İnternet okurlarından bıkan yazar
Abone olHürriyet yazarı Özdemir İnce okuduğunu anlamayan, kendi kafatasının dışında düşünce ufukları olmayan, "internet okurcuları" ndan bıktı.
Özdemir İnce kendisi gibi düşünmeyen ve acımasızca eleştirilerde
bulunan internet okurlarından şikayetçi. Bu yakınmalarını köşesinde
ele alan yazar bu tür okurların ruh halini Ismarlama
yazar ile dile getirdi.
Okuduğunu anlamayan, kendi kafatasının dışında düşünce ufukları
olmayan, hatta düşünce sahibi olmayan “internet okurcuları”ndan
bıktım.
Bunlardan biri bana bir e-posta mesajı göndermiş, “Sizinle uzun
uzun yazışacak değilim. Ben bir Türk olarak, sizin gazetenizdeki
Kürtler hakkındaki köşe yazılarınızı kınıyorum... Kusura bakmayın
ama dürüst, demokrat bir kişiliğe sahipsiniz zannediyordum sizi...”
diyor.
“Kürt Sorunu” bağlamında kendisi gibi düşünmediğim için artık
dürüst ve demokrat değilmişim. Zaten benimle uzun uzun tartışacak
değilmiş! Şu megalomana bakın!
***
Kuşkusuz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve ayrılıkçı olmayan
Kürtleri yanıltacak, onları umutsuzluğa götürecek hayalleri
eleştiriyorum.
Bazı aydın ve köşemenler tarafından şımartılmaya alışkın olan
ayrılıkçılar ve onların goygoycuları bu eleştirilerime
katlanamıyorlar.
Rastlantıya bakın, 21 Şubat “Anadil Günü” imiş...
Anadil konusunda bir gerçeğin üzerindeki yalan örtüsünü kaldırmaya
çalışıyorum. Avrupa Birliği Türkiye’den Kürtçenin bir anadil olarak
eğitim ve öğretim dili olarak kullanılmasını değil onun özgürce
öğrenilmesini istediğini yazıyorum.
Bunu yani iki durum arasındaki farkı kimileri gerçekten
anlamıyorlar, kimileri de anlamış olmalarına karşın anlam ve
anlayış bulanıklığından yararlanmaya çalışıyorlar.
***
Kendisinden izin almadığım için adını veremeyeceğim, Türkçe bilen,
dilbilimci ve eğitimci bir Almanya vatandaşından aşağıdaki mesajı
aldım:
“Ben de kırk yıldan beri Türkiye’ye gelen biriyim, buradaki Türk
kökenli insanlarla çalışıyorum, özellikle dil sorunları ile
ilgileniyorum. Aşağı yukarı yirmi beş yıldır ana dil konusu
(‘öğretim anadilde olsun’ diyen biri olarak değil, dediğiniz gibi
"anadili özgürce öğrenilmesi" için çaba veren olarak) üzerinde
duruyorum. Bu konunun Türkiye’de çok hassas bir konu olduğunu bir
de son yıllarda bir az rahatlamanın da olduğunu biliyorum. 12
Eylül’den sonra, ilkin Eğitim Der’in davletlisi olarak az da olsa
buradaki deneyimler üzerine konuşma yapardım.”
“Türkiye’de Kürtçe ile Almanya’da Türkçenin hem ortak hem de farklı
yanları var. Eğitim Sen’in kongrelerine de katıldım. Tam sizin o
yazınızda belirlenen ve mektubuma yanıtınızda fazla belli
etmediğiniz ama belli olan tehlikeleri görüyorum: Çocuklar için
anadil ne kadar önemli olması ve de yanlış düşünülenlerden mi
konuyu kötüye kullanılmasından mı o kurumdaki anadilde öğretim’e
isrardan oluşan tehlike beni çok rahatsız ettiği için sizin o
yazıdaki görüşünüzü okurken sevindim. Hem anadilin çocuklar için ne
kadar önemli olduğunu görerek hem de konuyu istismarın ne kadar
frenleyici olduğunu görerek bu çelişkiden bir tehlike anlamakta
yanlış olamaz. Bu benim için de yeni bir konu değil.”
“Almanya’nın politik konumu anadil konusu ile ilgili bambaşka
olmasına da katılıyorum. Türkiye’deki konuşmaları Türkçe yapmama
karşın Almanca’da ‘Muttersprachenunterricht’ (yani anadil öğrenimi
– bizde okullarda olabilir ve olur) – ve ‘Unterricht in der
Muttersprache’ (anadilde öğretim) iki ayrı kavramı olarak
titizlikle kullanıyorum. Dediğiniz gibi ‘anadilde öğretim, çocuk
yuvalarından başlayarak üniversite öğrenimini ve üst öğrenimi o
dilde yapmayı kapsar’ düşüncesinden dolayı. Bu da Almanya'da
olamaz: Türkiye'de hiç olamaz.”
***
İşte okuduğunu doğru anlayan, anadil konusunda bilimsel ve gerçekçi
düşünen bir kafanın düşünceleri.
Anadilde öğretim yapmanın bazı temel ve vazgeçilmez koşulları
vardır. Bu koşullar zorlanamaz.
Tabii üniter devletin yapısına bağlı kaldıkça.
Üniter devleti parçalayıp özerk devletçikler, bağımsız devletler
kurduktan sonra isterseniz herhangi bir anadilde değil kuş dilinde
bile eğitim-öğretim yapabilirsiniz.
Türklerin Almanya’daki, ya da Fransa’daki nüfusu ne kadar milyon
olursa olsun anadillerini özgürce öğrenmek hakkına sahip
olabilecekler ancak Türkçe’nin eğitim ve öğretim dili olmasını
hiçbir zaman isteyemeyeceklerdir.
Tıpkı Kürtler gibi...
“Andil Günü”nünden iki gün sonra bu çok önemli gerçeği anlatabildim
mi?
Yazı: Özdemir İnce
Kaynak:hurriyetim.com.tr