İnternet medyasında çeteler ve tetikçiler var
Abone olİnternet Medyası Derneği Başkanı Hadi Özışık bu yeni mecranın gücünü ve sorunlarını anlattı.
İnternet haberciliği son dönemin en canlı medya
platformu. Her geçen gün gelişen bu mecra, hem yarattığı çekim
alanı ile hem de, an ve an etki gücüyle yaşamımızın vazgeçilmez bir
parçası oldu. Türkiye’de internet medyası, sayısız sitenin
yayınıyla gittikçe büyüyor. Hal böyle olunca sorunlar da aynı
oranda çoğalıyor.
Hadi Özışık, Türkiye’nin ilk internet medyası kurucularından. Internethaber başta olmak üzere, medyaya odaklanan gazeteciler.com ve çok sayıda sitenin yaratıcısı. Kendisi aynı zamanda İnternet Medyası Derneği (İMD) Başkanı. Habertürk'ten Kutlu Esendemir, Hadi Özışık’la buluşup hem internet medyasını, hem de bu yeni gelişen medya alanındaki sorunları konuştu.
İşte Kutlu Esendemir'in Habertürk'te bugün yayınlanan röportajından çarpıcı bölümler:
TÜRKİYE İLE AVRUPA HABERCİLİĞİ
KIYASLANAMAZ
Türkiye’de internet haberciliğini Avrupa’yla
kıyaslarsanız nasıl bir sonuç ortaya çıkar?
Çok vahim bir sonuç olur. Çünkü biz kıyaslayamayacak kadar
gerideyiz. Avrupa’daki meslektaşlarımız, internet gazeteciliğini
her ortamda yapabiliyor. Bizlerse, daha gazeteci sayılmıyoruz.
Ankara’da temsilcilik açtık mesela. 5 kişilik de bir ekip kurduk.
Sonra arkadaşlarımız cebinde sarı basın kartı olmadığı için
akretide olamadı ve biz de çaresiz kurduğumuz ekibi lağvettik.
Bizdeki haber sitelerinde özellikle pastel tonlar ve
efektler dikkat çekiyor.
Türk okuyucusu sadeliği sevmiyor. Cumhuriyet, Radikal ve benzeri
gazetelerin tirajı da ortada. Yabancılar bir tasarım yaparken
görsele hiç ama hiç önem vermiyor. Sitenin geneli text. Fotoğraf
kullanmıyorlar. Bizdeyse internetin ruhuna aykırı görsellerle yayın
yapılıyor.
Türkiye’deki haber sitesi kullanıcıları, yüksek volüm ve
flaşlara bakarsak, daha yüksek noktalarda mı uyarılıyor ve tıklama
yapıyorlar?
Türk insanı hareketliliği seviyor... Sıcak gelişmeler acayip iş
yapıyor.
Twitter ve Facebook gibi mecraların, internet
haberciliğine rakip olacağını düşünür müsünüz?
Hayır. Hatta bu iki mecra, internet gazeteciliğine fayda sağlıyor.
Facebook’tan İnternethaber’e günde 50 bin ziyaretçi geliyor.
Twitter’da sürekli link paylaşımı yapabiliyorsunuz. Bize rakip
olsalar link paylaşımına izin vermez, bize okuyucu göndermezlerdi.
Ama şunu da belirtmeden geçemem: Gerek Twitter, gerekse Facebook
reklam yönünden bizi fena etkiliyor. Birçok mecra reklamını
Facebook üzerinden yapıyor. Herkes kendini beğendirme yarışında. Ve
ne yazık ki, Türk insanı olarak bu işin de cılkını çıkardık.
Gruplar satın alarak Facebook’ta boy gösteren sayısız firma
var.
2010’da Başbakan Erdoğan’ın internet medyası
yöneticileriyle buluşması bir milat mıydı?
Hayır. Çünkü Başbakan Erdoğan’ın internet medyasıyla buluşması ilk
değildi. Başbakan olduğu ilk günlerde bir sabah kahvaltısında
buluşmuştuk kendisiyle. Fakat sonra ne olduysa, Tayyip Bey’le
buluşamadık, davetlerinde yer alamaz olduk. Bunun nedenini
sorduğumuzda, kurmayları, “Çok sayıda haber sitesi var, hangisini
çağıracağımızı bilmiyoruz” diyorlardı, hâlâ da diyorlar. Milat bana
göre, internet gazetecilerinin de Başbakan’la birlikte seyahat
etmeleri ve yerinde haber ve yorum yapmalarıdır.
İKTİDAR DA MUHALEFET DE İNTERNETE
MESAFELİ
İnternet medyası neden kabul görmekte güçlük
yaşıyor?
Nedeni hep aynı: “Hangi birinizi çağıralım?” Ben anlamıyorum
Türkiye’deki bütün gazetelerden temsilci çağırılıyor mu ya da
televizyonların hepsine davet gönderiliyor mu? Bu işi adam gibi
yapanlarla, korsan yapanları birbirinden ayıramıyorlar mı?
İnternethaber.com çatısı altında 60 kişi çalışıyor. Gazeteport’ta
40 kişi. Ensonhaber’de 30 kişi. Hızlı bir şekilde haber sitesi
listesi yapalım isterseniz?.. 10 siteyi alt alta yazmaya
zorlanıyoruz. O zaman niye, “Hangi birinizi çağıralım?” sorusunu
soruyorsun?
Siyasetin internet medyasına yaklaşımı
nasıl?
Türkiye’de gerek iktidar, gerekse muhalefetin internet medyasına
yaklaşımlarında hep mesafe oldu. Seçim dönemlerinde ararlar,
konuşurlar. Daha az para vermek için pazarlıklarını yaparlar.
Banner’larını yayına aldırdıktan sonra da arkalarını dönüp
giderler. Aslında bunun gücünü bilseler seçimden seçime değil,
yılın 365 günü yayın yaparlar.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, medyanın kendilerine olan
ilgisizliğinden yakınıyor.
Oysa Kemal Bey’in de elinin altında bir medyası var: chp.org.tr...
chp.org.tr’nin reklamlarını versininternet medyasına. İster
videoda, ister yazılı... İstediği açıklamayı yapsın. O açıklamayı
da advertorial olarak sitelerde yayınlasın. Bakın bakalım medyaya
ilgi duyuyor mu? Bunu bilmiyorlar, sorduğunuzdaysa, “E bizim
sitemiz zaten var” diyorlar.
Ya iktidar partisi?
Bakın; AK Parti internet konusunda müthiş şeyler yapıyor. Ama
internet medyasına uzaklar. Daha önce böyle değildi. Sayın
Başbakan’ı küstürdük, ya da küstürdüler galiba. Özellikle
haberlerin altındaki yorumlardan oldukça şikâyetçiydi. Bir
keresinde bana söyledi, haklı. Çünkü birçok sitede yorum denetimi
yapılmıyor. Sonra da davalar geldiğinde ciyak ciyak bağırıyorlar.
Başbakan Erdoğan kendisine küfür edilen sitelere reklam niye versin
ki? Doğru olmayansa, Sayın Erdoğan’ın tüm siteleri aynı kefeye
koyması ve bütün internet medyasını cezalandırması. İpini koparan,
“Ben internet gazetecisiyim” demeye başladı. Adam, “Bir laptopum
var” diyor ve kafelerde gazetecilik yaptığını böbürlene böbürlene
anlatıyor. Oysa sabahtan akşama kadar küfrediyor. İftiranın ardı
arkası kesilmiyor. Yeri belli değil, yurdu belli değil.
Erdoğan, internet medyası yöneticilerinin “otokontrol”
uygulaması gerektiğini söylemişti. Katılır mısınız bu
görüşe?
Başbakan Erdoğan’ın “otokontrol” istemi, bir densizin “sansür”
talebi üzerine söylenmiş bir sözdür. Başbakan’ın internetteki
özgürlüğe önem verdiğini biliyorum.
Nereden biliyorsunuz?
Okur yorumlarına karşı sergilediği hoşgörüden... Bakın Erdoğan o
yorumlara dava açsa kıyamet kopar, neredeyse birçok sitenin
kapısına kilit vurulur. Bakmıyor, yorumların önüne konulmasını da
istemiyor. Ama kendi içimizde de bir otokontrol olmasını istiyor.
Bazı arkadaşlarımız yorumdan, yorum yapanların sorumlu olmasını
istiyor. Oysa asıl sorumlu biziz. O yorumları yayına biz
sokmamalıyız.
ÇETELER VE TETİKÇİLER VAR
Haber altı yorumlar editoryal süzgeçten geçse de hukuki
sorunlar çıkabiliyor.
Yorumlarda ciddi sıkıntı yaşıyoruz. İstihdam sıkıntısı yaşıyoruz.
Kaçıyor çünkü. Günde 10 bin yorum. Ne olursa olsun gözden kaçıyor.
Sorumluluk da bizde. Yorumda habere değil de kişiye yorum
yapılıyor. Bütün siteler bir araya gelip bunun çözümünü bulmamız
lazım. Aksi takdirde başımız çok ağrıyacak.
Kimi medya sitelerinin sadece yakın çevrelerini
kolladıkları ve çıkar ilişkilerine bulaştıkları iddia
edilir.
Var... Ne yazık ki var. Kimi köşe kaptı, kimi program kaptı, kimi
yazar oldu... Ciddi bir çeteleşme söz konusu... Medya sitesi
diyorsunuz. Peki bu siteler özgür mü? Mesela çalıştıkları kurumla
ilgili yayın yapabiliyorlar mı? Onların yanlışlarını görüyorlar mı?
Sen herkese çakacaksın, kendi kurumuna gelince, başında olduğun
kurumu öveceksin ve bir de inandırıcılık sloganı atacaksın? Hadi
oradan! Bir de bir kesim var ki, bunlar bir kurumun çatısı altında
değiller, tetikçilik yapıyorlar. Ben bu çocukları kimlerin satın
aldığını biliyorum. Kimlerin talimatlar yağdırdığını biliyorum. Çok
organize bir iş... Çünkü zamanında benim kapımı çaldılar, işbirliği
istediler.
‘HABER HIRSIZLIĞI SON BULMALI'
İnternet Medyası Derneği (İMD) ne gibi hizmetler sunuyor
üyelerine?
Meslektaşlarımız İMD’ye bir umut kapısı olarak bakıyor. Herkes bir
çare arıyor. Haklarımızı arıyoruz 2005 yılından bugüne kadar.
Sanıyorum o haklarımızı almak üzereyiz. Bir de kurumsal bir
kimliğimiz oldu. Ne idüğü belli olmayanları dışladık,
kurumsallaştık.
“Kopyala yapıştır” haberciliğe karşı derneğin tutumu
ne?
Bu konuda ciddi sıkıntılar yaşayacağız gibime geliyor. Bugüne kadar
ses çıkarmayan gazete yöneticileri yavaş yavaş yüzünü buruşturmaya
başladı. Haklılar, çünkü adamın malını çalıyoruz. Fatih Altaylı,
Habertürk’ün yazarı. Biz kendi yazarımızmış gibi onun yazısını alıp
kullanıyoruz. Üstelik link vermiyoruz. Ya da dünyanın parasını
veriyorsun, ajans kuruyorsun, haber yapıyorsun ama biz oturduğumuz
yerden o haberi çalıyoruz. Bunun son bulması lazım. Derneğin tutumu
şu: Herkes ajanslara zaten üye. Niye çalıyorsun? Çalma. Fatih
Altaylı’nın yazısının haber değeri varsa haberleştir. Enis
Berberoğlu bu konuda rahatsız. “Alma malımı” diyor, “Alma
kardeşim”. Bazı arkadaşlar bu konuda bayağı rahat. Çalıyor,
çırpıyor, itiraz gelince ya da davalık olunca da isyan ediyor. Etme
arkadaş; ne çal, ne de bağır.
‘REKLAM PASTASINDAKİ PAYIMIZ TAM BİR
REZALET'
İnternet gazeteciliği, basın özgürlüğü açısından rahat
bir alan mı?
Sanıyorum biz daha özgür hareket edebiliyoruz. Dengeleri koruma
konusunda gazetelerin hareket alanı dar. Bizdeyse böyle bir sorun
yok.
Özgürlük, sitenin kendinize ait olmasıyla mı
başlıyor?
Hiç fark etmiyor. www.internethaber.com’da yazarlarımızın yazısını
ben de sizin gibi sitede okuyorum. Öncesinde bir denetim yok. En
başta sıkı sıkı konuşuyoruz. Sonra da işimize bakıyoruz.
İnternet medyasının reklam pastasından aldığı pay ne
durumda?
Rezalet. Dünya almış başını gidiyor, biz hâlâ yerimizde sayıyoruz.
Halbuki en etkili mecralardan biri de reklam için internet.
Ölçülebiliyor.
Mecranızın geldiği noktada en en önemli ve aşılması
gereken temel sorunu ne görülüyor?
Yasa ve reklam en önemli sorunlarımızı teşkil ediyor. Hosting
ücretleri hâlâ pahalı. Mesela bizler elektrik sarfiyatı için ciddi
paralar ödüyoruz. Enerji Bakanlığı bu konuda bir çalışma yapabilir,
bizler sanayi elektriği üretebiliriz. Vergi konusunda da çok
sıkıntı yaşıyoruz.