İngiliz gazeteci gözüyle Anelka
Abone olİngiliz gazeteci Ben Holland, 26 Ocak'ta Radikal gazetesinde Nicola Anelka'yı analiz eden bir yazı yazmıştı. İşte yabancı bir yazarın gözünden Nicolas Anelka.
İngiliz Premier Ligi, İngiliz Kupası, Şampiyonlar Ligi ve milli
takımlar düzeyinde Avrupa Şampiyonluğu'nun hepsini kazanmış olan
sadece iki tane oyuncu var. Bunlardan biri, Fenerbahçe'nin
düşünülen yeni transferi Nicolas Anelka. (İkincisini bulmayı, bir
zamanlar Anelka'nın takım arkadaşı olduğunu söyleyerek ipucunu
verip size bırakıyorum.) Böyle bir madalya koleksiyonunu ancak
birinci sınıf oyuncu toplar. Anelka'nın futbolculuğu zaten hiçbir
zaman tartışma konusu olmadı. Olimpiyatlık hızı ve çok keskin gol
içgüdüsüyle, doğal yeteneği açısından Fransız yaşıtlarına (ki
bunlar Henry, Trezeguet gibi dünyaca takdir edilen forvetler dahil
ediyor) en azından eşit olsa gerek. Ama Fenerbahçe'ye saygısızlık
yapmadan şunu sormak mümkün: Henry veya Trezeguet Kadıköy'e
gelirler mi? Kariyerlerinin bu aşamasında, Arsenal ve Juventus'ta
tarihi başarılara imza atarken böyle bir teklif düşünürler mi bile?
Peki, benzer yeteneklere sahip olan Anelka, niçin su anda
Manchester City gibi ikinci sınıf bir İngiliz takımında forma
giyiyor? Fransız oyuncu 26 yaşında ve normal kalıplara göre en
verimli senelerinde olması gerekir. O zaman nasıl oldu da
Avrupa'nın büyük kulüpleri böyle bir transfer olanağı kaçırıp
Fener'e bıraktılar? Anelka'nın sorununun futbolla değil, daha çok
kişiliğiyle ilgili olduğu düşünülüyor. Kısaca, İngilizlerin
deyimiyle boş odada kavgayı çıkarabilen bir adam veya şöhreti öyle
gelişti. Arsenal'da, Real Madrid'de, Liverpool'da gösterdiği
performanslar, bu takımlarda kalıcı bir yer kazanamaması veya
yönetim tarafından satışa çıkarılmasını açıklayamaz. Sanki
Anelka'nın saha dışında yarattığı rahatsızlıklar, sahadaki
başarılarını gölgeledi. Takım seçiminde bazı teknik direktörler,
yeteneklerine kadar oyuncuların karakterine bakarlar. Mesela Jose
Mourinho Chelsea'ye gelince ilk yaptığı işlerden biri, aynaya biraz
fazla sık bakıp saçlarını denetleyen Hernan Crespo'yu satmak oldu.
Crespo, Milan'a gitti ve oradaki performansıyla kabiliyetleri
konusunda kuşkuya yer bırakmadı. Ama Mourinho'nun yaratmak istediği
dirençli, çalışkan takıma uyamadı. Bazı kulüpler de futbolculuk
dışındaki başka vasıflara bakarlar. Real Madrid'in transfer
politikası meşhur: Makelele ve Morientes gibi çalışkan ve takımı
sırtlayabilen oyuncuları satılır, onların yerine asıl işlevi Japon
kızlarına forma sattırmak olanlar getirilir. Madrid, geçen sene
Ronaldinho'yu transfer edebilirdi, 'Fazla çirkin, imajımıza uymaz'
gerekçesiyle reddetti. Bu o kadar aptal bir karar ki, Beatles'ı
reddeden müzik şirketini veya 'Yüzüklerin Efendisi'ni fazla uzun
bulan yayınevlerini rahatlattı herhalde. Belki Anelka şansızdı,
çünkü onun gibi 'zor adam' kategorisine düşen oyuncuların bazen çok
anlayışlı bir teknik direktöre ve istikrarlı bir ortama ihtiyacı
var. Anelka belki Arsenal'da bunu yakalayabildi, ama sonra gittiği
diğer kulüpler için söz konusu olmazdı. Madrid bilinen bir hikâye.
Anelka Liverpool'dayken Houllier'nin rejimi çöküyordu ve fazla şans
tanınmadı. Manchester City de senelerdir birinci ve ikinci ligler
arasında çıkıp düşen bir takım ve teknik direktörü Keegan, çok iyi
kalpli bir adam olsa da bir psikoloji uzmanı değil. Ve şimdi sakin
ve sabırlı bir teknik direktöre, istikrarlı bir kulüp ortamına
ihtiyacı olan bu oyuncu nereye geçmeyi düşünüyor? Fenerbahçe'ye,
gayet tabii ki.