İnsan maden ocağı gibi
Abone olİnsan vücudunun önemli bir bölümünün su ancak birçok madensel maddede insan vücudunda bulunuyor
İnsan vücudunun önemli bir bölümünün su olduğu, ancak birçok
madensel maddenin de vücudun yapısında yer aldığı belirtildi.
Uzmanlar, su dengesiyle madensel madde dengesinin bozulmaması için
çok dikkatli olunması gerektiğini, bu dengenin bozulması durumunda
ise vücutta istenmeyen rahatsızlıkların ortaya çıkabileceğini ifade
ediyor. İnsan vücudunun en önemli kısmının su olduğunu, canlılığın
olabilmesi için suyun vazgeçilmez bir madde olduğunu kaydeden
uzmanlar, suyun görev yapabilmesi için tuza gerek olduğunu
belirtiyor. Uzmanlar, sofra tuzu olarak adlandırılan tuzun sodyum
ve klor elementlerinden oluştuğunu, bu 2 elementin vücutta önemli
yer tuttuğunu kaydediyor. İnsan vücudundaki elementlerin hemen
hepsinin önemli görevler yaptığını, ancak fazlalığında toksik
etkiye neden olduğunu belirten uzmanlar, gerek eksikliği ve gerekse
fazla birikmeyi önlemenin tek yolunun hemen her türlü gıdanın yer
aldığı karışık bir beslenme uygulamak ve vitaminler de dahil olmak
üzere hiçbir ilacı konunun uzmanı bir hekime danışmadan kullanmamak
olduğunu söylüyor. Uzmanlar, vücuttaki madensel maddeleri ve
eksikliklerinde yaşanacak gelişmeleri ise şu şekilde özetliyor
:
Sodyum: Gıdalarla alınan sodyumla böbrek tarafından atılan sodyum
miktarına bağlı olarak kanda ve tüm vücutta belirli bir denge
içinde bulunur. Böbrekler, atılan sodyum miktarını değiştirerek
belirli bir oranda bu dengeyi korumaya çalışır. Aşırı terleme ve
kusma ile tuz alınmadan aşırı miktarda su içilmesi kandaki sodyum
oranını düşürür, bol tuz yenilmesi ve az sıvı alınması da bu
miktarı normalin üzerine çıkarır. Bunların dışında, öncelikle
böbrek ve böbrek üstü bezi olmak üzere bazı organların
hastalıklarında da bu denge bozulabilir. Vücuttan tuz ve su
eksildiğinde, ağız kuruluğu, halsizlik, tansiyon düşüklüğü,
çarpıntı ve şok görülebilir. Tuz alınmaksızın bol su alınması
halinde de, su zehirlenmesi olarak adlandırılan, adale kasılmaları,
çırpınmalar, şuur kaybı ve komayla ölüme kadar varabilen bir tablo
görülebilir.
Potasyum: Hücrelerin içinde bol miktarda bulunup, kanda ve doku
arası sıvılarda daha az miktardadır. Böbrek ve böbrek üstü bezi
hastalıklarının dışında, kanda potasyum azalması aşırı ishal ve
kusma ile idrar söktürücü ilaçların uzun süre kullanılması halinde
görülür. İlk belirtisi kas güçsüzlüğüdür. İleri derecelere
vardığında bağırsaklara ve solunum kasları dahil olmak üzere tüm
kaslarda hareket kısıtlılığı olacak ve bu da hayati tehlikeye neden
olacaktır. Potasyumun kanda yüksek düzeylerde bulunması, böbrek
hastalığı, ciddi yanıklar, kanamalar gibi etkenlere bağlı olarak
idrar miktarının azalması hallerinde görülebilir. Genellikle fazla
bir belirti vermeden kalp üzerinde toksik etkiler gösterebilir. Bu
etki de bazen hayati tehlikelere yol açabilir.
Fosfor kalsiyum ile birlikte hareket eder
Kalsiyum: Sağlıklı insanların kanının 100 mililitresinde 8.8 ile
10.4 mg. arasında kalsiyum bulunur. İnsan vücudunda kalsiyum
dengesi, paratiroid bezleri ve D vitamini tarafından düzenlenir.
Öncelikle kemik metabolizması ve kaslar için gerekli bir madensel
maddedir. Eksikliği halinde, dilde, dudaklarda, parmaklarda duyu
değişiklikleri, kaslarda ağrı ve kramplar görülür. Kalp de bir kas
olduğu için kalsiyum metabolizmasından çok etkilenir. Uzun süreli
kalsiyumdan fakir beslenme, kemiklerin zayıflaması gibi bir sonuç
yaratır. Kalsiyumun kandaki düzeyinin gerektiğinden fazla olması
hali, genellikle, paratiroid bezinin hastalıklarında görülmektedir.
Hafif dereceli yükselmeler, fazla bir belirti vermez. Bu hastalarda
sık böbrek taşları görülür. Kalsiyum yükseldikçe kas güçsüzlüğü,
böbrek kireçlenmesi, kemiklerde gereğinden fazla kireç toplanması
gibi durumlar belirir.
Fosfor: Kalsiyumla birlikte hareket eden bir elemandır. Böbrek,
paratiroid bezi ve hormon düzensizliklerinde, vücuttaki fosfor
dengesinde de bozulmalar olur. Kronik açlıklar, bağırsaklardaki
emilim bozuklukları, alkolizm, devamlı idrar söktürücü kullanılması
gibi hallerde kandaki düzeyi düşer. Tıp dilinde hipofosfatemi
olarak adlandırılan fosfor eksikliklerinde, sinir ve kas
ilişkisinde aksaklıklar, kas güçsüzlüğü, kas hücresi yıkımı, beyin
fonksiyonlarında bozulma, koma ve hatta ölüm bile görülebilir.
Magnezyum: Magnezyum da vücudun önemli elementlerindendir. Kanın
bir litresinde 1.6 ile 2.1 miliekivalan magnezyum bulunur.
Eksikliğinde, iştahsızlık, bulantı, kusma, uyuklama, güçsüzlük,
titreme, kas seyirmeleri ve kasılmaları gibi belirtiler görülür.
Yüksekliği, böbrek yetersizliği olan hastalarda, sindirim sistemi
tedavisi amacıyla magnezyumlu ilaçlar verilmesi halinde görülür.
Kas refleksleri kaybolur, kalp elektrosunda bozukluklar görülür,
solunum ve dolaşım aksar, şok ve hatta ölüm bile görülebilir.
Demir: Toplam olarak erkeklerde 3.45, kadınlarda ise 2.45 gr kadar
demir, tüm vücuda dağılmış olarak bulunur. Bunun yüzde 60-70 kadarı
kan hücrelerinde hemoglobin içinde, yüzde 10-12 kadarı kaslarda
miyoglobin içinde ve enzimlerde, yüzde 15-30 kadarı da, karaciğer,
dalak ve kemik iliğinde depolanmış olarak bulunur. Gıdalarla
alınır. Kadınlar her ay adet kanamalarıyla kan kaybettikleri için,
gıdalarında daha fazla demir bulunmalıdır. En önemli demir kaynağı,
et, karaciğer ve dalak gibi gıdalardır. Gıdalarla az alınması,
sindirim sisteminde demir emilimiyle ilgili sorun olması, kan kaybı
gibi hallerle vücutta demir azalması, kendini demir eksiklği
kansızlığı şeklinde gösterir. Bazı hastalıklarda ya da ilaç
şeklinde gereğinden fazla demir alınmasında vücutta aşırı demir
birikir. Zamanında tedavi edilmezse, karaciğer sirozu, şeker
hastalığı, ciltte bronz rengi, kalpte büyüme ve tahribat gibi
hayati önemi olan sorunlar çıkarabilir.
İyot eksikliği guatıra neden oluyor
İyot: Vücuttaki iyodun yüzde 80 kadarı tiroid bezinde bulunur. En
önemli kaynağı, deniz ürünleridir. Denizden uzak, deniz ürünlerinin
yenmediği ortamlarda, eğer içme sularında da yeterli iyot yoksa,
iyot eklenmiş sofra tuzları kullanarak gereken miktarı almalıdır.
Yeterli iyot alınmadığı taktirde, iyot eksikliği guatrı denilen bir
tür guatr görülür. Eksikliğin ciddi olduğu hallerde, tiroid
yetersizliğine bağlı ciddi sorunlar görülebilir. İyot fazlalığının
sorun oluşturabileceği için, alınması gereken dozun 20-30 kat fazla
çok uzun süreler için alınmalıdır. Bu da, ters bir etki yaratarak
tiroid bezinin çalışmasını durdurabilir.
Çinko: İnsan vücudunda toplam olarak 1-2.5 gram çinko bulunur.
Kemiklerde, dişlerde, saçta, deride, kaslarda, testislerde ve
karaciğerde depolanmış haldedir. Toprak yiyenlerde, bağırsak
paraziti olanlarda ve devamlı olarak lifli besinleri çok bol
tüketenlerde çinko eksikliği görülebilir. Eksikliği özellikle
gelişme çağındaki çocuklar için önem taşır. Yeterli çinko
alamayanlarda, gelişme bozukluğu, saç, deri ve tırnak sorunları
görülür. İleri boyutlu eksikliklerde, çocukların cinsel gelişmesi
de aksar.
Fluor: Kemiklerin ve dişin yapısındaki önemli maddelerdendir. Çay
ve deniz balıklarında bol miktarda bulunursa da en önemli kaynak
içme sularıdır. İçme sularına fluor katılması, o suyu içen
toplulukta diş çürüğü ihtimalini büyük oranda ortadan kaldırır.
Fluor alınması aynı zamanda osteoporoz denilen kemik zayıflaması
hastalığını da önleyici ve tedavi edici etki yaratacaktır.
Gereğinden fazla alındığında da zarar verebilir. Kalıcı dişler
üzerinde sarı-kahverengi lekeler ortaya çıkar ve diş minesi bu
bölgelerde tahrip olmaya başlar. aşırı fluor yüklenmesi kemiklerde
de normal dışı gelişmeler ve eklemlerde çarpılmalar gibi belirtiler
ortaya çıkarır.
Bakır: Normal bir erişkin insanda 100-150 mg. kadar bakır bulunur.
Bunun yüzde 90 kadarı kas, kemik ve karaciğerde depolanmış
haldedir. İleri derecede beslenme ve bağırsakta emilme bozukluğu
olanlarda bakır eksikliği görülebilir. Bu durumda kansızlık, cilt
ve kemik kusurları ve zeka gelişme bozuklukları görülür. Bakırın da
fazlası zehirleyicidir. 15 mg.dan daha fazla elementel bakır
yutulması halinde, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, yaygın kas
ağrıları gibi belirtiler ortaya çıkar. Zihinsel kusurlar ile koma
ve ölüm de görülebilir.
Kobalt : B 12 vitamininin yapısına katılır. Eksikliği, bir çeşit
kansızlık yapar. Kobalt eksikliği bulunanların kansızlık amacıyla
kullanılan ilaçlarına mutlaka kobalt katılmalıdır. Ancak kobalt
tedavisi, bu zehirli bir madde olduğu için çok dikkatle
sürdürülmelidir. Aşırı miktarlar, özellikle çocuklarda tiroid
eksikliği ve kalp yetersizliği gibi tehlikeli durumların ortaya
çıkmasına neden olabilir.
Aşırı selenyum tehlikeli
Krom: Kromdan zengin bir madde olan bira mayası kullananlarda,
kolesterol ve trigliserit gibi kan yağlarında düşme, şeker
toleransında düzelme görülmektedir. Şeker hastalarında ise insülin
ihtiyacı azalmaktadır. Ani kilo kaybı, sinir uçları tahrişi ve
şeker toleransı bozukluğu olanların tedavisinde en etkili madde
kromdur.
Selenyum: E vitaminiyle birlikte, antioksidan bir madde olarak
tanınır. Böylece hücre yıkımını yavaşlatmak gibi bir etkiye sahip
olur. Selenyumdan eksik beslenmenin çok uzun süreler devam etmesi,
vücuttaki selenyumun da azalmasına neden olur. Özellikle Çin'in
bazı bölgelerinde çocukluk döneminde görülen kalp kası
hastalıklarının nedeni selenyum eksikliğidir. Daha düşük boyutlu
selenyum eksikli Yeğinde tırnak yatağfdnında beyazlanma, kaslarda
ağrı ve hassasiyet görülür. Selenyumun da aşırısı zarar verir.
Özellikle hücre yaşlanmasını yavaşlatıcı etkisinin belirlenmesinden
sonra, selenyum haplarını gereğinden fazla kullanan kişilerde
zehirlenme belirtileri görülebilmektedir. Aşırı selenyum alındığı
hallerde saç ve tırnak dökülmeleri, deri döküntüleri ve polinevrit
denilen sinir rahatsızlığı ortaya çıkar.
Manganez: Kemiklerin ve bir çok enzimin yapısına giren manganez,
kepekli tahıllarda, yeşil yapraklı sebzelerde ve çayda bol miktarda
bulunur. Manganez zehirlenmesi ise beslenmeyle fazla manganez
alınmasıyla oluşmaz. Nadiren, manganez üretimde çalışan kişilerde
ortaya çıkabilir ve Parkinson hastalığı benzeri sinir sistemi
belirtileri ortaya çıkarır.
Molibden: Çok uzun süre, sadece damardan beslenmek zorunda
kalınılan bir hastada molibden eksikliği görülmüş. Bu hastada çok
hızlı bir nabız, hızlı solunum, gece körlüğü, görme bozukluğu,
aşırı uyarılma ve koma ortaya çıkmış. Ancak bu durumun çok seyrek
olduğunu da bilmek gerekir.
Silisyum: Hayvan deneylerinde, silisyum eksikliği, gelişme
geriliği, kemik, kıkırdak ve bağ dokusu bozukluklarına neden
olmaktadır. Ancak şu ana kadar insanlarda silisyum eksikliği ile
ilgili bir tespit yapılamamıştır. Fazlalığı ise magnezyum
trisilikat yapısında olan antiasitleri, mide rahatsızlığı nedeniyle
uzun yıllar boyunca kullanan kişilerde görülür. Bu kişilerde
silikat yapısında olan böbrek taşlarına sık
rastlanılmaktadır.