İntihar etmeyi beceremedim
Abone olHalli Bezmen'in Türkiye'ye gelişi en az kaçışı kadar ilgi çekti. Bir süre Kartal Cezaevi'nde kalan Bezmen şimdilerde özgür.
Bezmen, hakkında sadece üç dava kaldığını belirterek "Onlardan
da aklanacağım ama sonra ne yaparım bilmiyorum" diyor Halil Bezmen
ismini bilmeyen yoktur. Onun hayatını hep gazetelerden izledik.
"İSKİ'yi kazıkladı","Tarihi eserleri yurtdışına kaçırdı" gibi
haberleri okuduk hep. Hakkında açılan bütün davaları, kırmızı
bültenle aranmasını ve yakalanmasını bile yakından takip ettik.
Bezmen ile söyleşiye giderken çok daha kuvvetli bir adamla
karşılaşmayı bekliyordum. Bezmen ise son derece yılgın, bezgin ve
gelecekten umutsuz. Hakkında açılan davaların hepsinin kurgu
olduğunu söylüyor. "Üç tane daha kaldı, onlardan da aklanacağım"
diyor. Peki ya sonra? diye soruyorum. Gözleri doluyor, cevap
veremiyor. Eski eşi Selma Bezmen atılıyor "O tamirciliği özledi,
fabrikaları burnunda tütüyor. Biri tamircide iş verse çalışır"
diyerek eski kocasının hayallerini anlatmaya çalışıyor. Halil
Bezmen bu iş bitsin diye geldiği Türkiye'de yine en çok basından
korkuyor. Gazetecilerden öylesine ürkmüş ki cevapları çok temkinli.
Lafı ikide bir medyanın yargısız infazına getiriyor. Bezmen bu
aralar Amerika'da yazdığı kitapları bastırmakla meşgul. Bir tanesi
kendi hayatını anlatıyor. Öyle olay yaratacak bir şey değil daha
çok felsefi. Diğerleri ise macera, aşk ve ihtirasın olduğu iki
değişik roman. Çok bıkmıştım * Madem suçlu değildiniz niye
kaçtınız? -Hakkımda ilk "Kaçtı" haberinde biz Selma ile şehir
dışındaydık. Sonrasında da sürekli bu tarz şeyler yazılıp çizildi.
Bir insana bin kez aynı şeyi söylersen sonunda yapar misali. Tabii
bu işin şakası. Herkes ağır cezalar ya da mahkeme korkusu yüzünden
kaçtığımı sandı, hiç de öyle değil. * Neden kaçtınız peki? -Ortada
zaten mahkeme falan yoktu, ayrıca tarihi eser kaçakçılığı da yok.
Kendimden son derece eminim. Antikadan, tarihi eserden anlarım,
benim götürmeye çalıştıklarım evimizin eşyalarıydı. Selma
Türkiye'den çarşaflarını bile istemişti. Ben bu memleketten çok
bıkmıştım kaçmamın sebebi bu. Öyle bir tablo vardı ki bu memleket
allem edecek kallem edecek beni kovacak diye düşünüyordum. Şimdi
tarihi eser çıkardılar bundan sonra bilmem ne çıkarırlar diye
soruyordum kendi kendime. Peşimi bırakmayacaklardı. "Oldu olacak
ben gideyim" dedim. Yani burada yaşatılmadığım için gittim. İyiki
kaçmışım yani * Amerika'daki yaşam tarzınızı, evinizi Uğur
Dündar'ın programından seyretmiştik. -Bir koşuşturma geldi, film
çekmeye çalıştı. Evin içine girmeye teşebbüs etti. Kapıları
zorladı, bizim aşçı "İçerde çocuklar kadınlar var ne yapıyorsun?"
diye müdahale edince de kafasına vurdu, burnunu kırdı. Ondan sonra
da mahkememiz oldu biliyorsunuz zaten. Tatsız bir olay. *
Kaçtığınızı düşündüğünüz anda... -İşte o zaman "İyi ki kaçmışım
yani" dedim. Yani oralara kadar ulaşanlar yurtta kalsam kimbilir
neler yapacaklardı? Korkunç bir takip oldu hakkımda. Müthiş bir
baskı vardı. Her taraf benden kurtulmak istiyordu ama ülkede
haberlerim para ediyordu. Böyle acayip bir iş işte. Uğur Dündar'a
gelince, o işini yapıyordu tabii... * Amerika'da soyadınızı,
tanınmamak için "Bezman" diye değiştirdiğiniz doğru mu?
-Amerikalılar Bezman diye yazmaya bayılıyorlar. Düzeltmezsen hep
öyle kalıyor. Dillerine daha yatkın. Ben kendim değiştirmedim böyle
bir şey yok. ÖLÜYORUM SANDIM * ABD'deki sosyal güvenlik numaranızın
bile sahte olduğu yazıldı. Sizin ve eşinizin sosyal güvenlik
numarası Margarita ve C. Patrick Kertzman'a mı ait? -Bunu sizden
duyuyorum. Olabilir mi böyle bir şey? ABD'de de büyük bir suçtur
bu, buna kimse cesaret edemez. (O sırada Selma Türkeş getirip
kartlarını gösteriyor) * Sonra bir gün kırmızı bültenle aranmaya
başladınız... Nasıl bir his bu? Kaçacak yer olmaması? -Anlatamam
herhalde. Düşünsenize eroin kaçakçılarıyla aynı yerdesiniz. Silah
tüccarları vs gibi kırmızı bültenle aranıyordum. İşin garibi biz bu
haberi aldığımızda ailecek 4 günlük gemi turuna çıkmıştık yani
yurtdışındaydık. * Peki ABD'ye nasıl geri girdiniz? -İnanılmaz
korktum tabii, ertesi gün dönüyoruz ve ben gümrüğe gireceğim.
Polisler beni kırmızı bültenden ötürü yakalayacaklar ve
çocuklarımın önünde kelepçeleyip Türkiye'ye postalayacaklar.
Gümrükte pasaportu uzattığımda ölüyorum zannettim. Öylesine korktum
ki anlatamam. Tünelin ağzında düşünün kendinizi karanlık ve tünelin
nereye gideceğini bilemiyorsunuz. O tünele doğru yürüyorsunuz ve
aslında tünele girmemek için ölmeye bile razısınız. O kadar
bezdiriyor insanı korku. * Nasıl oldu da yakalanmadınız?
-Bilmiyorum ne oldu, bir şekilde ıskaladılar. Ya daha bilgisayara
girilmemişti ya da başka bir şey. ABD'ye döndüm ve bir daha
çıkmadım. Temmmuz ayında bildiğiniz gibi tutuklandım. Oturma iznimi
uzatmaya gitmiştim. Oradaki kanunlara göre istedikleri zaman beni
tutuklayabilirlerdi. Bu sefer yaptılar. * Neden bu sefer dediniz?
-Daha önce de fırsatları vardı ama yapmamışlardı. Türkiye'deki
Amerikan elçisi çok uğraştı tutuklanmam ve iade edilmem için,
Türkiye-Amerika iyi ilişkileri adına.. 28 GÜN VERMEDİLER *
Hayatınızda herşey ne zaman kötü gitmeye başladı? Tetik düşüren
neydi? -1980 yılında o zamanki askeri hükümete hakkımızda bir ihbar
yapıldı. Edirne dolaylarında fabrika kurmuştuk. Güya biz o
fabrikadan para, döviz kaçırıyormuşuz, silah yapıyormuşuz,
teröristler gidip geliyorlarmış. Bütün fabrikalarımıza aynı anda
baskın yaptılar. Bizi de içeri aldılar, hapishaneye değil, göz
hapsine... Amcamla beni. İşte o ilkti ve ben şok olmuştum.
Sonrasında ne mahkeme oldu ne şikayet ciddiye alındı, bizi de
bıraktılar. O günden sonra amcam işe hiç gelmedi, adeta küstü.
Amcam kendini sadece fabrikaların değil Türkiye'nin kurucularından
sayıyordu ve bu onun çok ağrına gitti. * Siz ne hissettiniz? -Ben o
zamanlar bu vakit kaybıdır, kaza oldu bununla uğraşmamak lazım diye
düşündüm. Otomobil kazası dedim kapattım. Ama değilmiş sonrası da
geldi tabii. O zamandan başlayarak etrafımızdaki insanlar azalmaya
başladı. Benim anlayamadığım bizim gibi böylesine köklü bir ailenin
hakkında çıkarılan yalanlara nasıl olur da etrafımız inanır? *
Geçmişe dönüp baktığınızda sizde hiç hata yok mu? -Yok, ben hatalı
bir şey yapmadım. Kredi alıp fabrika kurdum yemedim ki. Bankalar
bana 28 gün vermediler düşünebiliyor musunuz? Siz bile bana 28 gün
verirsiniz, tanımadan. Beni harcadılar bir günde. * Bankalardan red
cevabı aldığınızda eve döndünüz ve "Bu iş bitti!" mi dediniz?
-İnanamadım. O dönem çok ağır depresyona girdim. Bütün gün evde
yatakta yatıp duvara baktığım olurdu, anlamıyordum. Hala da
anlamıyorum niye bir anda mahvolmamı istediler? Kim? Niye? O dönem
bir günah keçisi mi bulunması gerekiyordu? Niye beni buldular?
İnanın hiç birinin cevabını bilmiyorum ve artık bilmek de
istemiyorum, yoruldum. İntihar etmeyi çok istedim ama başaramadım
Halil Bezmen'in Amerika'daki hapishane günleri çok zor geçmiş. Aynı
koğuştaki mahkumların çoğu uyuşturucu müptelasıymış * ABD'deki
hapishane hayatınızdan biraz bahseder misiniz? -Herkes
hapishaneleri merak ediyor. Tıpkı filmlerde gördüğünüz gibi işte,
temiz pak, düzenli. * Hücreniz tek kişilik miydi? -Seviye seviye
değişiyor tabii. Çok tehlikelileri tek kişiliğe daha az
tehlikelileri iki ya da üç kişiliğe koyuyorlar. TEHLİKELİ KOĞUŞ *
Peki siz? -Ben en tehlikeli bölümde yalnız başınaydım. Artık büro
benim hakkında ne tehlike yazmışsa, kırmızı bültenle aranıyorum ya
beni oraya uygun gördüler. Orada bir hafta tek başıma kaldım,
kötüydü. * Sonra? -Sonra 60 kişilik bir koğuşa kondum. 60 kişi,
böyle 10'ar ve 6'şar kişilik küçük koğuşlar halindeydik. Bütün
kapılar açıktı güya ama bir anda bir düğmeyle kapatıyorlardı.
Emniyet diye kapıları zank diye kilitliyorlardı, hiçbir şey
yapamıyorsunuz. * Oradaki ortam nasıldı? -Orası çok kötüydü. ABD'de
hapishanenin yüzde 75'i uyuşturucuyla ilgili bir suçtan içerde.
Yani etraf uyuşturucu satan, kullanan, bu uğurda hırsızlık yapan,
kafayı üşütüp karısını döven ya da adam öldürenlerle doluydu.
GÖZÜMLE NAMAZ * Korktunuz mu? -Yok çok korktum diyemem. Onlar
zavallı insanlar. Kabadayı madadayı onlar. Ben şiddetten korkacak
yaşı geçtim artık. İnsanları konuşarak idare ettim. Benim koğuşum
zaten en berbatıydı. * Size bulaşan, kavga çıkarmaya çalışan olmadı
mı? -Üstümde yatan adam, tam babalardan biriydi, ağa yani. Birkaç
gün benimle ciddi uğraştı sonra baktı ki benim öyle ağalıkla alakam
yok, bıraktı. * Türk olmanız avantaj ya da dezavantaj sağladı mı?
-Yok pek etkisi olmadı. ABD enternasyonal bir yer Amerikalı yok ki
zaten sadece birkaç tane kızılderili. * 11 Eylül saldırısından
sonra bir müslüman olarak hapiste olmak nasıldı? -Evet o biraz
ilginçti işte. O tarihten sonra müslümanları daha çok içeri
aldılar. Etrafta çok negatif bir tutum vardı. Namaz kılanlara karşı
değişik tutumlar sergileniyordu. Müslümanlar ise bazen ezan bile
okuyorlardı. * Siz namaz kıldınız mı? -Namaza önem veririm ama öyle
ortalıkta yapmayı istemedim doğrusu. Ben gözümle namazımı
kılıyordum, öyle söyleyebilirim. * Hiç umutsuzluğa kapıldığınız
oldu mu ? -Çook. Hatta ciddi şekilde intiharı düşündüm, plan
yaptım. * Sizi vazgeçiren ya da hayata bağlayan şey neydi? -Hiçbir
şey. Amerikan hapishanelerinde intihar etmek bile kolay değil. Çok
istedim ama yapamadım. İntihar edecek ortamı bulamadım. Hapishanede
ayna bile yoktu. Ben tam 8 ay yüzümü bile görmedim. Iyi ki de
görmemişim kendim korkardım, çok kilo vermiştim. * Türkiye'de
Kartal cezaevinde kaldınız orası nasıldı? -Orada bana çok düzgün
davrandılar. Ben hapishaneyi çok beğendim. Teras vardı, kilo aldım,
yiyecekler iyiydi. Allah düşürmesin tabii. Amerika ile kıyas kabul
etmez çünkü çok farklı dünyalar. RÜYAMDA ANTİKA * Gazetelerde ilk
kez orada rüya gördüğünüzü okudum. Ne gördünüz? -İlk kez güzel bir
rüyaydı. Önceleri kabuslar vardı, bağırarak uyanırdım. Bu
seferkinde antikalarla dolu bir ev kiralamışım. * Siz de
uslanmıyorsunuz yani, yine mi antika? -Sormayın. Savaş çıkmış benim
gitmem gerekiyormuş ve evsahibim gelip uzun süre bana gitmemem için
yalvarıyor. * Sizce niye bu rüyadan bu kadar etkilendiniz? Öyle
müthiş keyifli bir rüya gibi gelmedi bana. Sevgili yok, cennet
diyarlar yok... -Ama benim Türkiye'de kalmam için ısrar eden biri
var bu çok güzel. Memleketimde beni isteyenler var hissi harikaydı,
* Şu anda Bebek'te boğaza bakan bir dairede söyleşi yapıyoruz
.İstanbul'u özlemiş misiniz? -Sadece sevdiklerimi özlemişim şehri
değil. Galiba ben dünya vatandaşıyım bir yere ait olmam çok zor. *
O zaman niye başka bir ülke değil de Türkiye'ye iadenizi istediniz?
-Başka yere gidebilirdim ama artık "Bu iş bitsin" dedim. Ayrıca
Selma beni "Medya yeni suçlar icat etmeyecek" diye ikna etti.
Babamın beni ihbar ettiğine inanmak istemiyorum * Tarihi eser
kaçakçılığı konusunda sizi ihbar eden babanız mıydı? -Böyle bir şey
var, söylendi, tartışıldı. Şahsen böyle bir şeye inanmak
istemiyorum. İnanamam bütün doğrularım gider o yüzden bunun
hakkında fazla düşünmek dahi istemiyorum. * Sizin hakkınızda
aileniz tarafından bir de kitap yazıldı. Babanızın anlattıklarını
Nermin Bezmen kaleme aldı. -Kitapta yazılanlar aslında babam
tarafından birkaç kez yüzüme söylenilmiş şeylerdi, ben de
cevaplamıştım. Babam o benim yapacak bir şey yok! * Ailenin diğer
üyeleri eşiniz Selma Türkeş'in sizi bu hale getiridiğini
söylediler. Niye eşinizi sevmediler? -Bilmiyorum. Demek ki
Selma'nın da çok kıskananı varmış. * Babanız "Karısına 2.5 milyon
dolarlık gerdanlık hediye edeceğine borçlarını ödesin" demişti.
-Bunu anlamıyorum. Antika gibi mücevhere de meraklıyım. Karımın
güzel gözükmesi için hep özendim. O gerdanlığın tasarımını bile ben
yaptım. İnsan karısına özenemez mi? * Peki borçlar varken böyle
şatafatlı yaşamak doğru mu? -Biz hiçbir zaman şatafatlı yaşamadık.
Ayrıca o dönemde borç benim özel borcum değildi, şirketin borcuydu.
Uzakdoğulu sevgilim var * Selma Türkeş ile evliliğiniz neden bitti?
-Evlilik işte. Biz onunla evlilik üstü bir şeyler paylaşıyoruz,
evlilik boktan bir şey. Ama öyle vergi borcu için anlaşmalı falan
boşanmadık yanlış anlaşılmasın. * Şu anda bir sevgiliniz var mı?
-Var. Uzakdoğu kökenli Amerikalı bir sevgilim var ama adını vermek
istemiyorum. Türkiye'de de ilgi çekerdim ama Amerika'da daha fazla
ilgi çekmiş olmalıyım. Kadınlar orada bana yakın davrandılar.
Balçiçek PAMİR /Sabah