Son yıllarda uzun tatil süreçleri yaşanmasıyla birlikte sıklıkla
bayram dönüşlerinde ölümlü kaza haberleri ile karşılıyoruz.
Bu bayramda resmi olarak uzun tatil olmamasına rağmen birçok
insan tatilini pazar günü akşamına kadar devam ettirecek. Korkum
odur ki önümüzdeki günlerde başlayacak olan bayram
dönüşleri yine yüreklerimizi yakacak!
Allah’tan bunun olmamasını dilerken “kıssadan hisse”
nev’inden bir hikâyeyi anlatmak istiyorum...
Polisi gördüğünde yavaşlamadan önce takometreye baktı. Hız
limitinin 80 olduğu yerde 120 ile gidiyordu ve son dört ay
içerisinde dördüncü defa polis tarafından durduruluyordu. Bir insan
nasıl bu kadar şanssız olabilirdi?
Arabasını sağa çekti. “İnşaallah şu anda yanımızdan daha
hızlı bir araba geçer” diye düşünüyordu.
Polis elinde kalın bir not defteri ile arabadan indi. Birden
gelen polisin mahalleden komşuları olduğunu fark etti. İyice
arabasının koltuğuna sindi. Bu durum bir cezadan daha kötüydü.
Tanıdığı bir polis, arkadaş olduğuna bakmaksızın birini
durduruyordu. Hem de hızlı gidip, trafik kurallarını ihlal ettiği
için.
- Merhaba. Birbirimizi yeniden böyle görmemiz çok
ilginç…
- Merhaba.
Polis hiç gülümsemiyordu.
- Karımı ve çocuklarımı görmek için eve giderken yakaladın
beni.
- Evet öyle.
Memur umursamaz görünüyordu.
- Son günlerde eve hep çok geç gittim. Çocuklarım beni uzun
süredir hiç görmedi. Ayrıca eşim bana bu akşam patates ve biftek
yiyeceğimizi söyledi. Ne demek istediğimi anlıyor musun?
- Evet ne demek istediğini anlıyorum. Ayrıca trafik kurallarını
ihlal ettiğini de biliyorum, diye cevapladı memur.
“Eyvah! Bu taktik fazla işe yaramayacak gibi. Taktik
değiştirmek gerekli” diye düşündü.
- Beni kaç ile giderken yakaladın?
- Yüz yirmi. Lütfen arabana biner misin?
- Ah dostum, bekle bir dakika lütfen. Seni gördüğüm anda
takometreye baktım. Sadece 65 ile gidiyordum.
- Lütfen arabana gir, diye üsteledi polis memuru.
Canı sıkkın bir şekilde arabasına girdi, kapıyı çarparak
kapattı. Memur not defterine bir şeyler yazdıktan sonra kapıyı
tıklattı. Ağırdan alarak arabasının penceresini açtı. Memur bir
kâğıt verdi ve gitti.
“Ceza değil bu” diye kendi kendine söylendi. Bir anda
sevinmişti. Bu bir yazıydı ve kâğıtta şunlar yazıyordu:
“Sevgili Dostum, benim bir kızım vardı. Altı yaşındayken çok
hızlı araba kullanan biri tarafından öldürüldü. Bu kazadan dolayı,
adam cezalandırıldı. Üç ay hapis cezasıydı bu. Bu adam hapishaneden
çıkınca kendi çocuklarına sarılıp, öpüp, onları tekrar
koklayabildi. Ama ben… Ben kızımı tekrar koklayabilip, öpebilmek
için, cennete gidinceye kadar beklemem gerekiyor. Bin defa adamı
affetmeye çalıştım. Bin kere de başardığımı zannettim. Belki
başarmışımdır, ama hâlâ kızımı düşünüyorum. Lütfen benim için dua
et ve dikkat et, tek bir oğlum kaldı.”
Bir süre yerinden kıpırdayamadı. Daha sonra kendine gelip,
yavaş yavaş evine gitti. Evine varınca, çocuklarına ve karısına
sıkıca sarıldı.
İnşallah bizler de bu bayram dönüşünde sevdiklerimize
sıkıca sarılabiliriz...
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser