İncil’de ’Hıristiyanlar kardeştir’ yazmıyor ama..
Abone olYazar Ali Erkan Kavaklı, "Kur’ân’ın bir ilim kitabı olduğunu olduğunu unutmamalıyız. İncil’i baştan sona okudum, ’Hıristiyanlar kardeştir, ...
Yazar Ali Erkan Kavaklı, "Kur’ân’ın bir ilim kitabı olduğunu
olduğunu unutmamalıyız. İncil’i baştan sona okudum, ’Hıristiyanlar
kardeştir, bir araya gelmelidir’ diye bir cümle yok. Ama
Avrupalılar gözümüzün önünde Avrupa Birliği kurdular. Adeta
’Müminler kardeştir’i ’Avrupalılar kardeştir’ olarak okudular"
dedi.
Türkiye Diyanet Vakfı’nın organize ettiği ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Kültür A.Ş.’nin katkılarıyla gerçekleşen 32. Türkiye
Kitap ve Kültür Fuarı, Beyazıt Ramazan Sohbetleri’yle fuarın sohbet
çadırını aydınlatmaya başladı. Bu alandaki deneyimini konuşturan
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin (ESKADER), bu
yılki sohbetlerde de imzası var. Programın ikinci sohbet
konuşmacısı ise romancı yazar ve eğitimci Ali Erkan Kavaklı oldu.
Şiir ikliminden Ramazan’daki manevi hasletleri hatırlatan bir demet
sunan Kavaklı, Yunus Emre, Aşık Veysel, Mehmet Âkif, Orhan Seyfi
Orhon ve Arif Nihat Asya mısralarında bir gezintiye çıkardı.
Takdimini ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım’ın yaptığı sohbette
insanın dünya ile ilişkisi üzerine duran Kavaklı’yı dinleyenler
arasında, Dursun Ali Taşçı, Prof. Dr. Osman Çakmak, Ramazan Balcı
gibi değerli yazar ve akademisyenler de yer aldı.
HAYATI ANLAMAK ŞUURU
Ramazan’ın ruhaniyetine uygun olarak seçtiği şiirleri seslendirerek
konuşmasına ayrı bir renk katan Ali Erkan Kavaklı, Ramazan’ın
nefsin bitip tükenmek bilmeyen emellerine bir sınır çekme ve bir
çeki düzen verme ayı olduğunu dile getirerek, "Bu ayı bir nefis
muhasebesi bir nefis terbiye olarak da değerlendirmek gerekir"
dedi. Yunus Emre’nin böyle değerlendiren bir şair olduğunun altını
çizen Kavaklı, "Geldi geçti ömrüm benim" adlı şiirini okudu. "Ona
bir göz açıp yumuş gibi gelen ömür bize hiç bitmeyecekmiş gibi
geliyor. Ve bu sebeple de aldanıyoruz. Onun için aldanmamak üzere
hayatı yaşamak lazım. Bu hayat bitince yine Yunus gibi
söyleyebilmeliyiz ki; "Hak’tan gelen şerbeti / İçtik elhamdülillah
/ Şol kudret denizini / Geçtik elhamdülillah //..." Pişebilmeli,
nefsimize söz geçirebilmeliyiz. Bu bakımdan cemaatlerin,
tarikatların, arkadaş-dost çevrelerinin insanın olgunlaşmasında
büyük bir etkisi olduğu kanaatindeyim. Aksi takdirde hayatı
anlayamayız. Buraya niçin gönderildiğimizi, burada niçin
bulunduğumuzu ve buradan nereye gideceğimizi şuurlu olarak bilmeye
bağlı hayatı anlamak." dedi.
"ÖLÜM DÜŞÜNCESİ NEFSİ TERBİYE EDİYOR"
Bizde 19. yüzyılın sonları, hatta 20. yüzyılın başlarında sembolik
şiirin moda olduğunu ve bu şiirin Batı’dan alınan şiirler olduğu
düşünüldüğünü, ancak Yunus Emre’nin yüzyıllar öncesinden "Dertli
Dolap" şiiri ile metaforik şiiri ortaya koyduğunu anlatan Ali Erkan
Kavaklı, hayatı bir kuyu çıkrığı üzerinden çok güzel anlattığını
vurguladı. "Sonunda’Bu dünyaya gelen gülmez / Kişi muradına ermez /
Bu fanide kimse kalmaz /...’ demiş. Bunları düşünerek yaşarsak
herhalde çok da pişman olmayız. Ölüm düşüncesi, ölüm ötesi
düşüncesi belki insanın nefsine söz geçirmesinde çok önemli bir
düşüncedir.’Her nefis ölümü tadacaktır.’ buyurur Cenab-ı Hak. Onun
için hayatın anlamının ne olduğu üzerinde durmak lazım ve hayatın
anlamının her şeyin Allah’ı bilmekle olduğu kanaatine varmak lazım"
diyen Kavaklı, esbab dünyasında yaşadığımızı, her şeyi bir sebebe
bağladığımızı söyleyerek Bediüzzaman Said Nursî’nin "Sebeplerin
tesir-i hakikisi yoktur." sözünü hatırlattı.
"DAVA İNSANLIK DAVASI"
Âşık Veysel’i "Kâinatın mimarını bulan şair" olarak tanımlayan Ali
Erkan Kavaklı, "Şu dünyayı kuran mimar 7 Ne hoş sağlam temel atmış
/ İnsanlara ibret için / Kısım kısım kul yaratmış // ..."
dizelerini örnek olarak okudu. "Bir varlık âlemi varsa bunun bir
yaratıcısı var Âşık Veysel,’Kayması yok küreği yok / Ustası yok
çırağı yok / Gök kubbenin direği yok / Muallâkta bina çakmış’
diyerek onu vurguluyor. 7 yaşında çiçek hastalığından gözleri
kapanmış ama kalp gözü açıkmış Veysel’in. Onun için dünyayı kuran
mimarı buluyor. İslam inancının da temeli budur."diyen Kavaklı,
Necip Fazıl’ın "Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!"
şiirindeki dizelerinden yola çıkarak Taksim’de geçtiğimiz ay
yaşanan olayları eleştirdi. İnsanın Ramazan’da ruhanileştiğini
anlatan Kavaklı, "İnsanın en önemli handikaplarından birisi ki
Batı’nın bize getirdiği egoizmle de beslendi bu, ’ben’ kavramı...
Ramazan’da benlikten kurtulmak ve nefsimizi aşabilmek de lazım.
’Dava insanlık davası’ demek lazım. Böyle dersek Kürtlüğün,
Türklüğün, Araplığın, şu veya bu olmanın bir anlamı kalmaz. Veysel
bunun altını çiziyor. Aslında hepimiz ’uzun ince bir yoldayız.’
dedi.
"CAMİLER İLİM YUVASI OLMALI"
Ramazan’ın kitap ayı olduğunu ve Kur’ân’ın indirilmeye başladığı ay
olduğunu vurgulayan Ali Erkan Kavaklı, onun için bu ayda mukabele
okunduğuna dikkat çekti. Kur’ân’ı anlayarak okumak gerektiğini
söyleyen Kavaklı, "Şimdi cami mektepleri oldu. Diyanet İşleri
Başkanı iki üç yıldır çok da güzel sloganlarla çocukları camiye
davet ediyor. Çocuklarımızın ve hanımlarımızın bizim camilerimizde
yeri yoktu. Çok yakınlara kadar durum böyleydi ama şimdi çok güzel
bir çaba harcanıyor hanımlarımızın da camiye gelmesi için. Camiler
ilim irfan yuvası olmalı. Camiler sadece beş vakit namazın
kılındığı yer olmamalı. Ramazan’da biraz içimize dönmeliyiz, dört
kitabın manasının Allah’ın adında toplandığını ve gönül kazanmanın
asıl marifet olduğunu yeniden etüt etmeliyiz." dedi veAvrupa’da
İslam’a Gönül Verenler adlı kitabında da yer alan Avrupalıların
Müslüman oluş hikâyelerinden birkaçını aktardı.
"KAYBETTİĞİMİZ ÜSTÜNLÜKLERİ GERİ ALALIM"
"Ve bizim herhalde unuttuğumuz en önemli şeylerden birisi bu.
Kur’ân’ın bir ilim kitabı olduğunu ve bizim medeniyetimizin kitap
medeniyeti olduğunu unutmamız... Hâlbuki her şey o kitapla başladı.
İncil’i baştan sona okudum, Hıristiyanlar kardeştir, bir araya
gelmelidir diye bir cümle yok. Ama Avrupalılar gözümüzün önünde
Avrupa Birliği kurdular. Âdeta "Müminler kardeştir"i "Avrupalılar
kardeştir" olarak okudular. Biz her gün okuyoruz. Bir türlü bir
araya gelemedik. Çünkü kitabı manasıyla okuyup onun manasını hayata
geçirme gibi bir davamız, bir yürek yangımız olmadığından. Sabrın
sonu selamettir. Çalışmanın sonu servettir. İlim insanı yükseltir.
Bunlara uyarsanız bu dünyada mükâfatını görürsünüz. Son üç yüz
senedir biz ilmi, çalışmayı terk ettik ve nefsin kurbanı olduk.
Üstünlük Batı’ya gitti. İlim orada, çalışma orada. Onun için Batı
gelişti. İlim ve teknoloji çalışmayla olur. İlim ve teknoloji
neredeyse orasını üstün hale getirir. Teknolojiyi, sanatı ve
medeniyeti gittiği yerden gidip almamız gerekiyor. Ramazan bu
şekilde kendimize dönmek için vesile olmalı." diyen Ali Erkan
Kavaklı, Bütün meziyetlerin kaynağının Kur’ân olduğunu, Kur’ân’ın
ilmin kendisi olduğunu vurguladı. Dünya haritasını değiştirmiş bu
kitabın ahlakıyla ahlaklanmamız gerektiğini de sözlerine
ekledi.
(İHA)