İnternet medyası nereye koşuyor

Abone ol

Geçtiğimiz hafta İnternet medyasını eleştiren Zaman'ın Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, konuyu bir kez daha köşesine taşıdı. Dumanlı, eleştirilerinde haksız değil.

Eleştiride bulunduğu için sayısızca telefon alan Ekrem Dumanlı'nın bir kez daha gündeme getirdiği yazısı şöyle.... İnternet ve intihar üzerine bir daha Geçen hafta bu sütunda internet haberciliği ile ilgili endişeleri dile getirmiştik. Bağımsız medya idealinin son şansı sayılabilecek internet gazeteciliğini berheva edebilecek tehlikelerden bahsetmiştik. Güvenilir haber kaynağı olmaktan süratle çıkan internet gazeteciliği, her geçen gün dedikodu merkezine dönüşüyordu çünkü... İtiraf etmeliyim ki internet site yöneticileri beklediğimden daha "interaktif" çıktı. Neredeyse telefon etmeyen, haber göndermeyen, düşüncesini paylaşmayan meslektaşım kalmadı. Hepsinin de dertli olduğunu; dolayısıyla bir yaraya parmak basılmasından mutlu olduğunu gördünüz. Bu durum, çıkış yolunun ilk işaret fişeğidir. Gelinen noktadan herkes şikayetçiyse, çözüme yaklaşılmış demektir. Ekmeğini internetten çıkaran bu kadar insan "çok önemli bir konu gündeme getirilmiş oldu, bunun iyi değerlendirilmesi gerek" diyorsa, ortada ciddi bir problem olduğunda şüphe yoktur. İyi haberciliğin şartı donanımlı kadro Bir önceki yazımda internet gazetecilerinin harakiri yaptığını iddia etmiştim. Belki yanlış bir kelime harakiri. Hem bir çırpıda yapıldığı için yanlış; hem de köklü bir geleneğin seremonisi sayıldığı için. Doğrusu, tedrici intihar olmalı; yani belli bir süreye yayılarak yapılan intihar. Bir zehrin yavaş yavaş vücudu esir alması, aylar sonra, belki yıllar sonra, ölüme sebep olması gibi bir şeyden bahsediyoruz. Çünkü internet gazeteciliği, yalan-yanlış bilgilerle bindiği dala her gün bir çentik atıyor. Bir zaman sonra yakalanan zirvenin en tepesinden kuyuların en dibine düşülmesi kaçınılmazdır... İnternet sitelerine emek vermiş değerli meslektaşlarımın hemen hepsinin bir temennisi var: İnternet haberciliğini doğru yapan kişiler mağdur edilmemeli. El hak doğrudur! Sanal alemin palavracılarının cezasını, iyi niyetli meslektaşlarımız çekiyor. Diğer medya sektörlerinde de durum aynıdır aslında. Gazeteciliği laf cambazlığı, taciz simsarlığı gibi algılayıp önüne geleni ezip geçmeye çalışanların cezasını, dürüst meslektaşları çekiyor... İşin doğrusu şu: Gazetecilikte (tıpkı diğer iş kollarında olduğu gibi) ne ekersen onu biçiyorsun. Kaliteli bir gazete için, mesleki donanımı yeterli muhabir gerekiyor. Muhabirlerin çalışmaları bir haber havuzuna akacak ki bilgi zenginliği gazeteye yansıyabilsin. O da yetmez, o havuzdan seçki yapacak birikimi ve deneyimi ile temayüz etmiş kişilere (editörlere) ihtiyaç vardır. Editörleri omuzunda taşıyan birimleri unutmamak gerekiyor: Haber merkezi, istihbarat birimi, iç haberler, dış haberler, ekonomi, kültür… Bilgi akışının disipline edilmesi, haberin zenginleştirilmesi, eksiklerin giderilmesi için yayın merkezinde güçlü bir kadro gerekir. Bu kadrolar kurulmadan gazete çıkarmak, televizyonculuk yapmak mümkün değil; dünyada örneği yok böyle bir cambazlığın. Tamam, internet gazeteciliği için bu kadar geniş bir kadroya, çok sayıda birime ihtiyaç duyulmuyor. Ancak, cüzi bir parayla bir site satın alıp, tek kişilik bir ordu kuruyormuşçasına bir havaya girerek internet gazeteciliği yapmak da mümkün değildir. Ortada doğru bilgiye ulaşacak kadro yoksa, kendine ulaşan bir bilgi kırıntısını hiç olmazsa muhataplarına soracak bir editör kurulu yoksa bunun adı tedrici intihar değil de nedir?.. "Efendim bizimki sanal bir gazetecilik, zamana karşı yarışıyoruz, bilgiyi kontrol edecek süre yok, yazalım itiraz gelirse sonra düzeltiriz" mantığıyla gazetecilik yapılamaz. "Yapılır" diyenler kazandıklarını ve kaybettiklerini masaya yatırmalı ve ellerini şakaklarına götürmeli. İnternet medyası ve standartlar Mesela şu soruyu kendine sormalı internet medyası: "Neden büyük şirketler reklam mecrası olarak interneti tercih etmiyor?" Beş yıl önce "Bilgisayar kullanıcısı az" deyip sıyrılabilirdiniz işin içinden. Oysa bugün hiç de azımsanmayacak bir kitleye ulaştı internet. Normalde halkın kullanımı doğrultusunda şirketlerin sitelere yönelmesi gerekiyor. Halbuki böyle bir temayül yok ortada. Sebebini internet sektörünün içindeki herkes biliyor. Maalesef gazeteciliğin en son fırsatı güven sınavından bir türlü alnının akıyla çıkamıyor, kendini tanıtamıyor; bırakın reklam verecek şirketleri, bağımlılarını bile ikna edemiyor. Batı'da internet ile ilgili sıkça dile getirilen "bilgi çöplüğü" eleştirisi, Türkiye'de daha hızlı bir tepkinin doğmasına sebep oluyor. Dolayısıyla internetin imajı her geçen gün biraz daha bozuluyor. Bu durumda, ancak reklam alarak yayın hayatına devam edebilecek internet sitelerinin ayaklarının altındaki sandalyeler çekiliyor. Olay sadece bir "web master" bulup "copy-paste" yapmak değil ki! Meseleyi bu kadar basit görenlerin "hit sayısı"na; yani "tıklama rakamı"na sığındığı görülüyor. Bir günde yüz binlerce tıklama alsan ne yazar? Zaten gazeteler tiraj saplantısının, televizyonlar reyting manyaklığının diyetini ödemedi mi? Maksat hit almaksa, sansasyonun binlerce yolu var. Ne kadar popülizme kayılırsa, cinsellik ve şiddet unsuru ne kadar kötü kullanılırsa, balon haberler üzerinden ne kadar ses getirilirse o kadar çok hit alırsın. Bu kadar basit! Ancak bu yolla elde edilen okurun karşısına "haber sitesi", "haber portalı" gibi iddialı laflarla çıkmamak gerekiyor. Böyle bir iddia, gazetecilik standartlarını gündeme getiriyor çünkü! İnternet haberciliği hiç mi doğru yapılmıyor? Yapılmıyor demiyoruz. Bu meselenin ciddiyetini gayet iyi kavramış siteler var bu ülkede. Zaten internet gazeteciliği konusunda umutların sönmemesi de buna bağlı. Ancak harala gürele yapılan internet siteleri, doğru yerde duran ve doğru iş yapanları da sıkıntıya sevk ediyor. İnternet gazeteciliği tarihi bir firsat: ancak internetçilerin tehdidi altında.. Zaman içinde iyi sitelerle kötüler arasında bir ayrışma yaşanacağı kesin. Halk şimdiden siteleri yalan makinesine oturtmuş, soru üstüne soru yöneltiyor. Kabir sualini andıran sorgulama, internet gazeteciliğinin geleceğini belirleyecek. Açık söylemek gerekirse, sadece internette değil bütün medya sektöründe- teknolojik büyümeyi vizyon büyümesinin bir parçası görmeyenler ayakta kalamayacak. Bu akıbeti görmek için ille de iletişim uzmanı olmak gerekmiyor… İki önemli medya kitabı Her mesleğin ustaları vardır. Onlar işin çıraklarına, kalfalarına; hatta diğer ustalarına nasihat eder, yol gösterir. Kimse de bundan rahatsız olmaz. Nail Güreli de öyle bir ustadır. Yıllarını vermiştir gazeteciliğe. Bir yandan ülke gündemiyle ilgili yazılar kaleme alıyor; bir yandan da gazetecilik ile ilgili konuları gündeme getiriyor. Güçlü teorik bilgisinin yanında yılların tecrübesini de görebiliyorsunuz bu yazılarda. Güreli, ‘Şu Bizim Medya’ adıyla yeni bir kitaba imza attı. Güncel tartışmaların tam merkezinde duran medyaya içerden bakıyor usta. Zaman zaman eleştiriyor, zaman zaman yol gösteriyor. Önemli olan da bu. Medyayı eleştirmek kolay; çözüm yollarını işaretlemek zor. Güreli zor olana talip… *** Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü hoş bir kitaba imza atmış: Medya Etiği. Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın önsöz yazdığı çeviri daha önce de 7 dile tercüme edilmiş. Bazı terimlerin yanlış tercüme edildiğini söylemek mümkün; ancak bu durum kitabın önemini ortadan kaldırmıyor. Ayrıca kitabın yazarı Fransız Basın Enstitüsü Profesörü Claude-Jean Bertrand'ın konuya ilgisi herkesin malumu. Genel Müdürlük doğru bir iş yapmış. Konuya meraklı insanlar için bir başucu eseri çıkmış ortaya. Emeği geçenleri kutluyorum. Kaynak: www.zaman.com.tr

Günün Önemli Haberleri