İnternet Cafe'ye gitmek caiz mi?
Abone olİnternet Cafe'lerin kapatılmasını isteyen Vatan Gazetesi yazarı Selahattin Duman, haksız da değil. Okuyun, hak vereceksiniz!
İnternet Cafe'ye gitmek caiz mi? Bakın.. Buraya yazıyorum.. Bu işin
önü alınmazsa yakında bir sokakta beş internet Cafe açılacak.. Adım
başı "Şebinkarahisarlılar internet Cafesi.." gibi, "Hasandere
internet Kıraathanesi.." gibi tabelalarla karşılaşacağız.. Aydın
kısmının huyudur.. Bir şeyi anlayıp dinlemeden yargılayıp mahkum
eder.. Mafya ile mücadele edip çeteleri temizleyen polisimiz,
yapacak iş kalmadığından internet cafe'leri birer ikişer kapamaya
başladı diye ayaklanıp, bir eyyam ortalığı birbirine kattılardı..
Efendim, neymiş., internet cafe'lerde öğrenciler bilgi alışverişi
yapıyorlarmış.. Bu kafelerin kapatılması Türk eğitimine vurulan bir
darbeymiş.. Hayatım boyunca "bilgi alışverişine" karşı çıkmış biri
olarak önce bu itirazları anlamadığımı söylemeliyim.. "Bilgi
alışverişi" yapmak da ne demek? Talebe dediğin bilgiyi toplar,
beyinciğinde saklar.. Günü geldiğinde kullanır.. O gün ne zaman
gelir? "Terazi var, tartı var.. Her bir işin vakti var.." Diyelim
ki tahsiliniz bitti.. Bir işe girdiniz.. Aileniz sizi hayırlı bir
kız bulup, başgöz etti.. Eh.. Yeni evliyiz diye bütün gün perdeleri
çekip oturacak değilsiniz ya.. Elbette evinize misafir de gelecek..
Talebelikte toplanan bilgilerin hayrını işte o vakit göreceksiniz..
Misafirler "Eeee! Daha daha ne var ne yok.." dediğinde verecek
cevabınız olur; - "Valla daha ne olsun? Dün akşam Mercidabık
Zaferi'nin yıldönümüydü.. Onu kutladık.." dersiniz.. Onlar da; -
"Yaaa, hakkat! Dört yüz seksen iki sene oldu değil mi? Vakit nasıl
geçmiş? Daha dün gibi.." derler.. Bu sayede oturup Yavuz Sultan
Selim dönemini güzel güzel konuşursunuz.. Bilgi çağının
nimetlerinden biri de budur.. "Bilgi alışverişini" ister internete
girip yapın, bilginizi ister Kadıköy'ün Salı Pazan'nda naylon
poşetler içinde pazarlayın.. Alan da satan da hayrını görmez..
Çünkü bilgi ticari bir meta değildir.. Satmak için değil, yutmak
içindir.. Fitil olarak tatbik edileni de vardır.. Bugün bilgisini
satan, yann vatanını satar.. Benim karşı çıkmamın sebebi bu..
Gelelim internet cafe'ler meselesine.. Bütün dünyada "bilgi
dağıtmak" üzere kurulan bu sistem memleketimize geleli, şunun
şurasında birkaç yıl oldu.. Onu da kendimize uydurduk.. Haberini
gazetede okudum.. Bizimkiler interneti yoldan çıkarmış.. Sistem
müşteriye bilgi vereceğine "kadın satmaya.." başlamış.. Haberi
veren gazete nal kadar başlık atmış.. "Çöpçatan internet" diye..
Buyurun buradan yakın! Olay da şöyle gelişiyor.. Evinizde
bilgisayar var ve siz üniversiteye hazırlanan çocuklarınızın
istikbalini düşünerek internete bağlandınız.. Artık çocukların
aletin başına geçip "Eklembacaklıların sindirim sistemi" üzerine
araştırma yapmasını beklersiniz değil mi? O zaman çok beklersiniz..
Çünkü sizin aklı bir karış havada olan oğlunuz, eninde sonunda
internetin bu marifetini keşfedecek ve sağa sola durmadan "Bana
karı bulun.." diye e-mail geçecektir.. Alet zaten bu işe hevesli..
O da oğlunuza "Nasıl bir karı istersin ağam? Sarışını var, esmeri
var.." diye cevap verecek.. Mübareğin teknolojisi o kadar gelişmiş
ki pazarladığı kadınların resmini de gösterebiliyor.. Hem de edep
yeri açıkta kalmış, filan demeden.. Geçenlerde benim internetten
bilgi arıyordum.. Şey için lazım olmuştu.. Pat diye bir e-mail
çıkti karşıma: "Orta yaşlı, 1,63 boyunda, esmer, balık etinde bir
kızım.. Bush'a karşıyım.. Huyu huyuma, suyu suyuma uygun; içkisi
sigarası olmayan bir beyle internet aracılığı ile tanışıp yuva
kurmak istiyorum.." Haydi bakalım.. Öğrenci olarak böyle bir e-mail
ile karşılaş da kafanı derslerine ver görelim.. Bunların rumuzu
mumuzu da yok.. E-mail adresi temas kurmaya yetiyor.. (www.
—/'com.tr) gibi bir şey yazıyorsunuz.. Fotoğrafı ile çıkıyor
karşınıza.. Eğer aletiniz marifetliyse, yani donanımı yüksekse
"sesini banda alıp" dinleteni de var.. İnternet kıraathaneleri Bu
internet denilen sistemin "İlgiye muhtaç hanımları, mali durumları
uygun beylerle tanıştırıp, yalnızlıktan kurtarmak isteyen.." bir
özelliği olduğunu keşfeden bazı uyanıklar hemen tezgâhı kurmuşlar..
Adım başına bir internet cafe'si açılmış.. Mali durumları eve
internet bağlatmaya müsait olmayan bekar takımı da buralara
takılıyor.. Harçlıklarını bu aletlere yatırıyorlar.. Bilgisayarın
başına geçip, elalemin aklı bir karış havada gezen kızlarına "özlü
aşk sözleri" gönderiyorlar.. Aletin tuşlarına bastıkça tahriklenip,
kendini kaybedenler ise işi evlenme teklifine kadar vardırıyorlar..
- "Sana dünyayı vermek isterdim.. Gökyüzünü, bulutları, kuşları
vermek.. Bizim gazeteden kupon karşılığı aldığım üçlü tencere
setini bile.." İnternet'in gözü olmadığından, böyle bir "e-mail"
alan kız da "A sersem! Bana dünyayı verebilecek imkânın var da ne
diye internet cafe köşelerinde sürünüyorsun? önce evine bilgisayar
al.." diyemiyor.. Bu tür elektronik halvetlerin faturası da aile
bütçesine giriyor tabii.. Evin gözü dönmüş oğlanına para
yetiştiremeyen gariban analar başlıyor ağıta: (Lütfen "Yıkılmadım
ayaktayım.." şarkısının bestesine uydurarak okuyunuz) Pilav verdim
et ister, Yayan gitmez at ister, İnternetten kız ister, Ocağımı
yıktı bu oğlan.. (Lütfen "Müdürbeyin yeşil kürkü.." türküsünün
bestesine uyarlayarak okuyunuz..) O yüzden göğsümü gere gere
söylüyorum.. Polisimiz bu internet Cafe'lerini birer ikişer kapatsa
ve onlara bar, meyhane muamelesi yaparsa tepeden tırnağa haklıdır..
Masum gençlerimizi internete sokup, karıya kıza alıştıran o
bilgisayarları karakola götürüp sabaha kadar sopalamıyorsa,
milletçe işkenceye karşı olduğumuzdandır.. Biz de delikanlıydık..
Biz de karşı cinse alâka duyardık.. Ama bir günden bir güne
ailemizin başına internet masrafı çıkarmayı düşünmedik.. Şansımızı,
güneşli havalarda sokağa çıkıp, kızların gözüne ayna tutarak
denedik..