Grup toplantısında partililere seslenen Kemal Kılıçdaroğlu,
"Türkiye kendi sınırlarını güvence altına almak zorundadır.
Biz askerin İdlib'e gitmesine destek veriyoruz" dedi
ya!
Ekran başında inme inmiş gibi kalakaldım.
Allah şahit, "Idlib'e girmekle hata mı yaptık acaba? Bunun
destek vermesi pek normal değil" diye korkuya
kapıldım.
Sonra daha önceki çarklarını hatırlayıp, kendime bir süre
belirledim.
"Birkaç saat sonra bu sözlerin tam tersini söyleme
ihtimali çok yüksek. Eğer akşam üzeri aynı şeyleri
söylemeye devam ederse İdlib'e operasyonu ciddi anlamda gözden
geçirmeli" dedim.
Öğleden sonra, AK Parti'de siyaset yapan önemli bir dost
aradı.
"Kemal Bey'in ABD'ye vize konusunda tepki göstermesi ve
Idlib'e yapılan operasyona destek vermesi çok anlamlı. Galiba ülke
olarak arzuladığımız birlik ve beraberliği yakalıyoruz"
deyince, "Erken konuşuyor olabilirsiniz" diye
kendisini uyardım ve geçmişi hatırlattım.
"'Bu polislerin eline kim silah verdi' diyen bir liderden
bahsediyoruz. Yarın, 'TSK'ya bu tankları kim verdi, kim bunları
Idlib'e gönderdi' derse şaşırmayın"
dedim.
"Yok yahu, o kadarını demez" diye diretti.
"Demez ise, bugün sabah kahvaltısında ne yediğini ne
içtiğini kontrol edin ve her gün aynı şeyleri yiyip içmesini
sağlayın" dedim.
Gülüştük ve telefonu kapattık.
Günü geceye devretmek üzereyken beklediğim açıklama nihayet
geldi.
CHP lideri sabah konuşan kendisi değilmiş gibi sosyal medya
hesabından, "Şovdan ibaret dış politikalarıyla, Türkiye'ye
cihatçıları temizleme görevi kaldı. İdlib’den gelecek her şehidin
sorumlusu Erdoğan’dır" açıklaması yaptı!
Niye bu kadar iddialı konuştum biliyor musunuz?
İki sebeple...
Bir...
Bizi öle bir hale soktuki doğru söylediği bir cümle dahi kafamızda
kuşku yaratıyor.
İki...
Çünkü Fırat Kalkanı Operasyonu'nda da aynısını yapmıştı. Meclis
Grup Toplantısı'nda operasyona destek vermiş, gece olunca
sosyal medyada tam tersini yazmıştı.
Gece diyorum, dikkat ediniz!
Sabah alınan çayın ya da portakal suyunun yerine gece başka bir
şey alınınca demek ki böyle oluyor.
Yok, yok...
Cin tonikten, rakıdan falan bahsetmiyorum. Bu başka bir şey!
Bunun içtiğinin formülünü ele geçirin. Pablo Escobar'ı
sollamazsanız gelin yüzüme tükürün!
Hep söylerim...
Günde 5 dakika haber okuyan biri bu adama mümkün değil oy
vermez!
Silahlı İnsansız Hava Aracı'mız SİHA bunun yanında hikaye ya!.
Konuşmasıyla, sonra konuştuklarını inkar etmesiyle koca bir ülkeyi
siyasetten soğuttu vallahi!
Resmen İnsansız Kara Aracı...
OLDU MU ŞİMDİ VALİ
BEY?
Uşak'ın en değerli arazisinin üzerinde, 21 bin
metrakarelik alan üzerine sarayları bile kıskandıracak konak
dikeceksiniz.
2'si süit olmak üzere 3 adet salon, 10 adet 1+ 1 oda, iki devasa
yemek odası, şark odası, oyun alanları, yaz ve kış
havuzlarının yanısıra yaz ve kış bahçeleri falan...
Hayırdır Vali Bey?
Valilik Makamı olsa anlarız anlamasına da, bu sizin şahsınıza
yapılan özel bir konak. 3 bin 271 metrekarelik inşaat alanının
maliyetinin toplamda 4 ila 6 milyon TL arasında olacağı
konuşuluyor.
Ekonomi kurmayları, savunma sanayine yatırım
yapılabilmesi için zam yapmanın şart
olduğunu söylüyor. Ülkenin ekonomik
anlamda bir darboğazdan geçtiğini size haber vermediler
herhalde!..
SOSYAL MEDYADA TAKİP
İÇİN: