İnsanoğlu ölümsüzlüğe göz kırpıyor
Abone olDünyada 100 yaşını aşanların sayısı giderek artıyor. Araştırmalara göre, 2090'a kadar bu yaş dilimindekilerin sayısı 6 milyona ulaşacak.
Eskiden bir kişinin 100. doğum gününü kutlaması gazete
ve televizyonlara haber olurdu. Zira 100 yaş ulaşılmaz bir
yaştı.
ABD'de başkan, İngiltere'de ise kraliçe 100 yaşına basan
vatandaşlarına tebrik kartı gönderiyor, İrlanda 100. doğum
günlerinde vatandaşlarını 2.500 Euro'yla ödüllendiriyor. Japonya'da
ise başbakan 100'ü devirenlere gümüş bir kupa hediye ediyor...
Ancak basın, artık bunu haber olarak görmekten vazgeçti. Devlet
yöneticilerinin de çok yakında bu adetlerinden vazgeçmeleri
gerekecek gibi görünüyor. Zira kutlama ve ödül yetiştirmek giderek
zorlaşacak. Çünkü asırlık insanların sayısı hızla artıyor.
Yeni istatistiklere bakılırsa, ABD'de son 40 yıl
içinde 100 yaşını aşanların sayısı 10 kat arttı. Şu anda ABD'de
yaşı 100'ün üzerinde olan 96 bin 548 kişi var. Bir asrı deviren 20
bin 115 yaşlısıyla, dünyada nüfusuna oranla en fazla 100 yaş üstü
vatandaşa sahip olan Fransa'da ise her 3 bin kişiden biri 100
yaşını aşmış durumda. İngiltere'de de 12 bin kişi, 100 yaşın
üzerinde. İngiliz hükümeti bu rakamın 2020'de ikiye katlanacağını,
2050'de ise 280 bine çıkacağını öngörüyor. 100 yaş üstü nüfusun en
büyük hızla artış gösterdiği ülke olan Japonya'da ise bu kişilerin
sayısı 40 bin 399. Her yıl 4 bin kişi daha ekleniyor. Böyle giderse
2050'de
Japonya'da
1 milyondan fazla kişinin 100'ü devireceği tahmin ediliyor.
Bilimsel araştırmalara göre, 21'nci yüzyılın sonunda, yani 90 yıl
içinde, dünyada bu yaş dilimindekilerin sayısı 6 milyona ulaşacak!
Görünen o ki, insan ömründe çıta büyük bir hızla yükseliyor.
BESLENME, İNANÇ VE DOSTLUK
Nedenlerini tahmin etmek zor değil. Bilimsel araştırmalara göre
genetik yapı bu konuda yüzde 30 etkili. Tıpta kaydedilen büyük
gelişmelerin yanı sıra değişen hayat tarzı, sağlıklı beslenme ve
çevre koşulları da uzun yaşamın ardında yatan faktörlerin yüzde
70'ini oluşturuyor. Japonya'daki 100 yaş ve üstü nüfusun yüzde 80
gibi büyük bir bölümünün yaşadığı yer olan ve tüm dünyada 'uzun
yaşam cenneti' olarak ünlenen Okinawa adasında, yaşlılar üzerine
yapılan araştırmalar da bunu kanıtlıyor. Zira Okinawa'da insanlar
tahıl, balık, sebze ağırlıklı besleniyor, yağ, kırmızı et, yumurta
ve tavuk etini ise çok az oranda tüketiyor. Bu beslenme tarzı
şimdiden 'Okinawa Diyeti' adıyla kitap haline getirilip çok
satanlar arasına girmeyi başardı bile. Beslenmenin yanında Okinawa
halkının yaşamında öne çıkan diğer faktörler de uzun yaşamanın
sırları olarak kabul görüyor: Stressiz bir hayat sürmek, sevgi ve
saygıya dayalı güçlü aile ilişkilerine sahip olmak, uzun yıllar
boyunca fiziksel açıdan aktif olmak, ruhsal açıdan inançlı ve
huzurlu olmak.
Boston Üniversitesi'nde New England 100 Yaş ve Üzeri Araştırmaları
bölümü başkanı Thomas T. Perls de üzerinde çalışmalar yaptığı
asırlık insanlar arasında iyi aile ve arkadaşlık ilişkilerine
sahip, dışa dönük ve kendine güvenli olmanın ön plana çıktığına
dikkat çekiyor. Uzun yıllar Moskova Sağlık Bilimleri Merkezi'nin
başkanlığını yapan Profesör Mikhail Tombak da yazdığı '150 Yıl
Yaşayabiliriz' adlı kitapta fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarımızı en
sağlıklı biçimde karşılarsak 150 yaşını görmenin de pekala mümkün
olacağını söylüyor.
ÖLÜMSÜZLÜĞE ADIM ADIM
Uzun yaşam beklentisini 100 yılla sınırlamayan, 500,
1000 yıl yaşanabileceğini hatta ölümsüzlüğün bile mümkün
olabileceğini söyleyenler de sık sık karşımıza çıkıyor. Yüzyıllarca
yaşamak ve ölümsüzlük konusunda söylenenler ise büyük ölçüde Doğu
felsefesi ve spritüel öğretilerle bağlantılı. Zira bu öğretilere
göre vücudun yaşam enerjisini vücudun belli bölgelerinde bulunan ve
çakra, dan tien, enerji girdabı gibi adlarla anılan noktalar elinde
tutuyor. Enerjiyi bu noktalarda dolaştırmaya, nefes çalışmalarına,
sağlıklı beslenmeye, zihin gücü ve meditasyona odaklı bu çalışmalar
ömrü uzatıyor, yaşlanmayı geciktirip ölümsüzlük yolunu açıyor.
Örneğin Amerikalı yazar ve bilim adamı Baird T. Spalding, 'Ölümsüz
Üstatların Yaşam ve Öğretisi' adlı kitabında Tibet'te 500-600
yaşındaki insanlarla karşılaştığını yazıyor. Buna göre Tibetli
rahipler uzun yaşam için, 'Genç kalmak istiyorsanız, genç gibi
hareket edin, genç gibi düşünün, genç gibi yaşayın' diyor.
Amerikalı yazar Peter Kelder de tüm dünyada 2 milyonun üzerinde
satan ünlü kitabı 'Tibet'in Gençlik Pınarı'nda Tibet'teki bir
manastırda yüzlerce yıl yaşayan Lamaları anlatıyor. Dahası
Lamaların hem uzun yaşayıp hem de sürekli genç ve dinç kalmayı
nasıl başardıklarının sırlarını da açıklıyor. Kitapta anlatılan
uygulamaları hayatına geçiren herkesin giderek gençleşeceği ve
yüzyıllarca yaşlanmadan hayatını sürdürebileceğini de ekliyor.
25 yıldır Doğu öğretileri ile ilgili çalışmalar yapan, dersler
veren ve kitaplar yazan Cem Şen'in 'Thumos: Ölümsüz Destanları'
adlı kitabı da ölümsüz insanların varlığından bahsediyor. Cem Şen,
DerKi.com sitesinde Akşam Cumartesi yazarı Hasan Sonsuz
Çeliktaş'a verdiği röportajda ölümsüzleri şöyle anlatıyor: 'Senin,
benim gibi insanlar. Bizden ayrıldıkları nokta şu: Bazıları fazla
fiziksel yeteneğe ve enerjiye sahip, yani bedenleri doğal olarak
güçlü; bazılarının ise ruhları çok güçlü. Bu sağlam temel üzerine
aldıkları uzun yıllar süren bir eğitim sonucunda bir tür geçiş
noktasına ulaşılıyorlar. Bu aşamayı geçip hayatta kalmayı
başarırsan bir ölümsüze dönüşüyorsun.'
1.000 yıl yaşamak ve ölümsüzlüğe ulaşmak bilim dünyasında da artık
telaffuz edilir hale geldi. Cambirdge'den biyoloji teorisyeni
Aubrey de Grey, önümüzdeki 25 yıl içinde bilim dünyasındaki
gelişmeler sayesinde insan ömrünü 1.000 yıla çıkarabileceğimizi
söylüyor. Yaşlılığın 'tedavi edilebilir bir hastalık' olduğu
teorisini ortaya atan Grey 'Yaşlanma kaçınılmaz bir süreç değil;
insan metabolizmasının bir yan etkisidir, o kadar. İnsan vücudu çok
karmaşık bir makine ve her makinede olduğu gibi zaman içinde bazı
parçalar yoruluyor, yalama oluyor ya da devre dışı kalıyor.
Vücudumuz aynı zamanda çok akıllı. Ortaya çıkan sorunları kendisi
tamir edebiliyor. Ama bu sırada yıpranıyor ve eskiyor. İşte o zaman
yaşlılık ortaya çıkıyor' diyor. Grey'e göre yaşlanmayı önlemek için
yapılması gereken şey de basit: Vücudun kendini tamir edemediği
noktada, sorun çıkaran parçaları dışarıdan müdahalelerle tamir
etmek ye de yenisiyle değiştirmek! Bunu kök hücre teknolojisiyle
laboratuar ortamında geliştirilmeye başlanan yapay organlar
sayesinde yakın gelecekte hayata geçirmek mümkün görünüyor.
Ayrıca vücudun hücrelerde biriken toksik maddelerden arındırılarak
temizlenmesi ve kanser tedavilerinin daha da geliştirilmesi gibi
ilerlemelerle her alanda bir yenilenme sağlanıp yaşlılığı tarihe
gömmek de olası. Grey'in hesabıyla, her bir hastalanan parçanın
yenilenmesi kişiye 30-40 yıl kazandırırsa, bilimsel gelişmeler
devam ettiği sürece insan vücudu tazelenmeye devam edecek ve insan
ömrünü giderek daha çok uzatmayı başarabileceğiz.
Biyologlar şimdiden solucanlarda uzun yaşamayı sağlayan DNA
mutasyonunu buldu. Dahası sinekler ve farelerde de yaşlanmayı
geciktirici benzer özelliklerin izine rastlandı. Bu koruyucu
mekanizma insan hücrelerinde de çalıştırılırsa yaşlanma etkilerine
maruz kalmadan yüzlerce yıl yaşamak pekala mümkün olabilir.
Tüm bu gelişmeler ışığında görünen o ki, insanoğlu ölümsüzlüğe göz
kırpıyor. Bu gerçek olursa gelecekte kazalar, cinayetler ya da
intiharlar dışında ölüm nedeni kalmayacak.
100'ü devirenlerin büyük çoğunluğu
kadın
Türkiye'de 100 ve üstü nüfusa dair net bir istatistiki bilgi yok.
Ancak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)'in 2008 yılı nüfus
verilerine göre Türkiye'de 90 yaşını aşan 60 bin 176 kişi
bulunuyor. Bunların 15 bin 730'u erkek, 44 bin 446'sı yani yüzde
73'ü kadın. Bilimsel araştırmalar da kadınların erkeklerden 5 ila
10 yıl daha fazla yaşadığını, dünyada 100 yaş üstü nüfusun yüzde
85'ini de kadınların oluşturduğunu gösteriyor. Bir diğer veri de
uzun yaşayanların çoğunun köylerde yaşamını sürdürenler olması.
TÜİK verilerine göre, 71,5 milyonluk Türkiye nüfusunun yüzde 75'i
kentlerde, sadece yüzde 25'i köy ve beldelerde yaşıyor. Ancak 90
yaş üstündekilerin yüzde 35,3'ü köyde ikamet ediyor.
Yüz yaş üstü jenerasyon geliyor
ABD Ulusal İnsan Genomu Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Francis
Collins, bilim dergisi Science'a verdiği demeçte şunları söylüyor:
'Bundan 50 yıl sonra, başıma bir kaza gelmezse, büyük olasılıkla
106 yaşında ve hala hayatta olacağım. İnsan DNA'sı üzerine yapılan
çalışmalar bu hızla devam ederse sadece ben değil 100 yaşın
üzerinde olup hayatını sağlıklı ve aktif bir biçimde sürdüren
birçok kişi, yeni bir jenerasyon oluşturacak. Çünkü sağlık
sektöründe herkesin DNA haritası çıkarılıp hangi hastalıklara
yatkın oldukları kolayca belirlenecek, hastalıklar ortaya çıkmadan
önlemler alınacak ya da kişiye özel tedavi yöntemleri
geliştirilecek. Genom araştırmalarımız şimdi kansere sebep veren
hücre büyümesi ve yaşlanmaya sebep olan hücre ölümü konuları
üzerinde sürüyor. Hücrelerin değişimini kontrol etmeyi başarırsak
kanser gibi pek çok hastalığı önleyebiliriz. Hücre ölümü
engellenirse yaşlanmayı da ortadan kaldırmak mümkün olabilir. 50
yıl sonra insanlar 'ne kadar uzun yaşayabileceğiz' değil 'ne kadar
uzun yaşamak istiyoruz' sorusunu sormaya başlayacak.'