İngiltere basını: Suriye oylamasına Irak damga vurdu
Abone olİngiltere'de gazeteler bugün, Suriye'ye askeri müdahale için hükümet tarafından Parlamento'ya sunulduktan sonra reddedilen prensip oylamasını ele alırken aynı noktaya dikkat çekiyor: Milletvekillerinin aklında Irak savaşı vardı.
İngiltere'de gazeteler bugün, Suriye'ye askeri müdahale
yapılabilmesi için hükümet tarafından Parlamento'ya sunulduktan
sonra reddedilen prensip oylamasını, ve bunun ülkenin siyasi yapısı
ve Suriye'nin geleceği için taşıdığı anlamı sayfalarına
taşıyor.
Tezkerenin akıbeti belli olmadan önce basıldığından Financial Times gazetesi Parlamento'daki oylamayla ilgili haberleri internet sayfasında yayınlamış.
Gazetenin internet sayfası için bir analiz kaleme alan Janan Ganesh, başlıkta "İngiltere rolünden çekildi" diyor. Ganesh'in analizi şöyle:
"Suriye'ye askeri müdahale prensibi üzerine Perşembe gece yapılan oylamada David Cameron'ın aldığı yenilgi, düşmanları ne derse desin, başbakan için kapanmaz bir yara değil.
Ama aylarca ivmesi iyi giden başbakan için, 3 yıl önce
koltuğuna oturduğundan beri bu onun en zayıf anı.
Koalisyon ortağı Liberal Demokrat milletvekillerini ikna edememesini bir yana atalım. Asıl önemli nokta kendi partisindeki Muhafazakar milletvekillerinin ona ihanet etmesi.
Başbakanların dış politikayla ilgili önemli konularda Avam Kamarası'ndan onay alamaması alışılmış bir şey değil."
'Irak savaşı anıları'
Financial Times gazetesinde oylamadan önce basılan bir makale de, o sırada devam eden tezkere görüşmelerine "Irak savaşı anılarının" damga vurduğuna dikkat çekiyor.
"7 saatlik Avam Kamarası oturumunda, milletvekilleri Suriye'yi değil de, 10 yıl önceki bir başka çatışmayı tartışıyor gibilerdi" diye başlayan haber, başbakan David Cameron'ın Suriye'den bahsettiği kadar Irak'ı da konuştuğunu yazıyor.
Gazete, Cameron'ın Irak'a gönderme yaparak konuşmasında "[Tezkere] Suriye savaşında bir taraf tutulması, ülkenin işgali, rejimin değişmesi, veya muhalefetle daha yakından çalışma anlamına gelmiyor." dediğini aktarıyor.
Times gazetesi için yazan Ann Treneman da aynı noktaya dikkat çekiyor. Yazar makalesinde dünkü oturumun "Suriye öncesi, Irak sonrası görüşmeleri" olduğunu ama atılacak adım hakkında hiç konuşulmadığını yazıyor.
Treneman, Cameron'ın harekete geçmek için sabırsızlandığını ama dış politika için bir haritadan yoksun olduğunu söylediği Ed Miliband'in "sürücü koltuğunda olduğunu" söylüyor.
Irak savaşı tartışmalarına dikkat çeken bir başka kişi Daily Telegraph için makale kaleme alan Michael Deacon.
Deacon'ın makalesi şöyle: "Irak'tan alınan bir ders varsa – kimse söylememiş olsa da- şu: eğer gelecekte yanlış karar aldığın fark edilirse itibarın ayaklar altına alınıyor ve suçluluk hissi sonsuza kadar bir hayalet gibi peşini bırakmıyor.
Falcılık. Politika bazen bu işte. Amatör falcılık.
Kimyasal saldırının ardından Esad'ın olduğuna dair Avam Kamarası bir gün görüş birliğine varsa bile kimse Suriye'ye füze atmamız sonucunda ne olacağını bilmiyor.
Bu yüzden de bir milletvekilinin, bakanın, hatta başbakanın görevi tahmin yürütmekten ibaret. Ama Suriye'nin hatırına yanlış tahmin yürütemeyeceksin.
(…) Dün milletvekilleri "sonuçlardan" bahsetti. Bazen, kendi görüşleri dışındaki görüşlerin sonuçlarından bahsetmekten başka bir şey yapmıyorlardı izlenimi oluştu.
Büyük olasılıkla kendi görüşleri, sonucu olmayan tek görüştü. Bilinemez. Bilinemez."
Fransa müdahale fikrine soğuyor mu?
Independent gazetesi, Amerika ve İngiltere'nin ne yapacağı tartışılırken bir başka müttefik Fransa'nın askeri müdahale konuşmalarından çekildiğini yazıyor.
Fransız Cumhurbaşkanı François Hollande'ın "siyasi çözümden" bahsederek askeri müdahaleyi ikinci plana attığı izleniminin olduğuna dikkat çeken Independent, bunun Amerika'yı çok kızdırabileceğini de yazıyor.
Gazete, Fransa cumhurbaşkanı Hollande'ın Amerika'nın askeri müdahalesi fikrini en çok destekleyen kişi olarak kendini alışılmış Fransız cumhurbaşkanlarından farklı bir durumda bulduğunu da yazıyor.
Obama'nın durumu
Financial Times gazetesi için bir makale kaleme alan Edward Luce, stratejinin yeterince açık olmamasının Amerika başkanının inanılırlığının sorgulanmasına neden olduğunu yazıyor.
Luce, Obama'nın geçmişte kimyasal silahların "kırmızı çizgi" olacağını söylediğini, ama kimyasal silahların kullanılmasının ardından "rejim değişikliği" açıklamalarının bir kenara atıldığını yazıyor.
Yazara göre Obama'nın şimdi askeri müdahaleden vazgeçmesi durumunda uluslararası ortamda inanılırlığı yok olacak ve Amerika'nın Orta Doğu'daki avantajı azalacak.
Ama Luce, Amerika'nın askeri müdahaleye tek başına girmesi durumunda da ülkesini "zaferin kesin olmadığı" bir iç savaşta taraf haline getireceğine dikkat çekiyor.
Times gazetesi ise başmakalesinde başka bir bakış açısını yansıtıyor: "Haydut rejimlerin kimyasal silah kullanmasını engelleyebilecek sadece bir Batılı demokrasi var. Bu gücün korunması harekete geçmekten geçiyor – tereddütten değil."
Askeri operasyonların hafife alınamayacağından dolayı parlamentoda tartışılması gerektiğini kabul eden gazete, Obama'nın bir an önce harekete geçmesi gerektiğini yazıyor.
Irak savaşına gönderme yapan Times, savaş başladığında Saddam Hüseyin'in kimyasal silah kullanmasının üzerinden yıllar geçtiğini ve kitle imha silahlarının var olduğunun kanıtlanmadığını yazıyor.
Gazete, Saddam'ın aksine, Suriye'de kimyasal silahların varlığına dair kanıtların çok kuvvetli olduğuna dikkat çekiyor.
Gazetenin yayınladığı bir başka haber ise Amerika'daki uzmanların Obama'yı tek başına harekete geçmeme yönünde uyardığını, böyle bir hareketin "tam anlamıyla çılgınlık" olacağını söylediklerini okuyuculara aktarıyor.
Gazetenin haberine göre uzmanlar, Obama'nın uluslararası destek alamamasını neden göstererek askeri müdahale fikrini geri çekebileceğini söylemiş.
İngiltere ve Amerika'nın özel ilişkisi
Guardian gazetesindeki analizi yazan Michael White, Amerika ve İngiltere arasında sıklıkla dile getirilen "özel ilişkiye" dikkat çekiyor.
White, David Cameron'ın parlamentoda iki ülkenin "özel ilişkisinden" fazla bahsetmediğini, bunun da Irak savaşıyla paralellik doğurmamak için olabileceğini yazıyor.
Yazar, "10 yıllık uzaklaşmadan sonra, bu ilişki ne kadar özel?" diye soruyor ve şöyle cevaplıyor: "Duyarlılığımız ve ortak çıkarlarımız kuvvetli olsa da Amerika'nın 11 Eylül saldırılarından sonra devamlı bir olağanüstü hal durumunda olmasıyla hayallerimiz kırıldı, uzaklaştık.
İngiltere'de Barack Obama bir kahraman olarak görüşmüyor. Avrupa, ve İngiltere'nin kıtadaki rolü; ve ayrıca Irak'taki askeri performansımız Amerika'yı hüsrana uğrattı. Guantanamo hapishanesi hâlâ açık ve insan hakları hâlâ azaltılmış durumda.
Buna ek olarak Amerika'nın bankacılık sistemi hepimizin yüzünü kara çıkardı."
Protestolar
Independent gazetesi, Parlamento önünde yapılan savaş karşıtı protestoları yazıyor. Gazete, Savaşa Hayır Koalisyonu'nun hafta sonunda düzenlenecek bir gösteriye binlerce kişinin katılımını sağlayacağına söz verdiğini okuyucularıyla paylaşıyor.
Irak savaşı öncesinde 2 milyon kişinin Londra sokaklarına döküldüğünü hatırlatan Independent, protesto organizatörlerinden Lindsey German'ın sözlerine yer veriyor: "2003 yılında halka yalan söylenmişti. Şimdi aynısının olduğunu hissediyoruz.
O zamandan bu zamana Irak, Afganistan ve Libya olmak üzere üç askeri müdahaleye tanık olduk. Bunların hiç biri elle tutulur bir zafer getirmezken insan haklarını da korumadı."