İnönü'nün bilinmeyen kardeşleri
Abone olAtatürk'ün silah arkadaşı İsmet İnönü'nün aslında bilmediğimiz kardeşleri varmış.
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra İsmet Paşa'ya, İnönü soyadı
verilmişti. Kardeşleri ise ‘Temelli' soyadını aldı. İnönü, kardeşi
Hasan Temelli ve eniştesi Abdürrezzak Okatan yüzünden Mustafa Kemal
Atatürk'le tartışmıştı.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi yani kısa adıyla ODTÜ günlerdir
Türkiye'nin gündeminde. ODTÜ adı üniversite kampüsünden geçecek yol
yüzünden başlayan eylemler ve başörtülü öğrencilere yapılan tacizle
anılıyor. Oysa ODTÜ, uzun yıllar “İnönü” ismi ile birlikte
anılmıştı. Daha sonra siyasete atılıp uzun yıllar TBMM'de görev
yapacak olan Prof. Dr. Erdal İnönü, ODTÜ'nün rektörlüğünü yapmıştı.
Bugün yaşı 50'yi geçenlerin zihninde ODTÜ ile İnönü ismi
özdeştir.
İsmet İnönü, Prof. Dr. Erdal İnönü, gazeteci-yazar Metin Toker,
Gülsüm Bilgehan... İnönü soyadı şimdilerde bu isimleri hatıra
getiriyor. Oysa cumhuriyetin ilk yıllarında İnönü denince başka
isimler de hatıra geliyordu; Hasan Temelli, Abdürrezzak Okatan
gibi...
Bugün gazetesindeki habere göre bu isimler devrin ikinci adamı
İsmet İnönü'nün kardeşi ve eniştesiydi. İsmet İnönü'nün ailesi
soyadı kanunundan sonra “Temelli” soyadı almış, bu da İnönü'nün
kardeşlerinin bir müddet sonra unutulmasına yol açmıştı. Biz
tarihin gizli kalmış bu dosyasını açıp, unutulan isimleri
hatırlatalım istedik.
BiRA FABRIKASI SONU OLDU
İsmet İnönü, İzmir'de doğmuştu. Babası Reşit Efendi Malatyalı,
annesi Cevriye Hanım ise Rumelili'ydi. Reşit Efendi Malatya'ya
Bitlis'ten gelmişti. İnönü'nün üç kardeşi olmuştu; Hasan Rıza,
Seniha ve Hayri. Soyadı Kanunu çıktığında anne Cevriye Hanım sağdı
ve çocuklarıyla birlikte 'Temelli' soyadını aldı. Kız kardeşi
Seniha ise Abdürrezzak Okatan ile evliydi. İnönü'nün küçük kardeşi
Hayri, 1937'de vefat etmişti. Bu vefat aile içinde büyük üzüntüye
neden olmuştu.
İsmet İnönü'nün ailesi 1930'lu yılların başından itibaren görünür,
bilinir hale gelmeye başlamıştı. Özellikle kardeşi Hasan Rıza ile
eniştesi Abdürrezzak, İsmet İnönü'nün başını bir hayli ağrıtmıştı.
Hatta Falih Rıfkı Atay'ın Çankaya kitabında anlattığına göre İsmet
İnönü ile Atatürk arasında yaşanan ve İnönü'nün başbakanlıktan
ayrılmasıyla sonuçlanan olayın ateşleyici fişeği enişte Abdürrezzak
Okatan olmuştu.
O sıralarda büyük yoksulluk içinde olan Türkiye'de az sayıda
fabrika vardı. Bunlardan bir tanesi Bomonti Bira Fabrikası'ydı.
Atatürk bir de Ankara'da 'Gazi Çiftliği'nde bira fabrikası
kurdurmuştu. İstanbul'daki fabrikanın çoğunluk hisseleri Ahmet
İhsan Tokgöz'deydi. Tokgöz yönetim kurulu üyeliğine Abdürrezzak
Okatan'ı almıştı. İkili Ankara'daki fabrikanın genişletilmemesi ve
Bomonti'nin ayrıcalıklarının uzatılması için İnönü'ye baskı
yapıyordu.
Onlara göre Ankara'daki fabrikanın gelir getirmesi imkânsızdı.
Dolayısıyla yeni yatırımlarla genişletilmemesi gerekiyordu. Atatürk
ise konuyu Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak vasıtasıyla Danimarkalı
uzmanlara inceletmişti. Uzmanlar Ankara'da üretilen biranın son
derece kaliteli olduğuna, gerekli yatırımların yapılması halinde
bunun Anadolu'ya yeteceğine dair rapor vermişlerdi.
ATATÜRK'LE TARTIŞTI
İşte ne olduysa bu rapordan ve Soyak'ın bu raporu Atatürk'e
vermesinden sonra oldu. Atatürk, tüm kabineyi her zamanki gibi bir
akşam yemeği için Çankaya'ya davet etmişti. İnönü ise Soyak
aracılığıyla Danimarkalı uzmanlara hazırlatılan raporun önceden
haberini almıştı ve bu olaydan dolayı son derece rahatsızdı.
Çankaya'daki akşam yemeği öncesinde Anadolu Kulübü'ne gitmiş ve iki
kadeh viski içmişti. Yemeğe bu ruh haletiyle katılan İnönü,
Atatürk'ün daha ilk sorusunda patlamıştı. Atatürk Gazi
Çiftliği'ndeki ağaçların bakımsızlığı ile ilgili Tarım Bakanı Şakir
Kesebir'e bir soru sormuş, bakanı yerine İnönü cevap vermişti:
SOFRADA İPLER KOPTU
“Adamlarınıza sorunuz.' Sonra da hiç durmadan sözlerine devam
etmişti: 'Ne oldu Paşam size? Eskiden böyle değildiniz. Artık
emirlerinizi hep sofradan mı alacağız? Aramıza Kara Tahsinler
giriyor. Konuşmamıza meydan vermiyorlar' demişti. Kara Tahsin, II.
Abdülhamid'in saraydaki başkatibiydi ve İnönü bu makamı şimdi
Soyak'a layık görüyordu. Despot padişahın yerine ise Atatürk'ü
koymuştu.
İşte bu olayın ertesi günü İsmet İnönü'nün başbakanlığı Atatürk'ün
sözleri ile son bulmuştu: 'Görev arkadaşlığımız bitmiştir. Ama
dostluğumuz devam edecek.'
Savaş gemilerinden komisyon aldı
Yazar Ümit Bayazoğlu, konuyla ilgili kaleme aldığı 'Peki, Kambura
Ne Diyelim' başlıklı yazısında Temelli ile ilgili başka bilgiler de
aktarıyor. Bu arada unutmadan söyleyelim Hasan Rıza'nın lakabı
'Kambur'du; 'Temelli, Varlık Vergisi uygulaması sırasında bir kez
daha gündeme geldi.
Cumhuriyet gazetesinin sahibi Yunus Nadi'nin vergi borcunun
düşürülmesinde, İstanbul Valisi Lütfü Kırdar'la birlikte
Temelli'nin rol aldığı öne sürüldü.' Varlık Vergisi sırasında
İstanbul Defterdarı olan Faik Ökte, 'Varlık Vergisi Faciası' adlı
kitabında şu bilgileri veriyor:
“Hasan Rıza Temelli, Vali Kırdar'a gelip giderdi. İdrofil pamuk
fabrikası sahipleri vergilerini ödeyemiyorlardı. İlgililerin
sıkıştırılması için Temelli, iki defa bana geldi. Nihayet
'arkadaşlarım' dediği grup fabrikayı satın aldı. Temelli'nin de bu
gruba dahil olduğunu o zaman söylediler.'
1949 yılında Türkiye altı gemi almaya karar vermişti. Yapılan
araştırmalardan sonra altı geminin ABD'den alınmasına karar
verildi. Alımlar yapıldıktan sonra o sırada Demokrat Parti
milletvekili olan Ahmet Gürkan'a bir ihbar mektubu geldi. Gemilerin
alımı için yüklüce bir komisyon ödenmişti. Ama asıl ilginç olan
komisyonun ödendiği şirketin ortağı olan isimdi; Hasan Rıza
Temelli.
Komisyonun ödenebilmesi için de özel kanun çıkartılmıştı. Gürkan
konunun üzerine gitmeye karar verdi. Ancak devrin başbakanı Adnan
Menderes'in “Devr-i Sabık” yaratmak gibi bir düşüncesi yoktu. Zaten
kendilerinden önceki dönemi kapsayan bir af çıkmıştı. O yüzden
geçmişin kurcalanmasına gerek yoktu.
Denizcilik İşletmeleri'ni batırıyordu
İsmet İnönü'ün tek baş ağrısı eniştesi değildi. Atatürk, 'Temelli'
soyadını alacak olan kardeşi yüzünden de İnönü'yü uyarmıştı:
'Atatürk bir İstanbul dönüşünde doğru İnönü'nün evine gitmiş, beş
parasızlıktan zengin olan kardeşi üzerine dikkatini çekmişti.
Kardeşinin sorumluluğunu üzerine almayan İnönü kılını
kımıldatmamıştı... 'Bu bilginin de kaynağı Falih Rıfkı Atay'ın
Çankaya kitabı.
Hasan Rıza Temelli İstanbul'da 'mahrukatçılık' yapıyordu. Yani
odun-kömür ticaretiyle uğraşıyordu. Mahrukatçılık o tarihlerde son
derece önemliydi. Çünkü tren ve gemilerin kazanlarında odun-kömür
yakılıyordu. Temelli de zaten odun ve kömürü devlete satıyordu.
Kömür sattığı kurumlardan bir tanesi de Seyr-i Sefain İdaresi'ydi.
(Türkiye Denizcilik İşletmeleri.)
İşletme zarar etmeye başlayınca, bu zararın nereden kaynaklandığı
araştırıldı ve sorumlusu ortaya çıktı: Hasan Rıza Temelli. Bu
vurgunu ortaya çıkaran ve açıklayan ise dönemin muhalif gazetecisi
Arif Oruç'tu.
Latife Hanım'la akraba oldular
İsmet İnönü'nün adının bizatihi karıştığı bir olayı ise
Habertürk'te Reha Oğuz Türkkan anlatmıştı. Bu programa katıldıktan
kısa bir süre sonra vefat eden Türkkan, İnönü ailesinin Maçka'daki
meşhur evlerinin yapılış öyküsünü dile getirmişti. Türkkan sıradan
bir isim değildi. Türkkan, milliyetçi camianın kanaat
önderlerindendi ve Tabutluklarda sorgulanmıştı, Turancılar
Davası'nda yargılanan Türkkan'ın babası Halit Ziya Türkkan'dı. Baba
Türkkan, Mustafa Kemal Atatürk'ün mesai arkadaşlarındandı.
Cumhuriyetin ilk Tapu ve Kadastro Genel Müdürü'ydü. Programda Reha
Oğuz Türkkan, ilk gençlik yıllarını, o yıllarda yaptıklarını
anlatırken söz döndü, dolaştı babasına geldi. Bir ara Halit Ziya
Türkkan'ın görevden alınışını hikâye etti. Osmanlı hanedanına ait
İstanbul-Maçka'da bir arsa vardı.
ZORLA EMEKLİ ETTİLER
Bu arsanın bulunduğu muhite Taşlık denmekteydi. İşte İstanbul'un
son derece güzel manzaraya sahip bu semtindeki arsa cumhurbaşkanı
İsmet İnönü'nün dikkatini çekmişti. Bir şekilde arsaya sahip olmak
istiyordu ve bunun için de baskı yaptığı isim Halit Ziya
Türkkan'dı. Türkkan, bu isteğe sonuna kadar direndi. Zaten
istifasını cebinde taşıyan bir bürokrattı. Ancak istifasına fırsat
verilmeden, 1946 yılında emekliye sevk edildi. Reha Oğuz Türkkan bu
durumu son derece tabii, sıradan bir olayı anlatıyormuş gibi dile
getirdi. 'Tabutluktan Gurbete' başlıklı kitabında da aynı konuyu
işlemişti ve İnönü ailesinden hiçbir tepki almamıştı.
SOSYETE İLE AKRABA OLDU
Hasan Rıza Temelli bu dönemde sadece ticaretle uğraşmamış, bir
taraftan da köklü ailelerle akrabalıklar kurmuştu. Bunlar
içerisinde hiç şüphesiz en önemlisi İlmen ailesiyle kurulan bağdı.
Hasan Rıza-Adalet Temelli çiftinin kızları Mutlu Temelli, Vecihe
İlmen'in oğluyla evlenmişti.
Vecihe İlmen, Latife Uşşaki'nin yani Atatürk'ün eşi ‘Latife
Hanım'ın kız kardeşiydi. Vecihe İlmen'in eşi Anadolu yakasında pek
çok yere adını veren Süreyya İlmen Paşa'nın oğlu Hayri İlmen'di.
Vecihe İlmen'in erkek kardeşi İsmail Uşşaki ise Süreyya İlmen'in
kızı Melahat İlmen ile evlenmişti. Temelli ailesi İlmenler'le
yapılan evlilikle hem Uşşakiler hem de bu yolla devrin sosyetesini
oluşturan büyük ailelerle hısım ve akraba olmuşlardı.