulunan kişilerin çoğunun öncesinde bir takım
ipuçları bıraktığını kaydeden Nurmedov, "Bu kişiler intihar
düşüncesini bir şekilde çevresindekilere en az bir kere söylüyor ve
üstü kapalı mesajlar veriyor. Bunları iyi anlayıp analiz etmek
sözel olarak bir şey yapılmasa da bazı davranışlardan intihar
düşüncesinin anlayabilmek için kişi yakınlarının ve ailelerin çok
dikkatli olmaları gerekiyor. Örneğin bankadaki paraların bir yere
aktarılmış olması gibi rutin davranışlar bazen önemli bir ipucu
olabilir. Son dönemlerde intihar girişiminde bulunacak kişilerin
faceebook, twitter gibi sosyal paylaşım ağlarında ipuçlarına
rastlamak mümkün. Ya hesaplarını kapatıyor bu kişiler ya da üstü
kapalı veda yazılarında bulunabiliyorlar. Öyle ki bu kişiler uzun
yıllardır hiç görüşmediği kişilerle vedalaşmalarda
bulunabiliyorlar" dedi.
İntiharı önlemenin mümkün olduğunu kaydeden Nurmedov, "Şahit
olduğumuz bazı vakalarda, kişi mesaj amaçlı intihar teşebbüsünde
bulunabiliyor. İntihar amaçlı değil de savunma mekanizması olarak
bir şekilde etrafa mesaj vermek amacıyla kendine zarar veren hasta
grupları var. Her yaşa ve durumu farklı değerlendirmek ve
intiharları önlemek üzere, her yaş grubu için farklı stratejilerin
belirlenmesi gerekir. Örneğin ergenler yaş itibariyle dürtü
kontrolü noktasında sıkıntı yaşayabilirler, yaşlıların ise daha
farklı ihtiyaçları vardır. Bu nedenle yaşa göre farklı önlemler
alınması lazım.
Kimi intiharları engellemek ise maalesef mümkün olamayabiliyor
özelliklede psikoz hastalarda. Bu kişiler aniden karar veriyor ve
girişimde bulunuyor. Hiçbir mesaj bırakmayabiliyorlar arkalarında.
Engellenecekler girişimler var hatta tamamına yakını diyebiliriz.
Çünkü intiharı bir seçenek gören kişilere baktığımızda daha çok
hayata küsmüş, ümitsizliğe düşmüş kişiler. Ve girişimleri de kazara
intiharla sonuçlanıyor.
Aile içi iletişimi çok önemli. Ve aile bireyleri mümkün olduğunca
iç içe olmalılar. Birbiriyle konuşabiliyor olmaları gerekir.
İntihar girişiminde bulunan kişilere bakıldığında kendini yalnız
hissettikleri gözleniyor. Araştırmalar da bu yönde kişi yalnız
olmasa da kendini yalnız hissettiği için girişimde bulunabiliyor. O
nedenle sosyal ilişkiler çok önemli. Aile bireyleri nitelikli
konuşuyor olabilmeli aralarında. Ebeveyn ve çocuk arasında
ulaşılmazlık olmamalı. Duvarlar kaldırılmalı. Konuşma kültürü
yerleştirilmeli" diye konuştu.