İngiltere: '0' enflasyonun artıları, eksileri
Abone olİngiltere'de Şubat ayı enflasyon verileri açıklandı ve ülke tarihinde ilk kez yıllık enflasyon sıfıra geriledi. Tüketiciler fiyatlarda artış olmamasından memnun olsa da uzun süreli düşük enflasyon hem İngiltere'yi hem de Avrupa'yı düşümndürüyor.
İngiltere'de Şubat ayı enflasyon verileri açıklandı ve ülke tarihinde ilk kez yıllık enflasyon sıfıra geriledi.
Ulusal İstatistik Ofisi, bir önceki ay yüzde 0,3 olan enflasyonun daha da gerilemesinin en önemli nedeninin gıda ve alkolsüz içecekler olduğunu açıkladı.
Özellikle petrol fiyatlarının hafif de olsa yükseldiği Şubat
ayında enflasyonun yine de düşmesi Sterlin'in Euro karşısında değer
kazanmasına bağlanıyor.
Güçlü Sterlin sayesinde Avrupa'dan yapılan ithalat ucuzlayınca mal ve hizmetlerin fiyatlarında da bir önceki yıla göre neredeyse hiç kıpırdanma olmadığı görülüyor.
Tüketici memnun ama...
Türkiye gibi gelişen ülkeler enflasyonu düşürme mücadelesine devam ederken, İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri gibi gelişmiş ülkeler aşırı düşük enflasyon ve hatta negatif enflasyon, yani deflasyon, riskiyle karşı karşıya
Peki hayat pahalılığı ile eş anlamlı olarak görülen enflasyonun tamamen ortadan kalkması ve hatta fiyatların bir önceki döneme gire gerilemesi iyi bir şey mi, yoksa kötü mü?
Düşük enflasyon ya da deflasyon bir süre tüketiciler tarafından memnuniyetle karşılanan bir tablo yaratabilir. Pazar filelerinin daha ucuza dolması ve elde edilen gelirin daha çok mal ve hizmet almaya yetmesi tüketicileri memnun edecek bir gelişme gibi görülebilir.
Ancak enflasyonun uzun süre belirlenen hedeflerin altında kalması ekonomide bazı şeylerin yolunda gitmediği anlamına da gelebiliyor.
İstihdam ve ücret artışı, talep yönüyle oluşan enflasyonla ilişkilendirilen en önemli ekonomik değişken olarak kabul ediliyor.
Zayıf büyüme sarmalı
Yani bir ülkede istihdamın artmasıyla ücretler yükselir ve bu da tüketim harcamalarını artırır. Artan talep sonuncunda da mal ve hizmetlerin fiyatı artar.
Ancak son örnek İngiltere'de de olduğu gibi Avrupa genelinde arzu edilen istihdam artışının yakalanamaması sonucu enflasyon yaratacak bir ücret baskısı da oluşmuyor.
Tüketim harcamalarının bir türlü yükselmemesi de şirketlerin yeni yatırım kararlarını bir kez daha gözden geçirmesine neden oluyor ve istihdam artışının önünde engel oluşturuyor.
Böylelikle ekonomideki düşük büyümeyi besleyen bir sarmal meydana geliyor:
Ücretler düşük olduğu için tüketim olmuyor, tüketim olmadığı için mal fiyatları yükselmiyor, şirketler yatırım yapıp işe alım yapmıyor, bu yüzden istihdam artmıyor ve ücretler de yükselmiyor ve sarmal başa dönüyor.
Avrupalı karar alıcılar da Japonya gibi on yıllar süren bir 'Düşük enflasyon, zayıf büyüme' sarmalı konusunda sık sık uyarılar yapıyor.
Sarmal nasıl kırılır?
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi Ocak ayında deflasyonla mücadele edebilmek için 1 trilyon euroluk varlık alım programı açıklamıştı.
Şu ana kadar Avrupa ekonomileri bu sarmalından çıkmak için merkez bankalarını görevlendirmiş durumda.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) politika faizini yüzde 0,05 ile tarihi dip seviyelerde tutarak firmaların krediye erişimini kolaylaştırmaya çalışıyor. Ancak bunun da yeterli olmadığını gören ECB, Ocak ayında 1 trilyon euroluk bir varlık alım programı açıkladı.
Euro Bölgesi ülkelerinin devlet tahvilleri almaya başlayan ECB, karşılığında piyasaya nakit pompalayarak ekonomik aktiviteyi canlandırmaya çalışıyor. Ancak Euro Bölgesinde büyüme oranı hâlâ yüzde 0,90'la tarihi ortalamaların altında.
İngiltere'de ise durum görece daha pozitif. Düşük enflasyona karşın büyüme oranı hâlâ yüzde 2,70 ile gelişmiş ülkeler arasında üst sıralarda. Bu nedenle sıfır enflasyon haberleri ekonomistler tarafından büyük bir ekonomik sıkıntının habercisi olarak algılanmış değil.