İnternet haydutluğu yapan yazar!
Abone olÖzdemir İnce'nin "İnternet haydutları"nı anlatan yazısına eleştiriler yağıyor. Ahmet Kekeç'ten sonra Oray Eğin de İnce'yi dalgaya aldı.
Oray Eğin, Özdemir İnce'nin bir okurundan gelen maile gösterdiği
tepkiyi alaycı bir dille ele aldı. Eğin, tavsiyesinde bulunduğu
yazısında, eski suçlarını da itiraf etti.
Çoktandır benim için bir Özdemir İnce yazısı okumaktan daha
eğlenceli bir tecrübe yok. Seinfeld falan izlemenin de ötesinde.
Grotesk bir sitcom karakterini andıran bu amca köşesinde salı günü
tüm zamanların en komik yazılarından birini yazdı. 'İnternet
haydutlarının düzeyi' diyordu ve kendisine bilinmeyen bir adresten
gelen e-mail'i yayımlayarak eleştiriyordu.
Konu bölümünde TKP adı geçen bu mail epey kötü bir Türkçe'yle
yazılmış. Üslup olarak içinde zeka kırıntıları barındırsa da
imladan kaybediyor. 'Ayaklı kütüphane' gibi düzeyli başlayan mail,
giderek 'Özdemir dallaması'na ve 'geri zekalı'ya dönüşüyor. Ama
'çülükizm manyağı' lafında bir yaratıcılık olduğu kesin... Neyse,
Özdemir Amca da epey sinirlenmiş bu duruma, önce TKP'ye ulaşıp
durumun kendileriyle ilgisi olup olmadığını araştırmış, olmadığını
anlayınca rahatlamış, şimdi de harıl harıl adresin sahibi
dalga.kiran'ı arıyor. Adalet Bakanlığı'na da çağrıda bulunuyor.
Dün, Yeni Şafak'ta Ahmet Kekeç bu Özdemir Amca başyapıtıyla güzel
güzel dalga geçerken kendisi de bir fobisini itiraf etti: Okur
mektupları. Malum, İnternet çıktı çıkalı sahte adresten yazarların
hayatını köreltebilme ihtimali epey kuvvetlendi.
Ben kendi tecrübelerimden, gazetelerin çok okunan köşe yazarlarının
değil de Özdemir Amca falan gibi arada kalmış, 'tersi yüzü' belli
olmayan birtakım karakterlerin özel fanatikleri olduğunu biliyorum.
Bir türlü ciddiye alınmayanlar, kendilerine gelen her e-mail'i
anında cevaplandırır, bir de bunu kafaya takarlar. Oysa çoğu zaman
övgüler de, yergiler de sahtedir ve bir yerlerde birkaç zıpır çocuk
onları uzaktan izleyerek acayip eğleniyordur. Zamanında benim de
İnternet haydutluğu yapmışlığım var, oradan biliyorum.
Mesela New Yorklu bir caz müzisyeni genç kız kimliğine bürünerek,
Engin Ardıç'ın favorisi bir faşistle adeta sanal bir aşk yaşadık;
üstelik yazışmamızın ilk başlangıcı da benim sahte adresten
yazdığım ana avrat küfürlerdi. Yazar cevap verdi, ben bu sefer özür
dileyeceğim diye biraz daha küfür yolladım, bir cevap daha geldi:
'Garip bir karaktersiniz, özür dilemeniz gerekirken daha beter
küfrediyorsunuz.' Bunun üzerine de genç kız 'O zaman tanışalım'
diye uzlaşmacı bir yol sergileyince köşe yazarımızla epey bir
yazıştılar. Onlar yani. Ben değil.
Bugünlerde adı bir partinin başı için geçen eski bir köşe yazarıyla
da benzer bir 'ilişkimiz' oldu. Kendisi benim yakın bir
arkadaşımdı, yazılarına çok hayrandı, çok önemsiyordu, hiçbirimiz
de okumuyorduk, okunmuyordu da, işletelim diye yola çıktık bir
başka arkadaşla, bir anda adam bize 'Bu çok farklı bir kız,
tanıdığım hiç kimseye benzemiyor' diye lafa girip 'onunla' (benimle
değil) tanışmak için can attığını söyledi. O zaman durumu idare
ettiysem, hep ederim gibi geliyor.
Yalnız da değilim. Bir başka arkadaşım da sahte adresten Altemur
Kılıç'ın faşistliğiyle ilgili sert mail'ler yollamış, birkaç
yazışmanın ardından Kılıç kontrolü kaybedip küfür dolu bir cevap
yollamış da okur-yazar ilişkileri bu şekilde bitmiş.
Biraz daha enerjim olsa, listemde böyle yazışmak istediğim pek çok
köşe yazarı var. Bazılarıyla halihazırda e-mail'leşen tanıdıklarım
var, seyrini sayelerinde takip ediyorum. Pekala Özdemir Amca da
benim oltama takılması için çaba harcamaktan çekinmeyeceğim
isimlerden biri olabilirdi; neyse ki onun da peşinde başka
takipçiler var. Ek$iSozluk'te hakkında yazılan maddelere bakın.
Benim 'İnternet haydutluğum' yazık ki birkaç sene sürdü,
e-mail'leşme ve bu gibi işler çok yaygınlaşınca, köşe yazarlarını
uyandırmamak adına vazgeçtim. Ama şunu fark ettim hep: Kontenjan
köşe yazarları (ya yokluktan köşe kapan ya da ideolojik boşluğu
doldurmaya aday olanlar) dışında böyle e-mail'lere falan takılan
yok. Onlar da oltaya çok fena düşüyor, eğlencesi çabuk bitiyor. E
belli bir zaman sonra da sıradan faşistlerle falan uğraşmak insanın
canını sıkıyor. İnsan istiyor biraz da Fatih Altaylı'yla, Yavuz
Donat'la, Güneri Cıvaoğlu'yla yazışabilmeyi. Onların kurşun
geçirmez-dokunulmaz-kendini beğenme kalkanlarından geçebilmeyi.
YAZI:Oray EĞİN
AKŞAM